Çözüm sürecini biz sonlandırmadık

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çözüm sürecini biz başlattık ama çözüm sürecini sonlandıran biz olamadık çünkü çözüm sürecini bunların kötü niyeti, art niyeti gizli gündemleri sonlandırdı" dedi.

Çözüm sürecini biz sonlandırmadık

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum, küresel emperyalizmin ülkemizde yaklaşık 1,5 asırdır kaşıdığı yarayı kapatmak için evet, çözüm sürecini biz başlattık. Ama çözüm sürecini sonlandıran biz olmadık. Çünkü çözüm süreci bunların kötü niyeti, art niyeti, gizli gündemleri sonucu sonlandırıldı." dedi.

Erdoğan, Bismil Ovası Tarımsal Sulama Tesisleri, Diyarbakır Tekstil Organize Sanayi Bölgesi'nde 30 Fabrika, 4'üncü Otosanayi Sitesi ve yapımı tamamlanan diğer projelerin açılış törenine katıldı. Diyarbakır Valiliği önündeki törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır Cezaevi'nin kültür merkezi olacağını açıkladı. Konuşmasına Diyarbakır'ın önemine değinerek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün Diyarbakır'ı bir başka görüyorum. Diyarbakır çok çok coşkulu. Buradan iki gözüm Diyarbakır'ın tüm ilçelerindeki, hanelerindeki kardeşlerime sevgilerimi saygılarımı gönderiyorum. Diyarbakır'ı şair şöyle tarif eder, 'Dicle ile Fırat arasındaki ipekten sedirlerinde Kur'an okunan açık pencerelerinde gül dolan, güneşin beyaz köpükleriyle yanmış bir şehir. Bir eski kanatlar ülkesi.' Evet, işte bu kadim şehri Hz. Ömer'den selam alan, Hz. Ömer'e selam gönderen bu şehri toprakları üzerinden gönderilen 10 peygamberin, 500 sahabenin mezarı olan bu şehri Selahattin-i Eyyubi', Kudüs'ün fethine giderken feyz aldığı bu şehri, Sultan Alparslan'ın Malazgirt'e giderken surları önünde dua ettiği bu şehri, haçlı ordularını defalarca bozguna uğratan Sultan Kılıçarslan'ın metfun olduğu bu şehri, nice alimlere, gönül sultanlarına, sanatçılara, edebiyatçılara ev sahipliği yapan bu şehri velhasıl ezelden beri bizim olan ve inşallah ebede kadar bizim kalacak bu şehri tüm kalbimle selamlıyorum" dedi.

'ŞİMDİ BİR GERİYE DÖNÜP 20 YILLIK MUHASEBEYİ YAPALIM'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ret, inkar, asimilasyon politikalarını ortadan kaldırıp hak ve özgürlük eksenli bir yaklaşımla asırlık meselelerin çözümüne yöneldiklerini ifade ederek, şunları söyledi:

"Cuma namazını eda ettiğimiz Kurşunlu Camii, bu şehrin ve temsil ettiği değerin hizmetkarının da hasmının da kim olduğunun en büyük şahididir. Sizler Kurşunlu Camii'ni tahrip edenleri de ona sahip çıkanları da gayet iyi biliyorsunuz. Buraya gelmeden önce ziyaret ettiğimiz Diyarbakır annelerinin yüreklerini kimlerin yaktığını da gayet iyi biliyorsunuz. Sizler, başkalarının evlatlarını dağa, ölüme gönderenleri, kendi evlatlarını yurt dışında nasıl büyüttüklerini de iyi biliyorsunuz. Halbuki Diyarbakır tarih boyunca hep medeniyet şehri, barış, huzur refah şehri olmuştur. Bir zamanlar Türkiye'nin ilk 5 sanayi şehrinden biri Diyarbakır'dı. Sonra karabasan gibi, bölgenin özellikle Kürt kardeşlerimin üstüne terör felaketi çöktü. Türkiye'nin diğer şehirleri gelişip, serpilirken terör Diyarbakır'ı sefalete, yoksulluğa, işsizliğe mahkum etti. Şairleri, edipleri, alimleri, tarihi eserleri güzelim Diyarbakır'ı perişan ettiler. AK Parti'yi kurduğumuzda buraya geldik. İktidara geldiğimizde ne istiyorsunuz diye sordum. Bize veriler cevap sadece OHAL'i kaldırın yeter şeklindeydi. Sesinize kulak verdik. Hükümete gelince ilk iş olarak OHAL'i kaldırdık mı? Söz verdik sözümüzü yerine getirdik. Şimdi bir geriye dönüp 20 yıllık muhasebeyi yapalım. Biz ne dedik, ne yaptık? Onlar ne dediler, ne yaptılar. Biz Diyarbakır'da 2005 yılında size ne dediysek dün de oradaydık, bugün de yarın da aynı yerde olacağız. Biz tüm samimiyetimizle 'barış, kardeşlik, çözüm, adalet, hak, özgürlük, demokrasi' dedik. Biz ret, inkar, asimilasyon politikalarını ortadan kaldırıp hak ve özgürlük eksenli bir yaklaşımla asırlık meselelerin çözümüne yöneldik. Peki, bunlar yani terörden beslenenler, terörü destekleyenler, terörü açıkça telin etmekten korkanlar sırtını size değil de PKK'ya terör örgütüne dayayanlar ne yaptı? Gelin bugün hiç eğmeden, bükmeden açıkça bunları konuşalım. Gelin bugün utanmadan, yüzü kızarmadan bozuk plak gibi sürekli, barış, demokrasi, kardeşlik diyenlerin maskelerini hep beraber indirmeye var mıyız? Bunların eş genel başkanı 'AK Parti kadınların başına gelmiş en büyük felakettir' demiş. Şimdi buradan seslenmek istiyorum, Asıl KCK, PKK, PYD, HDP'siyle hep birlikte benim Kürt kardeşlerimin kanını iliğini sömüren bu çete son 1000 yıldır bu milletin, bu bölgenin, bu halkın başına gelmiş en büyük musibettir. Lafa gelince barış derler. Kardeşlik derler."

'HANGİ DEMOKRASİDE SEÇİLMİŞ MİLLETVEKİLİ, ÖRGÜT MİLATANLARINA HESAP VERİR'

Terör örgütü PKK'nın bölgeye yaptığı zulme değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son 40 yılda öldürdükleri, dağa çıkarttıkları, teröre bulaştırdıkları, hayatını kararttıkları 50 bin Kürt kardeşimin kanına giren bunlar değil mi? Bu ülkede Kürt kanını en çok PKK dökmedi mi? Köylerin boşalmasına, yakılıp, yıkılmasına, kentlerin çökmesine, sanayi ve ticaretin bitmesine, işindeki gücündeki insanların sefalete sürüklenmesine neden olan bunlar değil mi? Kurdukları partilerde demokrasi kelimesini hiç eksik etmediler. Peki soruyorum size, hangi demokraside seçilmiş milletvekili, belediye başkanları, teşkilat yöneticileri, örgüt militanlarına hesap verir. Hangi demokraside devletin yatırım, hizmet için gönderdiği ödenekler yollara mayın döşemek için kullanılır? Hangi demokraside merkezi yönetimin verdiği araçlar şehirlerin içinde hendek, çukur kazmak için kullanılır? Hangi demokraside ülke aleyhine her girişime destek veren bir siyaset anlayışı olur. Bunlar demokrasi savunucuları değil, demokrasi düşmanıdır, istismarcısıdır. Yakın dönemde biz demokrasi ve özgürlükler konusunda pek çok mücadeleye girdik. Gezi olaylarını hatırlayın, 17/25 Aralık, emniyet yargı darbe girişimini hatırlayın. Terör örgütlerinin ülkemizin üzerine salınmasını hatırlayın. Ülkeyi istikrarsızlık batağına sürüklemek için yapılanları hatırlayın. 15 Temmuz darbe girişimini hatırlayın. Ekonomimize kurulan tuzakları hatırlayın. Biz bu mücadelenin hepsini de sizlerle birlikte yürüttük. Hamdolsun sizlerle birlikte zafere ulaştırdık. Bunlar o dönemlerde ne yapıyorlardı? Türkiye'nin karşısında, sizlerin karşısında kim varsa onlarla birlikte yol yürüyorlardı. Biz şimdi de hukuk, ekonomi reformlarımızda aynı çizgide yolumuza devam ediyoruz" dedi.

DİYARBAKIR CEZAEVİ KÜLTÜR MERKEZİ OLUYOR

Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nin kültür merkezi olacağının müjdesini veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün sizlere müjde vermek istiyorum. Geçmişte uzunca bir dönem adı zulümle, işkenceyle, insanlık dışı muameleyle anılan Diyarbakır Cezaevi'ni yakında boşaltıyor ve kültür merkezi olarak sizlerin hizmete sunuyoruz. Adalet Bakanlığı'mız gerekli hazırlığı yapıyor. Böylece Diyarbakır'ın hafızasındaki bir kötü anı ortadan kaldırmış oluyoruz. HDP'si, PKK'sı, sivil toplum örgütlü görünümlü tüm yapılar örgüt tarafından hazırlanan bir metne göre hareket eder. Ellerine fırsat geçerse ne yapacaklarını bu metinde açıkça söylüyorlar. İnsanların iradelerini ve düşüncelerini sınırlayan böyle ilkel bir anlayışın bu devirde geçerliliği olabilir mi? Aynı metinde uzun vadede aileyi ve mülkiyeti de ortadan kaldıracaklarını söylüyorlar. Bunlar size tanıdık geliyor mu? Evet, bunlar 1980 öncesi marjinal ideolojilerin söylemidir. Peki, dünyada bu yaklaşım kaldı mı diye baktığımızda sadece Kuzey Kore, Kandil ve Kobani'de kaldığını görüyoruz. Bu istismarcılar sürekli Kobani diyor ya, gidin bakın Kürt kardeşlerimize neler çektiriyorlar. 21'inci yüzyılın tüm yüz kızartıcı suçlarını orada işliyorlar. 13 yaşındaki Kürt kızlarımızı dağa kaçıranlar bunlar değil mi? Bunlar hangi edepten bahsediyorlar, hangi namustan bahsediyorlar. Bunlarda ne edep var ne namus var. Bunlar kirli. Kobani'den kaçan kardeşlerimizden önemli bir kısmı ülkemizde yaşıyor. Biz bunların ciğerini biliyoruz. Neler yaşadığımızın şahidi sizlersiniz" ifadelerini kullandı.

'ÇÖZÜM SÜRECİNDE NELER YAŞADIĞIMIZIN ŞAHİDİ SİZLERSİNİZ'

Konuşmasının büyük bölümünü çözüm sürecine ayıran Cumhurbaşkanı Erdoğan, çözüm sürecini anneler ağlamasın, akan kan dursun diye başlattıklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Başlattığımız çözüm sürecinde neler yaşadığımızın şahidi sizlersiniz. Biz çözüm sürecini niye başlattık? Yeter ki artık anneler ağlamasın, akan kan dursun, yeter ki milletimizin her inançtan insanıyla kardeş olsun dedik. Bu bölgenin insanı demokrasiden, ekonomiden büyümeden nasibini alsın diye 'baldıran zehri de olsa bu meydanda söyledim içeriz' dedik. Samimiyetle başlattığımız bir süreci bunlar zehirlediler, istismar ettiler. Ve sonunda tamamen yıktılar. Çukur eylemleriyle bölgede yaşayan vatandaşlarımıza tuzak kurdular. Dirayetinizle bu tuzağa düşmediğiniz için her birinize şükranlarımı sunuyorum. Üstelik bunlar ülkemizdeki ve Suriye'deki kardeşlerimizle kalmadılar Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin de başına bela kaldılar. Artık ülkemizde işleyemedikleri cinayetlerine orada başladılar. Bunlar Kürt düşmanı, insanlık düşmanı, coğrafyamızın düşmanı. Bunların olduğu yerde hak, hukuk adalet, fikir özgürlüğü kalmaz. Bunlar 1940'larda Türkiye'nin başına bir kabus gibi çöken tek parti CHP zihniyetinin günümüzdeki versiyonudur. Kürt kardeşime yapılan zulüm başta olmak üzere bu ülkedeki tüm büyük günahların anası olan CHP ile yol yürümek de ancak bunlara yakışırdı. CHP, HDP, İYİ Parti beraber yürüyorlar mı? Al birini vur öbürüne. Birbirinden farkları yok. Ama biz diyoruz ki, şu karşımdaki topluluğu görünce bugün bir başka heyecanlıyım. HDP'nin İstanbul'da CHP'ye verdiği desteğin nedeni ideolojik akrabalıktır" dedi.

'ÇÖZÜM SÜRECİNİ SONLANDIRAN BİZ OLMADIK'

Çözüm sürecini sonlandıran kendileri olmadığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum, küresel emperyalizmin ülkemizde yaklaşık 1,5 asırdır kaşıdığı yarayı kapatmak için evet, çözüm sürecini biz başlattık. Ama çözüm sürecini sonlandıran biz olmadık. Çünkü çözüm süreci bunların kötü niyeti, art niyeti, gizli gündemleri sonucu sonlandırıldı. Güya siyasetçi kimliğiyle ortada gezenler de hiçbir zaman şiddetle, terörle aralarına mesafe koymadılar. Hiçbir zaman meşru demokratik, hukuk düzeni içinde siyaset yapmayı düşünmediler. Diyarbakır'ın surunu, Silopi'yi köstebekler gibi kazıp, siz ne yapıyorsunuz demediler, diyemediler. Yurtdışındaki karanlık mahfirlerle, içerideki hain FETÖ'cularla gizli pazarlıklar yaparak ülkemizi emperyalistlerin oyun sahnesine çevirmek için harekete geçenlere tavır koymadılar. Allah için söyler misiniz? Dünyada hangi devlet buna müsaade eder. Hangi hukuk, adalet, vicdan buna göz yumar. Utanmadan sıkılmadan hala barış, kardeşlik, hukuk, demokrasi diyorlar. Siz bu kavramları en son ağıza alacak kişilersiniz ey HDP. Siz bu ülkede ve bu bölgede kendinizden olmayan kimseye hayat hakkı tanımadınız. Çünkü şiddet, dayatma, terör bunların ruhuna işlemiş. Kardeşlerim ne diyorlar, hadi sıkıysa söylesinler. Bizim PKK ile ilişkimiz yok diyorlar. Öyle demiyorlar mı? Bunların işi gücü yalan. Yanındaki ortağı CHP, onun da işi gücü yalan. Sürekli yalandan mağduriyet sizlerin hak ve hakkaniyet duygularını istismar etmeye çalışıyorlar."

'BELEDİYE BAŞKANINI KANDİL'İN KOMSİRE OLAN NE İDÜĞÜ BELİRSİZ BİRİNE ADETA HESABA ÇEKTİRDİLER'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör soruşturma kapsamında görevlendirilme yapılan belediye yönetimlerine de değinerek, HDP'li belediye başkanlarının, terör örgütü tarafından hesaba çekildiklerini söyledi. Erdoğan, "Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi yıllarca bunların elindeydi. Tek bir ay bile ödenekleri gecikti mi? Hayır. Sonuç ne oldu, büyükşehir belediye başkanını Kandil'in komiseri olan ne idüğü belirsiz birine adeta hesaba çektirdiler. Hesap sormadılar mı? Ne idüğü belirsiz birine bodrumda sorgulatıp tokatlattırdılar. Kim yaptı bunu HDP, PKK. Devletten alınan paralarla sizlere hizmet getirecekleri yerde örgütün emriyle sokaklarda hendek ve çukur kazmadılar mı? Onların yapmadıkları hizmetleri bakanlıklarımız yapmak zorunda kaldı. Devletin görevlendirdiği kamu personeline kayyum diyerek itiraz edenler örgütün dağdan gönderdiği çapulcuların karşısında bunlar hazır ola geçmediler mi? Kurumlarımız sizlere hizmet vermek için çalışmaya başlayınca yolların altına bomba döşendiğini gördük. Belediyelere verilen kaynakların bir avuç terör baronuna peşkeş çekildiğini gördük. Asıl bunları görevden almazsak size ihanet etmiş olurduk. Belediyeye gelen her kuruş sizler için kullanılıyor. Bunlar sadece slogan atar. Biz ise hizmet ederiz, eser ortaya koyarız. Bunların ne söylediğine değil, ne yaptığına bakıyoruz. Seçimlerde 'Seni başkan yaptırmayacağız' diye ortalığı inletenlerin Yasin Börü'nün kanının hesabını verdiklerini gördünüz mü? Kurban eti dağıtmak için evinden çıkan 16 yaşındaki Yasin'i nasıl alçakça öldürdüklerini biliyorsunuz değil mi? Önce kovalıyorlar, sonra sığındığı evde bıçaklıyorlar, ardından 3'üncü kattan aşığı atıyorlar. Yetmiyor başını taşla eziyorlar sonra arabayla üstünden geçiyorlar. En nihayetinde üzerine benzin döküp yakıyorlar. Bu nasıl bir kindir? Bu nasıl bir nefrettir? Bıraktım Kürdünü, Türkünü, Arabını, Acemini. Böyle bir muamele canlıya nasıl yapılabilir? Üstelik bu hıncın tek sebebi tıp ki aynı gün katledilen diğerleri gibi Yasin'in kendilerinden olmamasıdır. Bu zulme ortak olan herkes cezasını çekecektir."

Kaynak: Diyarbakır Söz

Çok Okunan Haberler