Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını 3’üncü yılını geride bıraktı. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, günde ortalama 30 bin kişi koronavirüse yakalanıyor, 180 kişi ise yaşamını yitiriyor. Resmi verilere göre, üç doz aşılama yapanların nüfus içerisindeki oranı ise sadece yüzde 35. Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) verileri ise bakanlığın açıkladığı verilerin çok ötesinde. Günde ortalama 60 bin kişinin Kovid-19’a yakalandığını öne süren TTB’ye göre, günlük ölüm sayısı ortalama 200 kişi. Aynı verilerde dikkat çeken önemli nokta da bilimsel açıdan gerekli olan hatırlatıcı doz zamanı gelmesine rağmen henüz 25 milyondan fazla kişi yaptırmamış.
Salgın tehdidi henüz sona ermemesine rağmen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada açık havada ve yeterli havalandırmaya sahip kapalı alanlarda maske takma zorunluluğunun kaldırıldığı belirtildi. HES kodu uygulanmasını da sonlandıran bakanlık, okullarda iki vaka çıkması halinde sınıfların kapatılmayacağı belirtildi.
Hükümet salgını gevşetmek için getirecek bu kararları alırken, halk sağlığı konusunda mücadele veren hekimler ve uzmanlar ise, salgın tehdidine ilişkin uyarılarda bulunuyor.
‘TOPLUM MANİPÜLE EDİLİYOR’
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Şiyar Güldiken, hükümetin ve Sağlık Bakanlığı’nın başından bu yana salgın sürecini iyi yönetemediğini, verileri değiştirerek toplumu manipüle ettiğini söyledi. Sağlık Bakanı Koca’nın pandemi önlemlerini kaldırdıklarını açıkladığı sırada yanındaki Bilim Kurulu üyelerinin en korucuyu maskeleri taktığına dikkati çeken Güldiken, “Demek ki bakanın yanındaki bilim kurulu üyeleri bilimsel davrandılar ama bakan açık ve net siyasi davrandı. Karadeniz’deki bir mitingde bakanın kendisi ‘gripten daha tehlikeli, daha öldürücü değildir’ diye bir açıklama yaptı. Bu bir sağlık meselesi, hele hele kapalı ortamlarda maskeyi takmazsak, ölümler devam edecek. Bulaşın hızını durduramayacağız” diye konuştu.
ÖLÜMLER DEVAM EDECEK!
Başından beri salgının en fazla yoksulları etkilediğini vurguladıklarını belirten Güldiken, “Çıkın Diyarbakır’da bir halk otobüsüne binin. İki-üç kişi ancak maske takıyordur. 'Neden maske takmıyorsunuz' diye sorduğumuzda hemen iktidarın söylemleri, insanların algılarındaki manipülasyon ortaya çıkıyor. Halen Türkiye’nin üçüncü doz aşı olma oranı yüzde 30-33 arasında. Üçüncü, dördüncü dozları bırakın, Diyarbakır ikinci dozda bile yüzde 60’ları geçemedi. Koruyuculuğu ispatlanmış bir aşının bu kadar az uygulanmış olması önümüzdeki günlerde bu virüsün bitmeyeceğini gösteriyor. Mevsimden kaynaklı balkonları, parkları ve açık alanları daha çok kullanacağız ama yine de ölümler devam edecek” ifadelerini kullandı.
DÜŞÜŞ DEĞİL, SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI
Güldiken, toplumu rehavete sokan salgındaki bulaş hızı ve ölümlerde görülen kısmı düşüşün ise bir tür “pik düşüş” olduğunu söyledi. Güldiken, “Halen yoğun bakımlarda insanlar var. Bu bir kendiliğinden düşüş, pik düşüş. Yaklaşık 1,5 ay önceden başlayan süreçte Diyarbakır’da neredeyse hastalanmayan kimse kalmadı ve test yapanların çok büyük bir kısmı yüzde 70-80’i pozitif çıktı. Bunun yanında hastanelere gitmeyenler vardı. Dolayısıyla artık tam bir sürü bağışıklığı sistemi var. Bu yöntem uygulanıyor. Gerçekten ‘ne haliniz varsa görün’ deniyor. Zaten memleket yönetilebilecek durumda değil” diye belirtti.
SEÇİMLERLE BAĞLANTILI
Açıklanan gevşeme politikasının olası seçim süreciyle bağlantılı olduğu düşüncesindeki Güldiken, nedenini şöyle açıkladı: “Yakında seçim startı verilecek. Seçimin önündeki en büyük engellerden biri de Kovid-19 verilerinin çok yüksek olma haliydi. Şimdi bu verileri düşürecekler. Garip şeyler! Belirtisi olmayanlar teste alınmayacak. Dolayısıyla sayılar çok düşecek. Çok test, çok pozitifti; şimdi az test, az pozitif olacak. Manipülasyon zaten devam ediyor. Seçim startıyla birlikte artık çok rahatlıkla mitingler, toplantılar yapabilecekler. Bir şekilde sağlık meslek ve emek örgütlerinin bilimsel tepkilerinin önünü almak adına yapılmış bir adım atıldı. Biz şu haliyle sürü bağışıklığının içindeyiz. Ne kadar yanımızda hasta ve ölen olursa biz artık birbirimizden öğrenmiş olacağız. Daha iyi günler kesinlikle bizi beklemiyor.”
AŞILAMA ARTMALI
Bir hafta öncesine kadar Diyarbakır’daki hastanelerde 250 civarında yatan hasta olduğunu, bunların 65-75’inin de yoğun bakımda olduğu bilgisini veren Güldiken, bu rakamların ölüm oranlarının yüksekliğinin bir gösterdiği olduğunu kaydetti. Güldiken, “65 yaş üstü kronik hastaların bu virüse yakalanmaları halinde ölümle sonuçlanma riski çok fazla. Biz bu insanları koruyamadığımız sürece ölümler çok olacak. Artık günlük verilerin bir anlamı kalmadı, çünkü tam bir bağışıklık sisteminin olduğunu söylemek imkansız ve en az yüzde 85 aşılanma gerekiyordu. Bu haliyle nasıl bir bağışıklık geliştirmiş olacağız, nasıl virüse karşı mücadele edeceğiz? Daha çok ölerek, daha çok hastalanarak devam edeceğiz. Belki de ‘Nasıl olsa önümüz bahar, işte açık alanlar olacak meseleyi doğalına bırakalım’ diye düşünüyorlar” şeklinde konuştu.
'AŞIYI UNUTMAYALIM' ÇAĞRISI
Sağlık gibi önemli bir konuda gerçekleri halka anlatmak gibi bir sorumlulukları olduğunu ifade eden Güldiken, şu uyarılarda bulundu: “Aşı gibi koruyucu ve önleyicilikte hayati önemde olan bir argümanı unutmamak gerekiyor. Unutmayalım, bu ülkede verem, dizanteri, çocuk felci gibi geçmişte birçok insanın canına mal olmuş hastalıkların üstesinden gelebilmenin koşulu koruyucu, önleyici tedbir olan aşıydı. Aşı bu nedenle çok önemsediğimiz bir argüman. Aşı eksiği olanların mutlaka aşı yaptırmaları ve kapalı ortamlara mümkün oldukça girmemeleri gerekiyor. Giriliyorsa da mutlaka maskeyi kullanmak gerekiyor.”
Kaynak: Diyarbakır Söz