Dindarlar da masada olmalı!

"Kürt Meselesine İslamı Çözüm" çalıştayı startını alırken, konuşmacılar "Dindarların da çözüm masasında yer alması" gerektiği görüşünü ortaya koyarek, yeni bir rüzgarın estirilmesi istendi.

Dindarlar da masada olmalı!

Dün ve bugün olmak üzere iki gün sürecek olan ‘Kürdistan ve Kürt Meselesine İslami Çözüm Çalıştayı' Diyarbakır'da 3 bin 500 İslami Sivil Toplum Kuruluşu'nu temsilen 600 delegenin katılımıyla başladı.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde aralarında Mustazaflar Cemiyeti, Anadolu Platformu ve Memur-Sen'in de yer aldığı bazı sivil toplum örgütlerinin ev sahipliğinde yapılan çalıştay Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

SONUN SÜRÜNCEMEDE BIRAKILDI

Çalıştayda bir selamla konuşması yapan Hüda-Par Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yılmaz, bugüne kadar barış adına savaşın, çözüm adına çözümsüzlüğün dayatıldığı, kan ve gözyaşının eksik olmadığı bu coğrafyada kalıcı barışın ve kardeşçe bir arada yaşamanın zamanın geldiğini söyledi. Kürt meselesinin İslami konusunu konuşulacağı bu çalıştayın bir dönüm noktası olmasını temenni ettiğini ifade eden Yılmaz, "Kürt meselesinin çözülmemesinin ve bugüne kadar sürüncemede kalmasının bir çok sebebi vardır. Bu nedenlerden en önemlisi, Kürt milletinin kendi arasındaki ihtilaflarını çözememesi ve iç barışlarını sağlayamamış olmasıdır. Kendi iç barışlarını sağlayamayan milletler tarihte hiçbir varlık gösteremez. Kürt halkının Kemalist sistem tarafından gasp edilen tüm İslami ve insani haklarının eksiksiz iradesi, tüm haklarına kavuşması için devlet karşısında güçlü bir pozisyon sergilemesi için kendi iç barışlarını mutlaka sağlamalılar" diye konuştu.

İSLAM’IN VE MÜSLÜMANLARIN ÖZNE OLMAZSI

Türkiye halklarının ortak paydası İslam’ın hakemliğine başvurulmamış olması, Müslümanların sunacağı İslami çözümün göz ardı edildiğini belirten Yılmaz, "Kürdistan meselesi ümmetin sorunu, Kürt meselesi ise Müslümanların sorunudur. Kürt meselesi ideolojik çıkarlarına, devletlerin milli çıkarlarına kurban edilemeyecek kadar önemli bir meseledir. Bir istihbarat teşkilatıyla bir örgütün kapalı kapılar ardından pazarlık yapmasıyla Kürt meselesi çözülmez. Kürt milletinin geleceğini, kaderini bir örgüt ile bir istihbarat teşkilatı belirleyemez. Bu çok büyük bir meseledir. İslam’ın ve Müslümanların özne olmadığı bir çözüm gerçek ve kalıcı bir çözüm olmayacaktır" şeklinde konuştu.

Çalıştayın açılış konuşmasını sivil toplum kuruluşlarını temsilen Türkçe Ersin Eryılmaz, Kürtçe de Mahmut Kılıç yaptı. Eryılmaz, İslam ümmetinin Anadolu coğrafyasında yaşayan evlatları olarak uzlaşmayı, ortak iyilikte buluşmayı, çözüm dilini beslemeyi, ortak aklı harekete geçirmeyi esas alan bir yaklaşımla hareket ettiklerini söyledi.

YENİ DOSTLUKLAR KURMA VAKTİ

Eryılmaz, yeni dostluklar kurma vaktinin geldiğini ifade ederek, bunun herkesin "insani ve İslami" sorumluluğu olduğuna inandıklarını dile getirdi. ''Amacımız, bir araya gelmek, ortak zeminlerde buluşmak, bu toprakların dünü, bugünü ve yarını üzerine kafa yormak, ümmetin ve insanlığın vicdanı olarak gür bir seda ve ortak bir tavır ortaya koyabilmektir" diyen Eryılmaz, şunları kaydetti:

KANIN KIYISINDAKİ KÜRT MESELESİ

"Bugün vacip olan etrafı ateş çemberiyle çevrili coğrafyamızda kanın kıyısında çözümlenmeye çalışılan Kürt meselesi ve çözüm sürecini konuşmaktır. Kalıcı bir barışın temelinde mutlaka İslam kardeşliği harcının yer alması gerekir. Biz İslami camialar olarak Kürt meselesinin, silahların gölgesinden ve ideolojik çıkar hesaplarının etkisinden uzakta, hak, adalet ve özgürlük ilkeleri çerçevesinde meselenin asıl muhatabı olan Müslüman Kürt halkının vicdanının sesini özgürce ifade edebileceği bir şekilde ele alınabilmesini sağlamak için istişare zemininde ve ortak aklın istikametinde üzerimize düşen adımları atmaya devam edeceğiz.''

KARDEŞLİK İPİNİ BAĞLAYACAK BÖLGE HALKIDIR

Anadolu Platformu Genel Başkanı Turgay Aldemir, çözüm sürecinde herkese sorumluluk düştüğünü belirtti. Yürekleri bir araya getirerek daha büyük bir birlik ve beraberlik oluşturmak gerektiğini söyleyen Aldemir, “Aksi takdirde Kürt coğrafyasının gençleri, işçi olarak diyarlardan diyarlara sürüklenecek. Çocuklarımızın ve kendi geleceğimizden bahsediyoruz. İşte bunun için devletin ve örgütün geçmişi, elbette ki bu sorunları çözmeye sağlıklı bir zemin bırakmıyor. Bu süreçte kopan kardeşlik ipini bağlayacak yine bu coğrafyanın kadim halkı olacaktır.” dedi.

ÇÖZÜM EMPERYALİST BAŞKENTLERDE DEĞİL

Aldemir, silah ve şiddetin barış aramada kullanılacak yöntemler olamayacağını aktararak, “Seküler mantıkla bu topraklarda var olunamadığını ve bu coğrafyanın varoluş sürecinin başka yaklaşımı bünyesinde uzun süre barındırmadığını bilmemiz gerekir. Ülkemizde 90 yıldır sürdürülen ötekileştirme süreci, milletimizi ne kendisi ne de başkası kılabilir mi? Kürt meselesinin, Alevi meselesinin, Ermeni meselesinin çözümü emperyalist başkentler değil, Diyarbakır, Mardin, Gaziantep, İstanbul'dur. Suriye meselesinin çözümü Moskova'da aranıyor. Diyarbakır'daki sorunlarımızı çözemediğimiz için bugün Irak'ta, Suriye'de binlerce kadreşimiz toplu katliamlara uğruyor. Mesele sadece Kürt meselesi değil, İslâm dünyasının yeniden varoluş sürecidir. Bu bağlamda silah ve şiddet, barışın ve hak aramanın aracı olamaz.” şeklinde konuştu.

YENİ BİR RÜZGAR ESTİRMELİYİZ

Anadolu Platformu Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ramazan Kayan, çözüm süreci ve barış umudunun ortaya çıkmasını çok önemli tarihi bir adım olarak gördüklerini söyledi. "Birbirlerinden ayrı hareket eden Müslüman yapılar ilk defa güçlü bir şekilde aynı masanın etrafında bu soruna kafa yoruyor. Çatışmanın durması ve kendi iç barışımızı mutlaka temin etmemiz lazım ki yeni bir rüzgar estirebilelim" ifadelerini kullanan Kayan, bunun için çalıştayı önemli ve gecikmiş bir başlangıç olarak gördüklerini dile getirdi.

Kayan, şöyle konuştu: "Tarih boyunca İslami kimliği olan Kürt halkının çözüm sürecine gelince dışlanmış olması asla kabul edilemez. Ancak bunun böyle olmasında bizim ihmallerimiz ve kendi iç sorunlarımızı halletmeyişimizin payı vardır."

UMARIMIZ BU ÇALIŞTAY BİR ÇAĞRI OLUR

Mustazaflar Cemiyeti adına çalıştay tertip komitesinde yer alan Vedat Turgut da çözüm sürecini halkın büyük kesiminin desteklediğini belirtti. 6-8 Ekim olaylarından sonra sürecin nispeten sekteye uğradığını savunan Turgut, "Umarız bu çalıştay, 'Kürt meselesine İslami çözüm' başlığıyla bir çağrı olur, hükümet, halk ve gerekse HDP, çözümde Müslümanların da yer alarak sürecin halkın örfüne, adetine uygun olması gerektiği algısına varırlar" şeklinde konuştu.

ÇÖZÜM SÜRECİNİN SAHİPLERİNDENİZ

Anadolu Platformu adına tertip komitesinde yer alan Saim Dursun ise düzenlenen çalıştayın bir aşama olduğunu aktararak, bu çalışmanın Kürt sorununu bir anda çözmesini beklemediklerini belirtti. Dursun, yapılan çalıştayın ateşe su taşıyan kuş misali bir damla olduğunu dile getirerek, şöyle dedi: "Çözüm sürecinin sahibiyiz. Bu sürecin devamı konusunda kim yanlış yapıyorsa, sivil toplum örgütlerinin de bu işin takipçisi olduğunu ortaya koymak amacıyla buradayız. Kudüs'ü ve Bağdat'ı selam yurdu yapan ecdadın torunlarıyız. Biz bugün İstanbul ve Diyarbakır'ı selam yurdu yapmak niyetiyle kardeşliğimizi ve barışı yeniden tesis etmek, yarına dair umudu ve barışı kim yükseltiyorsa onlarla birlikte olmak, ortak bir ses olarak bu süreci bütün dünyaya duyurmak niyetindeyiz." Dursun, bu çalıştayın yanı sıra Van, İstanbul ve Erbil'de de uluslararası 3 çalıştay yapmayı planladıklarını sözlerine ekledi.

TÜM KESİMLER MUHATAP KABUL EDİLMELİ

Memur-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Yunus Memiş de çalıştayın amacının Türkiye'de birlik, beraberlik ve kardeşliğin tesisini sağlamak olduğunu söyledi. Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerinin pazarlıksız bir şekilde verilmesi gerektiğini düşündüklerini aktaran Memiş, şunları dile getirdi: "Bu süreçte tüm kesimler muhatap olarak kabul edilmeli. Hükümetin, Kürtlerin arasındaki muhafazakar insanların da bu sorunun bir parçası olduğunun farkında varması lazım. Muhafazakar insanlar İslami yaklaşım olmadan çözümün asla olamayacağının bilinmesini istiyor."

İSLAMİ KESİMLERLE GÖRÜŞME YAPILMADI

Araştırmacı Yazar Abdulkadir Turan, ‘Çözüm sürecinin Hedefi, tarafları ve muhataplık Meselesi' konulu bir sunum yaptı. Turan Kürt sorununa çözüm bulma yönünde on yılı aşan girişimler olduğunu ve 2009'da Ak parti hükümetinin “Demokratik Açılım Projesi”nin somut bir görünürlük kazandığını belirterek,  hükümet tarafından atılan bu adımın küçümsenmeyecek önemli bir adım olduğunu sözlerine ekledi.

Başlatılan sürecin takdire şayan bir süreç olduğunu ancak dilendiği şekilde ilerlemediğini belirten Turan bunun nedenlerini şöyle anlattı: “Çözüm sürecinin bir tarafında hükümet var. Diğer tarafında ise olan var ve olması gerekenler var. Bugüne kadarki süreçte Hükümetin muhatap olarak aldığı PKK'dir. Hükümet, PKK dışında bir arayış içine girdiğinde dönemin konuyla ilgili bakanı Beşir Atalay gülünç girişimlerde bulunmuş, Mermerciler Odası gibi aslında yarı kamu kuruluşu konumundaki derneklerin temsilcileri ile görüşmeyi yeterli bulmuş, konuyu yörenin İslami Kesimleri ile konuşmayı programına almamıştır.” sözlerini kullandı.

SOLCULARLA GÖRÜŞÜLMEKTEN KEYİF ALINIYOR

Devletin içinden gelen siyasetçilerin siyasi bir meselede İslami kesimleri muhatap alma konusunda ciddi bir psikolojik engellerinin olduğunu aktaran Turan, “Bu isimler, sol kimlik devlette geçmişten bu yana kabul göründüğünden solcularla görüşmekten keyif alırken İslami kesimlerle görüşmekten bir rahatsızlık duyar ve belki de hala kendisini geleneksel devletin memuru zannederek acaba bu “Benim sicilime işlenir mi?” endişesi taşır. Değerlendirme yaparken gözlemlerine, vicdanlarına değil, devletin eski üretim belgelerine bakar. Onların tutumlarının bugüne kadar süreçte etkili olduğu söylenebilir. Ancak, asıl problem dışarıyla ilgilidir. Bunu da hükümetten bağımsız düşünmek yerine hükümetle dolaylı ilişkilendirmek daha doğrudur.” Şeklinde konuştu.

KÜRTLER İSLAM DİNİNE GİRDİKTEN SONRA

Panelde, “Tarihsel süreç içerisine Kürt Meselesi” başlığı altında bir sunum yapan Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, Kürtlerin İslam'a olan saygı ve bağımlılığından bahsederek, tarih boyunca İslami değerlerin günümüze yetişmesi için Kürtler içerisinden çok büyük alimlerin yetiştiğini ve bu alimlerin tarihe yön verdiğini belirtti. Kürtlerin kendilerini hiçbir zaman islamın dışında görmediğine vurgu yapan Prof. Ağırakça, Kürtlerin İslam dinine girdikten sonra ümmetin en büyük parçalarından biri haline geldiğini ve hiçbir zaman İslam toplumu ile bir sorun yaşamadığını belirterek Kürtlerin haçlı seferlerinde gösterdiği başarıya dikkat çekti.

Prof. Ağırakça, “Kürtler, Selahaddin Eyyubi komutasında Kudüs'ü kurtarmak üzere İslam ordularına katılmış ve İslam ümmetinin bu topraklar üzerinde hizmet eden bir parçası haline gelmiş, bunun içinde hiçbir zaman geri durmamıştır. Sadece haçlılara karşı değil, Moğollara karşı da Kürtler, verilen mücadelede üzerlerine düşeni yapmış ve geri durmamışlardır. Aynı durumu Çanakkale ve Kurtuluş savaşında da görebiliriz” ifadelerini kullandı.

KÜRT VE TÜRK NESLİNİN OLUŞMASI GEREKİR

Yaşanan bu haksızlıklar sonucu toplumda oluşan sorunların çözümü için tek adresin İslam olduğunu ve sorunun aşılması için bu topraklarda yaşayan gerek Kürt, gerekse de türk veya Arapların İslam potası içerisinde erimesi gerektiğini belirten Ağırakça son olarak şöyle konuştu: “Çözüm olarak şunu diyebiliriz: Eğer biz insanların insani haklarını verirsek, anadil haklarını verirsek, diğer insani gasp edilmiş haklarını verirsek birçok sorunun çözülmüş olacağını göreceğiz. Ve inşallah bu olacaktır da. Bunun yanında Tevhid inancına sahip çıkan bir Kürt ve Türk neslinin oluşması gerekir. Ev elhamdulillah böyle bir kitle de geliyor. Kürtlerle, Türklerle, Arapları, Çerkezleri bir potada eritmemiz ancak İslam'la olacaktır ve inşallah bu toplantı buna vesile olacak, tarihte anılacak ve bir tarih yazacaktır.” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Diyarbakır Söz