Şeyh Said ve 46 arkadaşının İstiklal Mahkemesi’nin verdiği kararla 29 Haziran 1925’te Diyarbakır Dağkapı Meydanı’nda idam edilişlerinin üzerinden 97 yıl geçti. Şeyh Said kıyamı, 5 Şubat 1925’te başladı, ancak aynı yılın Mayıs ayında bastırıldı. Şeyh Said ve 46 arkadaşı hakkında İstiklal Mahkemesi’nin aldığı idam kararı, 28 Haziran’da açıklandı. Karar alelacele bir gün sonra Dağkapı Meydanı’nda infaz edildi. İdam edilişlerinin üzerinden 97 yıl geçmesine rağmen Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yeri hala bilinmiyor. 47 kişinin mezarının yıkılan eski Orduevi bitişiğindeki alana gömüldüğü iddia edilirken, ailenin, 1979’dan bu yana Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerlerinin bulunması için resmi kurumlar nezdinde yaptığı girişimlerden bir sonuç alınamadı.
ANKARA’DA DAVA AÇILDI
Şeyh Said ailesinin, 2010 yılında İçişleri Bakanlığı’na yaptığı başvuruya uzun yıllar yanıt verilmezken, Diyarbakır Barosu, Şeyh Said Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği ile Şeyh Said'in torunu ve vasisi Mehmet Kasım Fırat, mezar yerlerinin açıklanması istemiyle 15 Şubat’ta tekrar İçişleri Bakanlığı'na başvuru yaptı. Başvurucular, bakanlığın yanıt vermemesi üzerine bu kez 15 Nisan’da Ankara 5’inci İdare Mahkemesi’ne dava açtı. En son 5 Haziran 2022 tarihinde İçişleri Bakanlığı, Şeyh Said ve 46 arkadaşının mezarının açılması için açılan davada, muhatabın kendisi olmadığını ileri sürerek, talebin reddini istedi. Dava İdare Mahkemesi’nde sürüyor.
‘İNKARA KARŞI DİRENDİLER’
2014 yılında kurulan Şeyh Said Derneği, 47 kişinin mezar yerlerinin bulunması için girişimlerini sürdürürken, Şeyh Said'in torunu ve vasisi Mehmet Kasım Fırat, Şeyh Said ve arkadaşlarının idam edilişlerinin yıl dönümüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Şeyh Said ve 46 arkadaşının, 1925 yılı Cumhuriyetin kurulduğu dönemden sonraki mevcut inkar ve imha politikalarına karşı direniş sergilediklerini söyleyen Fırat, Şeyh Said ve arkadaşlarının kendi inançlarını yaşamak için bir mücadele verdiklerini kaydetti.
‘HALK HAREKETİ’
Fırat, Şeyh Said ve arkadaşlarının beraber başlattığı kıyamın bölgede değerli görüldüğünü belirterek, “Şeyh Said ve arkadaşları vazgeçilmez değerlerimizdir. Biz onlara dün, bugün ve yarın olduğu gibi hep sahip çıkacağız.” dedi.
‘KÜRT HALKININ DEĞERLERİ İMHA EDİLİYOR’
Mevcut Kemalist ve faşizan sistemin özelliklerinden birinin de zulüm ve işkence olduğunu öne süren Fırat, “İmha, inkâr ve zulüm üzerine kurulan bir sistemin özelliği de; tarihi değerleri yok etmesidir. Şeyh Said Efendi ve onun arkadaşlarının, onlar yolunda direniş sergileyen Kürt şahsiyetlerinin hepsinin mezarlarını devlet saklıyor ve el koyuyor. Ölüm tarihlerini bile kendilerine göre hazırlayıp topluma sunuyor. Bunu da kurdukları ve yaptıkları kurmaca oyunlarla geçiştirmeye çalışıyorlar.” dedi.
'DAVAMIZDA KARARLIYIZ'
İçişleri Bakanlığı’na cenazelerin bulunması için dilekçe gönderdiklerini ifade eden Fırat, İçişleri Bakanlığı muhatabın kendileri olmadığını belirttiğini, ancak kendilerinin kararlı duruşlarından vazgeçmeyerek bu sefer Diyarbakır İdare Mahkemesi’ne dava açtıklarını söyledi. Fırat, “Mahkeme husumetli taraf olarak İçişleri Bakanlığını gösterdi. Bakanlık, onun kararını da ret etti. Diyarbakır mahkemesinin talebini de ret etti. Bizim başvurduğumuz davaları ne kadar ret etseller de, yine de davamız da kararlıyız” dedi.
‘GERÇEK MUHATAP İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’
Fırat, “Gerçek muhatap İçişleri Bakanlığı’dır. Bizim mücadelemizde süreklilik esastır. Biz yine itirazımızı yaptık. Ankara İdare Mahkemesi davayı takip etmektedir. Eğer orası da ret ederse bu defa İstinaf mahkemelerine başvuracağız. Hukuk dışı kararlar vermeye devam etseler de biz yılmayacağız. Gerekirse taleplerimizi uluslararası mahkemelerde farklı platformlarda dile getireceğiz. Bu adaletsizliğin, hukuksuzluğun sonuna kadar takipçisi olacağız. Bu bir şahsın meselesi değil, tarihi bir değerin meselesidir. Herkesin bu meseleye duyarlı sahip çıkmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.
Kaynak: Diyarbakır Söz