ANKARA - Anayasa Mahkemesi, eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tahliye talepleri ile tutukluluğa yönelik itirazların kısa sürede karara bağlanmaması gibi nedenlerle yaptığı bireysel başvuruyu reddetti.
Mahkeme kararında, 2015'te HDP Van Milletvekili olarak seçilen Yüksekdağ'ın, hakkında kesinleşmiş mahkumiyet hükmü bulunması nedeniyle TBMM tarafından milletvekilliğinin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da parti üyeliğinin düşürüldüğü belirtildi.
Yüksekdağ'ın partideki görevinin de sona erdiği ifade edilen kararda, başvurucu hakkında farklı Cumhuriyet başsavcılıklarınca yürütülen soruşturmalar kapsamında dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle sekiz ayrı fezleke düzenlendiği hatırlatıldı ve başvurucu Figen Yüksekdağ'a isnat edilen suçlamalar hakkında bilgi verildi.
Yüksekdağ'ın Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında Ankara'da gözaltına alındığın bildirilen kararda, başvurucunun "6-7 Ekim" ve "Hendek olayları"na ilişkin bazı konuşmaları ve DTK bünyesindeki faaliyetlerine değinilerek, tutuklama talebiyle Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildiği ve "silahlı terör örgütüne üye olma", "halkı suç işlemeye alenen tahrik etme" suçlarından tutuklandığı hatırlatıldı.
- Yargılama süreci
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 2017'de hazırladığı iddianame ile başvurucu Yüksekdağ'ın "silahlı terör örgütü kurma veya yönetme", "terör örgütü propagandası yapma", "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme", "suç işlemeye alenen tahrik etme", "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama", "halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırtma" suçlarından cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açıldığı, Yüksekdağ'ın tutukluluğa yaptığı itirazın da reddedildiğine işaret edilen kararda, davanın Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildiği ve tensip incelemesi sonucunda mahkemenin, başvurucuya yüklenen örgüt yöneticiliği suçunun Ankara'da işlendiğini ve davanın Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesi gerektiğini belirterek yetkisizlik kararı verdiği, dosyanın yetkisizlikle Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesine geldiği bildirildi.
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesinin, ilk duruşmayı 4 Temmuz 2017'de yaptığı, başvurucunun da bu duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden katıldığı vurgulanan kararda, mahkemenin, üzerine atılı suç işlemeye alenen tahrik etmek ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarının vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde öngörülen geçerli şüphe sebepleri, anayasada belirtilen kuvvetli belirti ve CMK'da öngörülen kuvvetli suç şüphesini gösterir somut delillerin mevcut olması, müsnet suçun katalog suçlardan olması, bu suçlar için kanunda öngörülen cezanın alt ve üst sınırları, tutuklama tedbirinin ölçülü olması ve bu nedenlerle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı gerekçesiyle sanık Figen Yüksekdağ'ın tutukluluğunun devamına karar verdiği bildirildi ve yargılama sürecine ilişkin detaylar paylaşıldı.
Kararda, daha sonra da benzer gerekçelerle tutuklu yargılamaya yapılan itirazların reddedildiği bildirildi.
- "Süre makul"
Yüksekdağ'ın 26 Şubat 2021'de tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluk incelemelerinin yapılmaması, tahliye talepleri ile tutukluluğa yönelik itirazların kısa sürede karara bağlanmaması ve tutukluluk incelemelerinin hakim ile mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu kaydedilen kararda, bu sırada Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 32. duruşmada hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu gerekçesiyle davanın başvurucunun sanığı olduğu Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yürütülen dava ile birleştirilmesine ve tutukluluk halinin devamına karar verdiği, bu karar sonrasında dava dosyasının Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesine geldiği belirtildi.
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinin de 21 Mayıs, 25 Haziran ve 23 Eylül 2021 tarihli duruşmalarda daha önce açıklanan gerekçelerle tutukluluğunun devamına karar verdiği kaydedilen kararda, başvurucunun milletvekili ve bir siyasi partinin genel başkanı sıfatını taşıdığı dönemde geçen tutukluluk süresinin 4 ay 5 gün olduğu belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:
"Bu sürenin, Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce makul bulunmayan tutukluluk sürelerine -Selahattin Demirtaş başvurusunda 1 yıl 7 ay 20 gün, Mehmet Haberal ile Mustafa Ali Balbay başvurularında yaklaşık 2 yıl 1 ay 17 gün, Kemal Aktaş ve Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız, İbrahim Ayhan ile Gülser Yıldırım başvurularında ise 2 yıl 6 ay 20 gün- nazaran oldukça kısa olduğu görülmektedir. Tutuklanmasına karar verilen kişinin milletvekili olmasının bu tedbiri otomatik olarak ölçüsüz kılmayacağı ve başvurucunun milletvekili, bir siyasi partinin genel başkanı sıfatıyla tutulmasının uzunca bir süre devam etmediği de gözetildiğinde 4 ay 5 günlük sürenin yaklaşık 3 yıl 1 ay boyunca devam eden tedbirin ölçülülüğü açısından bir sorun oluşturmadığı değerlendirilmiştir.
Tutukluluğun ön şartı olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirti ile hürriyetten yoksun bırakılmanın meşru nedenlerinin ve tedbirin ölçülülüğünün belirtilmesi bakımından başvurucu hakkındaki tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin ilgili ve yeterli olması ve soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin yürütülmesinde bir özensizliğin bulunmaması hususları bir bütün olarak dikkate alındığında yaklaşık 3 yıl 1 aylık tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır."
Yüksek Mahkeme kararında, Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesinin zabıtlarında açık şekilde belirtildiği gibi Yüksekdağ hakkında farklı mahkemelerce verilen ve kesinleşen mahkumiyet hükümlerinin infazının gerçekleştiği, tutukluluk süresinin de bu cezaların infazından düşüldüğü vurgulandı.
- "Özensizlik yok"
Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan yürütülen soruşturmanın farklı suçlarla ilgili soruşturmalara göre zor ve karmaşık olduğunu vurgulayan Anayasa Mahkemesi, kararında şu değerlendirmelere yer verdi:
"Sekiz ayrı fezlekeye konu olaylara ilişkin olan ve terör örgütü propagandası yapma, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama, halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırtma gibi diğer çok sayıda suçlamayı odak alan soruşturma aşamasının sonucunda başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır. İddianamenin kabulünden kısa bir süre sonra duruşma açılarak yargılama başlatılmıştır. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesinin yetkisizlik kararı vermesi üzerine dava dosyasının gönderildiği Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi, aynı şekilde kısa bir süre geçtikten sonra yargılamayı başlatmış ve 32 duruşma sonucunda hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu gerekçesiyle davanın, başvurucunun sanığı olduğu Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinin çok sayıda sanık ve mağduru içeren ve oldukça karmaşık nitelik arz eden dosyasında (Kobani Davası) yürütülen dava ile birleştirilmesine karar verdi. Kovuşturma süreci Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi önünde derdesttir. Bu bakımdan delillerin toplanmasındaki güçlüğün, başvurucu hakkındaki suçlamaların sayısı ve mahiyetinin ve halihazırda yürütülen davanın kapsamının soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde tutuklama tedbirine başvurma ihtiyacını artırdığı ve anılan süreçlerin cereyanında bir özensizliğin bulunmadığı görülmektedir."
Ankara 16. Ağır Mahkemesi'nde yapılan 32 celsede, sanığın savunma yapmaktan kaçındığı, bu durumun bildirilmesine rağmen sanığın duruşmalara mazeret belirterek katılmadığı, sanığın duruşmalarda makul sürede yargılama talep ettiği ancak savunmasını makul sürede yapmaktan kaçındığı, bu durumun duruşma zabıtlarına yansıdığının görüldüğü belirtildi.
- Hüküm
Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, Yüksekdağ'ın tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine karar verdi.
Anayasa Mahkemesi, tutukluluk incelemelerinin yapılmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiayı konu bakımından yetkisizlik nedeniyle, tahliye talepleri ve tutukluluğa ilişkin itirazların kısa sürede karara bağlanmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiayı ise açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez buldu.
Yüksekdağ'ın diğer iddialarını da değerlendiren Yüksek Mahkeme, yargılama sürecinde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verdi.
Karar, Adalet Bakanlığına gönderildi.
Kaynak: Diyarbakır Söz