HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, TBMM’de bir grup gazeteci ile bir araya gelerek, gündeme ilişkin sorulara şu yanıtları verdi.
“SAVCININ ÖZEL GÖREVLİ OLDUĞU DOSYADA ÇOK BELLİ”
Beştaş, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 108 sanıklı “Kobani Davası” için şu yorumu yaptı:
“Davada 8 savcı değişti. En son Ahmet Altun bakıyor, özel bir savcı. Görevlendirildikten sonra gizlilik kararı alınıyor, soruşturma isimleri genişletiliyor. Ünlü ikinci tutuklama kararının talebini de tam Erdoğan’ın ‘karşı hamlemizi yapar işi bitiririz’ dedikten hemen sonra bu savcı yapıyor. Özel görevli olduğu dosyada, çok belli. Bütün savcılıklara ‘bütün delilleri gönderin’ diye yazı yazıyor. Bu ucube dava dosyasını hazırlıyor. Dosyada bir şey yok, bolca yalan var. Tamamen siyaset. O kadar absürt, yalan, haksız itham var ki. Baştan sona Erdoğan ve iktidarın HDP’yi kriminalize etmek, terörize etmek, siyaset dışına itmek için hazırladıkları bir proje aslında. Yaptıkları bir şeyden sonuç alamayınca bu davadan kendilerince bir propaganda yapmaya çalışıyorlar.”
“SIRRI SÜREYYA ÖNDER, O DÖNEM BÜTÜN GÜN EFKAN ALA VE YALÇIN AKDOĞAN’LA”
HDP’nin olayların yaşandığı dönemde itham edilmediğine vurgu yapan Beştaş, daha sonra başlayan eleştiri ve suçlamalar hakkında ise şunları söyledi:
“IŞİD orada yüzbinlerce insanı katledecek aşamada hazırlanmış. O dönem Demirtaş, Davutoğlu ile görüşüyor. Önlem alınmıyor. Demokratik protestolar yapılıyor. Acil gelişmeler üzerine bir tweet paylaşılıyor. Protestolar, bu tweet ile başlamıyor. Muş'ta Hakan Büksür öldürülüyor. Erdoğan, ‘Kobani düştü düşecek’ diye açıklama yapıyor. Ondan sonra öfke büyüyor, istemediğimiz ölümler, yaralanmalar oluyor. İktidar, İmralı'ya bir heyet gönderiyor, sağduyu çağrısı için mesaj isteniyor. Sırrı Süreyya Önder, çözüm süreci ile ilgili o dönem bütün gününü Efkan Ala ve Yalçın Akdoğan'ın odasında geçiriyor. Bu mesajı Öcalan'dan alıp Sırrı Süreyya’ya veriyorlar, o da Selahattin Demirtaş’a ulaştırıyor. Sonra olaylar, peyderpey duruluyor. İktidarla asla bir iletişimsizlik yok. O dönemde bize karşı bir suçlama yok. AKP’ye yönelen öfkeye karşı ‘Kürtlerin de devletiyiz’ gibi sayısız açıklama var. En önemlisi Dolmabahçe Mutabakatı imzalanıyor. Bugün ile o gün arasında uçurum var. Sonra mart ayında Erdoğan konuşuyor, ‘Dolmabahçe Mutabakatı’nı tanımıyorum, Kürt sorunu yoktur, sorunlu Kürtler vardır’ gibi açıklamalar eşliğinde belli ki karar veriliyor ve tırnak içinde HDP’ye vurulmaya başlanıyor.”
“BUNLARIN TÜMÜ ORGANİZE İŞLER”
CHP’nin MYK üyesi olan milletvekilleri hakkında düzenlenen fezlekeler için Beştaş, “Bizimki de öyle başlamıştı. Önce ‘suç işlemeye tahrik’ diye başladı, TCK 302’ye (Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar) kadar geldi. Bunların tümü organize işler, ‘öylesine bu adımı atalım’ değil” dedi. Beştaş, “CHP'nin gidişatını da sizin gibi mi görüyorsunuz” sorusuna ise “Görünüyor zaten, yapıyorlar. Yapılmayan bir şey yok” yanıtı verdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “HDP’nin kapatılması” çağrısı yapmasına karşılık Beştaş, “Kobani iddianamesinin ayrıntıları ile yapıyor. Kobani iddianamesi ile kapatma davası aynı organize işlerin parçası zaten. Birbirinden bağımsız değil. Bu davayı açtıran akıl, 'bu dava ile kapatma davasını da açtırayım, HDP'den kurtulayım, siyaset dışına iteyim' meselesini birlikte düşünüyor” dedi. Beştaş, “Bunu yapmalarının en önemli sebebi, HDP ile diğer muhalefet güçlerini dağıtmak, yan yana duruşlarını engellemek, dayanışmalara karşı barikat kurmak. Benim sözünü ettiğim bir seçim ittifakı değil, bir mücadele birlikteliği” dedi.
“O İDDİANAME BİR DAHA GELMEMELİ. BENCE GELMEYECEK”
Anayasa Mahkemesi’nin HDP’nin kapatılması talebiyle hazırlanan iddianameyi iade etmesinin ardından yeni bir girişim bekleyip beklemediklerine yönelik soruya Beştaş, “Tamamen siyasi atmosfere bağlı. Hukukla ilgisi yok. O iddianameden bir hukuk metni çıkaramazlar, çok zor. İsterse teknik olarak yazıp gönderir ama ortada bulacak bir şey yok. Bizi dinlemeliler, o iddianame bir daha gelmemeli. Bence gelmeyecek. Ben söylemiştim bir ‘ödül verdiler’ diye. Kongreye hediye. Kongre bitti” diye davanın MHP Büyük Kurultayı'ndan bir gün önce açıldığını anımsattı.
“BİZ KENDİMİZİ ÖLDÜRMÜŞ OLUYORUZ”
Beştaş, 6–8 Ekim 2014’te yaşanan ölümlerden HDP’lilerin sorumlu tutulması ile ilgili olarak da şunları söyledi:
“HDP’nin suç ve suç fiilleri ile hiçbir ilgisi yoktur, olamaz. Kriminal bir dili ortaya çıkaramazsınız. Bu tıpkı kayyım meselesindeki gibi belediye başkanlarının örgüte para aktardığını söylerler, ama dava dosyasında tek satır delil bulamazlar, çünkü yoktur. Şimdi Kobani’de ölüm üzerine propaganda. Öldürülenlerin ailelerini aramamışlar, savcılıklar soruşturma yapmamış. Bu 43 insanın nerede, nasıl, kim tarafından öldürüldüğünü soruşturmayan bir iktidar var. Yasin Börü davası üzerinden gittiler. Faili bulunsun, kimsenin ölümüne alkış tutacak halimiz yok ama diğerlerinin de faili bulunsun. Ölümleri araştırmayan akıl şimdi bize ölümlerin hesabını soruyor. Bizim tespitlerimize göre 27’si doğrudan HDP’li. HDP’li kimliği olmayıp bu protestolarda bulunanlar var. IŞİD’e karşı sokağa çıkan insanlar. HDP’liler öldürülmüş. Biz kendimizi öldürmüş oluyoruz.”
Ölümleri, 90’lı yılların faili meçhul ölümlerine benzeten Meral Danış Beştaş, “Faili meçhul ama aslında faili meçhul değil. Görgü tanıkları var, ama tutuklanmıyorlardı. Burada da öyle bir tablo vardı” dedi.
Nevruz kutlamalarının, tüm bunlara bir cevap olduğunu değerlendiren Beştaş, “Halkı oraya getiren bayram kutlaması değildi” dedi.
Kaynak: Diyarbakır Söz