Başbakan Erdoğan; 30 yıldır Türkiye terörle mücadele ediyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: ''Benim Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi BDP değildir. Partimin bölgede aldığı, Kürt kardeşlerimden oy, BDP'nin aldığı oyun çok çok üzerindedir''

Başbakan Erdoğan; 30 yıldır Türkiye terörle mücadele ediyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Benim Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi BDP değildir. Partimin bölgede aldığı, Kürt kardeşlerimden oy, BDP'nin aldığı oyun çok çok üzerindedir'' dedi.

Erdoğan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) 21. Olağan Genel Kurulunda, iş adamların, yatırımcıların özellikle dikkatini çekmek istediği bir başka husus olduğunu kaydederek, şunları söyledi:

''30 yıldır Türkiye terörle mücadele ediyor. Terörün, Türkiye'ye çok ağır maliyeti oldu. Gencecik çocuklarımızı kaybettik, hala kaybediyoruz, ocaklar söndü, aileler parçalandı, çok büyük acılar yaşandı. Siyaset aynı şekilde terörden doğrudan etkilendi. On yıllar boyunca, terör üzerinden Türkiye'de siyaset mühendisliği yapıldı. Sosyal hayat, dış politika aynı şekilde terörden zarar gördü. Bütün bunlarla birlikte, Türkiye ekonomisi de terörden çok büyük zarar gördü, çok ağır maliyet ödedi ve ne yazık ki ödemeye de devam ediyor. Bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye'ye sadece maddi maliyeti, üstünü söylemiyorum, üstü açıktır, 350 milyar dolar oldu.''

Hükümet olarak, 9,5 yıldır, bir yandan terörle kararlı şekilde mücadele ederken, diğer yandan da terörün istismar ettiği zemini kurutmak için yoğun bir gayret içinde olduklarını ifade eden Erdoğan, demokratik haklardan kültürel haklara, dış politikadan ekonomiye kadar her alanda, bu sorunun çözümü için samimi çaba sarf ettiklerini vurguladı.

Erdoğan, devlet olarak, her türlü imkanla bölgede bulunduklarını, demokratik ve kültürel hakları genişleterek oradaki vatandaşın arasında olduklarını belirterek, ''Doktorumuzla, mühendisimizle, öğretmenimizle, okullarımızla, hastanelerimizle, bölünmüş yollarımızla oradayız. Havalimanlarıyla, barajlarla, toplu konut şantiyeleriyle Doğu ve Güneydoğu'dayız. Kamu hizmetlerinin sağlıklı, kaliteli, yaygın şekilde verilmesiyle, ambulanslarımızla, jet ambulanslarımızla, helikopter ambulanslarımızla, paletli ambulanslarımızla bölgedeyiz. Yeni açtığımız üniversitelerle, yeni dersliklerle, bilişim teknoloji sınıflarıyla biz bölgedeyiz, bölge halkının hizmetindeyiz'' diye konuştu.

9,5 yıl boyunca bölgeye, 35 milyar liranın üzerinde, eski rakamla 35 katrilyon liranın üzerinde yatırım yaptıklarını, başta GAP ve DAP olmak üzere, büyük projelerle büyük yatırımlara süratle devam ettiklerini anlatan Erdoğan, şöyle dedi:

''Fakat, bir örnek, Yüksekova'da havaalanı temeli atılacak, önü kesiliyor. Düşünebiliyor musunuz, buraya temel atma törenine gelecek insanlar engelleniyor? Ve biz onlarla mücadele ediyoruz. Şimdi orada havaalanı inşaatı hala devam ediyor ama adeta savaşarak. Zaman geliyor bakıyorsunuz, iş makineleri yakılıyor. Ondan sonra utanmadan sıkılmadan kalkıp şunu söyleyebiliyorlar; 'siz bölgeye hizmet vermiyorsunuz' diye. Bütün yatırımların, barajların, barajlarda çalışanların tehdidi ve buna rağmen bakıyorsunuz müteahhit firmalar, 'bu tehdide rağmen biz yine bu mücadeleyi sürdüreceğiz' diyorlar. Kaçırdıkları mühendisler, doktorlar, hemşireler, biliyorsunuz. Kaçırıyorlar, ondan sonra kendilerine göre belli haraçları var, bu haraçlarını aldıktan sonra bırakıyorlar. Kim bu? Özgürlükten bahseden ve bölücü terör örgütünün uzantısı olan siyasi kanat da diyor ki, 'Biz size bu konuda yardımcı olalım'. Bu ne demek? Demek ki siz müşterek çalışıyorsunuz; 'Biz size yardımcı olalım'. Bunu bana söylemene gerek yok ki, o senin görevin zaten. Varsa böyle yapacağın bir şey yap. Burada insani olmayan bir şey var, kaçırılmış olan insanlar var. Bir taraftan 'mağdurların yanındayım' diyorsunuz, bir taraftan mağdurlar üretiyorsunuz. Bu mu sizin özgürlükçü mücadeleniz?''

Erdoğan, sadece kamunun imkanlarıyla, sadece kamunun mücadelesiyle, bu sorunun kalıcı olarak çözümünün mümkün olmadığını aktararak, özel sektörün, yatırımcının, girişimcinin, ihracatçının, biraz da fedakarlıkta bulunarak, bölgeyi kapsama alanına alması gerektiğini belirtti. Erdoğan, son olarak ciddi bir teşvik yasası çıkardıklarını, bu teşvik kapsamında adeta orada her türlü imkanı sağladıklarını hatırlatarak, ''Özellikle birinci derecede bölgenin para sahibi iş adamlarını memleketlerine sahip çıkmaya davet ediyorum'' dedi.

Özellikle girişimciler için yolları açtıklarını, yeni yollar yaptıklarını, engelleri yollardan temizlediklerini dile getiren Erdoğan, ''Sizlerin bölgeye gidebilmesi için, biz, kamu olarak önceden gidiyor ve zemini hazırlıyoruz. Özel sektörümüzün bu yollardan geçerek, kamuyu takip ederek bölgeye ulaşmasını, bölgedeki en büyük sorun olan işsizlikle ve yoksullukla mücadelede kamuya destek olmasını özellikle istiyoruz. İşte onun için bir daha söylüyorum, teşvik uygulaması, Türkiye geneli için olduğu kadar, Doğu ve Güneydoğu illerimiz için de bugüne kadar verilen teşviklerin çok çok üzerinde destekleri içeriyor. Yine özellikle 5'inci ve 6'ıncı bölgelerde yapılacak yatırımları çok güçlü şekilde destekliyoruz. Vergi indirimlerinden sigorta primlerinin ödenmesine, yer tahsisinden kredi kolaylıklarına kadar birçok kalemde yatırımcıya çok cazip imkanlar sunuyoruz. İş adamlarımızın bu imkanları, bu fırsatı en iyi şekilde değerlendireceklerine, bölgeye daha güçlü, daha yaygın şekilde yatırım yapacaklarına inanıyorum'' diye konuştu.

''BDP, meselenin çözümü için bugüne kadar hiç iyi bir sınav vermedi''

Başbakan Erdoğan, terör meselesinde, hem saldırılara, hem de tahriklere asla ve asla boyun eğmeyeceklerini vurgulayarak, şöyle konuştu:

''Biz, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesini başlattığımız andan itibaren, bu meseleyi çözmek için çok samimi şekilde irade beyan ettiğimiz andan itibaren, dikkat edin, hem terör saldırıları, hem de tahrikler ciddi şekilde yoğunlaştı. Bizim, çözüm konusundaki kararlı duruşumuz karşısında, PKK ve onun uzantısı olan siyasi parti, çok ciddi şekilde bir tahrik, provokasyon ve nifak sürecini başlattı. Adeta, bu meselenin çözülmemesi için, ellerinden ne geliyorsa onu ortaya koydular, engellemek için ellerinden geleni de yapmaya devam ediyorlar. Biz, bu meseleyi, PKK'ya ve uzantılarına rağmen çözeceğiz. Her zaman ifade ediyorum, benim Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi BDP değildir. Partimin bölgede aldığı, Kürt kardeşlerimden oy, BDP'nin aldığı oyun çok çok üzerindedir. Biz bu sürece katkı vermek isterse eğer BDP, çözümde olumlu rol oynamak isterse, biz oturur konuşuruz, müzakereye açık olduğumuzu zaten daha önce de söyledik. Ama biz bölücü terör örgütüyle asla müzakere etmeyiz, onlarla mücadele etmeye devam ederiz. Bölücü terör örgütüne düşen görev, elindeki silahı bırakmasıdır. Güvenlik güçlerinden silah bırakmak talebinde bulunanlar gaflet içindedir. Güvenlik güçlerinin görevi, o silahla hem terörle mücadeledir hem asayişi, mazlumu, mağduru korumaktır. O, onun zaten kendi asli enstrümanıdır. Onu hiçbir zaman bırakamaz.

Suriye konusunda bile bakıyorsunuz, Türkiye'de şu mevcut bölücü terör örgütüyle mücadelemizi kalkıp Suriye'deki o bilinçli muhalefet gücüyle aynı şekilde değerlendirecek kadar bunlar gaflet içindeler. Bir defa Türkiye'dekilerin ne alakası var? Suriye'de 'Ben parlamentoda yer alacağım' diyen insanlara seçilme hakkı verilmediği gibi, Baas rejiminin oradaki zulmü karşısında kalkıp bu insanlar acımasızca öldürülüyor. Türkiye'de bir Baas rejimi yok. Eğer varsa bunun tek zaten numunesi biliyorsunuz CHP'dir.

İşte uzantısı olarak BDP parlamentoda, önü açık. Her türlü katılımcı noktada aktivitesini yapabiliyor. Ama ne yazık ki bugün yaptıkları gibi tahriklere devam ederse, bugün yaptıkları gibi, toplumun farklı kesimleri arasına nifak sokma girişimlerine devam ederse, en önemlisi de, terör örgütüyle arasına mesafe koymazsa, kaybeden kendileri olur.

Şunu da burada açık açık söylüyorum: Bölücü terör örgütünü, bir terör örgütü olarak tanımayanlar, bölücü terör örgütünün tüm kanlı eylemlerinde suç ortaklığı içindedir. Bölücü terör örgütünü kanlı bir terör örgütü olarak değil, 'silahlı halk hareketi' olarak tanımlayanlar, terörü, kanı, acıyı meşrulaştırmak gibi çok büyük bir gafletin, çok büyük bir yanılgının içindedir. Amerika Birleşik Devletleri'ne gidip, orada terör örgütünü 'silahlı halk hareketi' olarak nitelendirenler, bugüne kadar bölücü terör örgütünün uyuşturucu ticaretindeki rolünü görmezden geldiler. Bu beyefendiler, bölücü terör örgütünün kendi mensuplarına, özellikle kızlara, çocuklara, hatta kendi örgüt yöneticilerine yaptığı vahşeti görmezden geldiler. Aklıselim sahibi hiç kimse, kanlı, taşeron bir cinayet örgütünü hiçbir zaman silahlı bir halk hareketi olarak tanımlayamaz ve bunun için de BDP, meselenin çözümü için bugüne kadar hiç iyi bir sınav vermedi. Tam tersine çözüm yaklaştıkça, çözüm için kararlı adımlar atıldıkça, süreci tıkamak, gerginleştirmek için, tahrik siyasetini, nifak siyasetini yaygınlaştırmak için ellerinden geleni yaptılar.

Benim Kürt kökenli kardeşim şunu görsün: Doğuda ve Güneydoğu'nun CHP'si olmak için BDP'nin bir gayreti var. BDP, CHP'nin izinden giderek, bölgeyi faşizan bir baskı altına almak için elinden geleni yapıyor. Bakın şu anda, devletin tüm kurumları, tüm güvenlik birimleri, tüm istihbarat birimleri, bugüne kadar hiç olmadığı şekilde tam bir uyum ve koordinasyon içinde çalışıyorlar. Aynı şekilde devlet, bölgeye, bölge insanımıza, kucaklayıcı, koruyucu, gözetici, şefkatli bir tavırla yaklaşıyor. Düşünebiliyor musunuz, dershaneyi gidip rahatlıkla kurşunlayabiliyorlar, yurtları bombalayabiliyor, kurşunlayabiliyorlar? Bunlara hala nasıl olur da hala iyi niyetle bakabilirsiniz? Bölücü terör örgütünün tüm tehditlerine rağmen, BDP milletvekillerinin tahriklerine, kışkırtmalarına rağmen, oradaki kamu görevlilerimiz sabırla işlerini yapıyorlar. Kalkıp doktorları tokatlayacak kadar, bulunduğu temsili görevin hakkını veremeyen, edep adabın dışına çıkanların bunlar içerisinde nasıl yer aldığını görüyorsunuz.''

''Koşan bir Türkiye bina ediyoruz''

9,5 yıl boyunca meydanı bölücü terör örgütüne ve yandaşlarına bırakmadıklarını, bundan sonra da asla bırakmayacaklarını belirten Erdoğan, terör örgütü ve yandaşlarının kendi şahsi çıkarları, kendi ikballeri uğruna yürüttükleri kışkırtmalara asla boyun eğmediklerini ve bundan sonra da eğmeyeceklerini kaydetti.

Erdoğan, ''Milletim bize 'bu meseleyi çöz' dedi. Kürt kardeşlerim bize 'bu meseleyi çöz' dedi ve biz, her ne pahasına olursa olsun, daima bu meseleyi çözme gayreti içinde olacağız ve buradan geri adım atmayacağız'' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, özellikle medyanın -tüm uyarılarına rağmen- terörle mücadele konusunda, Kürt meselesi konusunda gerekli hassasiyeti göstermediğini belirterek, ''Buna rağmen biz gerekirse tek başımıza bu süreci götürür, samimi gayretlerimizi ortaya koyarız. Biz bu yola milletimizle çıktık, milletimizle yürüyoruz ve yürümeye de aynen devam edeceğiz'' dedi.

Bu süreçte, bu yolda, MÜSİAD'ın kendileriyle birlikte olduğuna yürekten inandığını ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:

''MÜSİAD'ın, dün olduğu gibi, bugün de, yarın da bize yol arkadaşlığı yapacağına, bize destek olacağına, katkı sağlayacağına yürekten inanıyorum. Biz 28 Şubat'tan başımız dik çıktık. Biz, 27 Nisan karşısında onurlu bir duruş sergiledik. İnşallah, Kürt meselesini de aynı şekilde, cesaretle, kararlılıkla, samimiyetle ve birlikte çözeceğiz. Türkiye, eski Türkiye değil sevgili kardeşlerim. İleri demokratik standartlara sahip, bölgesinde güçlü, gündemi belirlenen değil, gündem belirleyen bir Türkiye, ekonomisiyle büyük, istikbali aydınlık bir Türkiye'yi hep birlikte inşa ediyoruz. Türkiye'yi prangalarından, safralarından, ağırlıklarından kurtarıyor, yürüyen değil, koşan bir Türkiye bina ediyoruz. Bizimle, yani milletle aynı vizyonu paylaştığınız için sizlere teşekkür ediyorum. Genel Kurulunuzun hayırlara vesile olmasını diliyorum. Allah yolunuzu, bahtınızı açık etsin, Allah yar ve yardımcınız olsun diyor, tüm MÜSİAD camiasını Allah'a emanet ediyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.''

AA

Kaynak: Diyarbakır Söz