İstanbul Sözleşmesi'nin İslam medeniyetine uymayan bir sözleşme olduğunu belirten İlham Budak “Kadın cinayetlerinin önünü keseceği vaadiyle getirildi fakat önüne geçemedi. İslam olarak Müslüman olarak İslam’ın temel şartlarını hayatımıza aktarırsak daha huzurlu oluruz. Kadına ve aile içi şiddetin önlenmesi için çözüm, İslam’ın temel kurallarını Müslümanların anayasası olan Kur’an-ı Kerimi baz almaktır.” dedi.
Söz konusu sözleşmeyi Türkiye’nin kabul etmesinin Müslüman topluma ihanet olduğunu belirten Fikret Aşut, benzeri kanunların da iptal edilmesinin olumlu sonuçlar doğuracağını söyledi. Sözleşmenin aile kurumunu hedef aldığını ve ahlaki değerlerini yozlaştırdığını dile getiren Aşut “İslami ahlak çerçevesinde getirilecek kanunlar kadına şiddeti önleyecektir.” diye konuştu.
"KENDİ DEĞERLERİMİZE YÖNELİK KANUNLAR ÇIKMALI"
Sözleşmenin iptal edilmesine sevindiğini ifade eden Gündüz Yıldız ise şunları söyledi: “İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi bizler için mutluluk veren bir olay oldu. Bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkmamız gerekiyor. Batının dayatması veya İslam’ı bilmeyen insanların bu tür kanunları dayatması açıkçası vicdana ters bir durumdur. İstanbul Sözleşmesi değil de kendi kültürümüze yakın, değerlerimize değer katan kanunların çıkması gerekmektedir. Sözde kadın hakları savunucuları bizlere kadınları anlatmasın, kadının İslam’da ne kadar değerli olduğunu çok iyi biliyoruz. Kadına verilen değeri Peygamber Efendimizden biliyoruz.”
"SÖZLEŞME KADINA ŞİDDETİ DAHA DA ARTIRDI"
“2011 yılında kabul edilen İstanbul Sözleşmesi'nin ceremesini hem bölge hem de memleket olarak çok çektik. Ailelerin parçalanmasına, bölünmesine, aile kurumunun altına dinamit konulmasına sebep oldu.” diyen Abdullah Kurami de şöyle konuştu:
“Bu sözleşmenin geç de olsa kaldırılması sevindirici bir haber olmuştur. Toplum ve aile adına güzel bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Toplumumuzun genetiğine ters bir kanun olan İstanbul Sözleşmesi güya kadına yönelik şiddetin önüne geçeceği için getirildi ama kadına şiddeti daha da arttırdı, kadın ölümleri daha da çoğaldı, aileler parçalandı. Genç yaşta evlenip çocuk sahibi olan ailelerin erkekleri cezaevinde, çocukları ve aileleri dışarda bu mağduriyeti yaşamaktadırlar.”
Kaynak: Diyarbakır Söz