Batman merkezdeki İkiztepe köyünde oturan Mehmet Şirin Akın'a, tarım arazisinde 17 Eylül 2013 tarihinde anız yakıldığının tespit edildiği gerekçesiyle 20 bin 913 TL'lik idari para cezası kesildi. Akın, idari para cezasına ilişkin işlemin iptal edilmesi talebiyle Batman İdare Mahkemesi'nde dava açtı. Mehmet Şirin Akın, dava dilekçesinde, çok sayıda tarım arazisinin yan yana bulunduğuna dikkat çekerek, herhangi bir arazide başlayan yangının rüzgarın etkisiyle diğer arazilere sıçramış, kendi arazisindeki yangının da bu nedenle meydana gelmiş olabileceğini kaydetti. Batman İdare Mahkemesi'nce 2014 yılında verilen kararla davanın reddine hükmedildi. Kararın gerekçesinde, tarım arazilerinde her zaman gerçekleştirilebilen anız yakma eyleminde anızı bizzat yakan kişinin idare tarafından tespit edilmesi olanağının bulunmadığı, anızı bizzat yakan kişinin tespit edilememesi sonucu idari yaptırım uygulanmaması halinde ise tarım arazisinin veriminin yok olmasına, çevre kirliliğine ve yangınlara sebebiyet verileceği dolayısıyla anız yakma eyleminin yaptırımsız kalmaması amacıyla anızı yakan kişinin taşınmazın maliki konumunda bulunan başvurucu olduğunun kabul edilmesi gerektiği belirtildi. Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi'ne yapılan itiraz da sonucu değiştirmeyince Akın, 2015 yılında AYM'ye bireysel başvuruda bulundu.
'BAŞVURUCU OTOMATİK OLARAK SUÇLU KONUMUNA DÜŞÜRÜLDÜ'AYM'nin kararında yerel mahkemenin, başvurucunun anız yakılan tarım arazisinin maliki olmasını, idari para cezası yaptırımı uygulanması için yeterli gördüğünü diğer ifadeyle salt mülkiyet hakkı sahibi olmanın, idari para cezası yaptırımı uygulanmasına gerekçe yapıldığını belirtti. Tarım arazisinde yapılan incelemede, anızı yakan kişiye ait herhangi bir bulguya rastlanmadığı belirtilen AYM kararında, "Mahkeme, anız yakıldığı tespit edilen arazinin maliki olan başvurucu tarafından taşınmazında anız yakıldığı yönünde herhangi bir ihbarda veya suç duyurusunda bulunulmadığını dikkate alarak anız yakma eyleminin mülk sahibince gerçekleştirildiğine dair fiili karineden yararlanmıştır. Diğer bir ifadeyle ispat yükü iddia edende kalmamış, başvurucuya devredilmiştir. Anılan karineyle suç isnadı altındaki başvurucu, otomatik olarak suçlu konumuna düşürülmüştür. Kabahatin işlendiğine ilişkin olarak mahkemece yapılan bu varsayımın ise aksinin ispatı mümkün değildir" denildi.
AYM'nin kararında ayrıca yerel mahkemenin, mevcut düzenlemenin kapsamını objektif sorumluluk esaslarına göre genişleterek (varsayımlardan hareket ederek) başvurunun reddine karar verdiğinin görüldüğü belirtilerek, şöyle denildi:
"Diğer bir ifadeyle somut olgular yerine aksi ispat edilemeyecek fiili karineden yararlanılarak eylem ile başvurucu arasında bağ kurulmuş ve kabahatin işlendiğine karar verilmiştir. Başvurucunun kendisini savunma bakımından idare ile arasında önemli bir dezavantaj oluştuğu ve böylelikle ispat bakımından kullanılan karinenin masumiyet karinesini ihlal eder boyuta ulaştığı anlaşılmıştır. Başvurucuya savunma imkanı tanınmış olması da masumiyet karinesinin ihlalini telafi etmemiştir. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."
AYM kararının hüküm gerekçesinde, masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verilerek, ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına hükmedildi.
Kaynak: Diyarbakır Söz