DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, aralarında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı ile Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk, Siirt Belediyesi Eş Başkanı Tuncer Bakırhan ve çok sayıda belediye başkanı ile belediye meclis üyesiyle birlikte DBP Diyarbakır İl Başkanlığı'nda bir toplantı düzenledi.
BELEDİYE BAŞKANLARI ANAYASA MAHKEMESİ VE DANIŞTAY'A GİDİYOR
İçişleri Bakanlığı tarafından, terör örgütlerine yardım yaptıkları gerekçesiyle kayyum atanan belediyeler ile gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, kayyum atanan belediyelerin başkanları ve belediye meclis üyelerinin Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'a itiraz için başvuruda bulunacaklarını söyledi. Partisinin 25 belediyesine kayyum atandığını anlatan Tuncel, "12 ilde belediyelerimize yönelik saldırı olmuştur, belediyelerimiz hedef haline getirilmiş ve 25 belediyede arkadaşlarımızın yerine ki burada da bir kuralsızlık var, normal koşullarda görevden alınan arkadaşlarımızın yerine başka arkadaşlarımız görevdeydi, onların yerine kayyum atamaları yapıldı. Kuralsızlık her yerde, bir yerde değil. Sadece kendi kanununu, anayasasını hiçe sayan bir uygulamayla karşı karşıyayız. Düşünün, alınan kararlar geriye uygulanamaz ama AKP hükümeti döneminde Kanun Hükmünde Kararnameyle, bu yasayı geri doğru uyguladılar. Yetmedi, yasal olarak mücadele hakkımızı elimizden aldılar. Yani, Anayasa Mahkemesi'ne başvurma hakkı, Danıştay'a başvurma hakkı, bunun karşısında itiraz etme hakkı, bütün bu yolları kapatarak, Türkiye'de kanunsuzluğu kanun haline getirdiler. Her ne kadar anayasa yolu kapalı olsa da, parlamentodaki temsilcimiz Halkların Demokratik Partisi'nin Anayasa Mahkemesi'ne götürecek yeterli sayısı yok. Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini belirtti. Biz, bireysel başvuru hakkını kullanacağız. Hukukçu arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyor. Hem belediye başkanlarımız, hem belediye meclis üyelerimiz, hukuksuzluğa dur demek için Anayasa Mahkemesi'ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemisi'ne ve Danıştay'a başvuru yapacaklar" dedi.
"TERÖRLE MÜCADELE KANUNUNU, KÜRTLE MÜCADELE KANUNUNA DÖNÜŞTÜ"
Diyarbakır'da 800 kişiye yönelik gözaltı operasyonunun yapılacağını öne süren Tuncel, Terörle Mücadele Kanunu'nu sert bir dille eleştirerek, "Türkiye'de terörle mücadele kanunu herkesi kapsıyor. Gazeteciler tutuklanıyor, eğitimciler bir nedenle açığa alınıyor. Barış isteyenler tutuklanıyor, kadınlar tutuklanıyor. Bu bir torba kanunudur. Terörle mücadele kanununu, Türkiye'de Kürtle mücadele kanununa dönüştü. Alevi ile mücadele kanununa dönüştü. Ama ilk hedefinde Kürtlere karşı bir yaklaşım var. Kürtler'in seçtiği belediyeler, devlet zoruyla el konuluyor. Kürt öğretmenler devlet açığa alınıyor, hiçbir kanun olmadığı halde. Masumiyet karinesi diye bir şey var. Bu karineyi ihlal eden bu arkadaşlarımız hakkında hiçbir hukuki süreç yok iken PKK'lı oldukları veya PKK'ya yardım ettikleri gerekçesiyle açığa alınması nedir? Eğitim emekçilerine dönük duyumlar alıyoruz, Kürt avukatlara yönelik duyumlar alıyoruz, benzer operasyonlar olacağına dair. Diyarbakır'da 800 kişilik bir dosyanın olduğunu biliyoruz. 800 kişilik dosyayı bekletiyorlar. Ne için? Bunun adı çok açık söylüyorum etnik temizliktir" diye konuştu.
"BENİM DE PASAPORTUMA EL KONULDU"
Haklarında soruşturma sürdürülen siyasetçilerin pasaportuna el konulduğunu anlatan Tuncel, kendi pasaportuna da el konulduğunu söyledi. Tuncel, parti binalarını, belediye hizmet binası gibi kullanacaklarını ifade ederek, "AKP'nin bu darbesine karşı boyun eğecek değiliz. Bu darbeye karşı direnmek bizim en temel görevlerimizden biridir. O yüzden belediye başkanlarımız, meclis üyelerimiz, yöneticilerimiz hepimiz görevdeyiz. Belediye binalarımızı işgal etmiş olabilirler, orayı karakola çevirmiş olabilirler, ama her parti binamız, belediye binası olarak çalışacak. Arkadaşlarımız soruyor, peki nasıl hizmet edeceğiz, belediyenin tüm imkanlarını el koymuşlar? Belki alt yapı hizmeti yapamayacağız, çünkü devlet buna zorla el koymuş durumda. Ama biz halkımızla birlikte, halkımızın sorunlarına çözüm bulmak, halkımızın kendi kaderini tayin konusunda yapacak çok şeyimiz var. Gazatecilerin, siyasetçilerin hakları ellerinden alınıyor. Şu an yargılanan bütün arkadaşlarımızın yurtdışına çıkışları yasaklanmıştır. Mahkemeler yurtdışı yasağı koymamış, ama kayıptır, zayidir diyerek, devlet usulsüz bir şekilde pasaportara el koyuyor. Benim de pasaportuma el konulmuştur" diye konuştu.
"CHP, HDP OLMADAN BEN GÖRÜŞMEM DEMELİ"
Cumhuriyet Halk Partisi'ni tavrından dolayı eleştiren DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, "Bu toplumu tehdit eden iktadarın kendisidir. İktidarın gitme zamanı gelmiştir. Türkiye haklarını verecek hiçbir şeyleri kalmamıştır. Bizim çağrımız Türkiye demokrasi güçlerine, ana muhalefetedir. Bu yaşananlardan sorumlulardan biri de ana muhalefet partisidir. Öyle birkaç açıklama yapmakla bu işin içinde çıkamazlar. Bu yaşananlardan kendileri de sorumludur. Sayın Kılıçdaroğlu, Binali Yıldırım ile görüşecekmiş, neyi görüşecek. Türkiye'nin 3'üncü büyük partisini yok sayan, anayasa çalışmalarında yok sayan bir zihniyetle neyi görüşecek. HDP olmadan, ben görüşmem demeli. Siz, kayyum atadığınız sürece sizinle görüşmem demeli. 3 parti anlaşmışlar anayasa değiştiriyorlar, ülkeyi yönetiyorlar ama bu ülkede 3'üncü büyük partiyi yok sayıyorlar. Bunda hiçbir sorun görmüyorlar" ifadelerini kullandı.
Kaynak: Diyarbakır Söz