“6284 sayılı kanun ailenin altına yerleştirilmiş bir dinamittir”

Yürürlüğe girdiği tarihteh buyana tartışma konusu olan 6284 sayılı "Aileyi Koruma Kanunu'nun" aile bütünlüğünün altına bırakılan bir dinamit olarak değerlendiriliyor.

“6284 sayılı kanun ailenin altına yerleştirilmiş bir dinamittir”

Yürürlüğe girdiği günden beri tartışmalara neden olan 6284 sayılı "Aileyi Koruma Kanunu”nun aile mefhumunun altına bırakılan bir dinamit olduğu ifade edildi.

Türkiye genelinde boşanan çiftlerin sayısı 2016 yılında 126 bin 164 iken 2017 yılında yüzde 1,8 artarak 128 bin 411 oldu. Türkiye’de evlilik oranlarındaki düşüşle birlikte her geçen gün artan boşanmaların aile bütünlüğünün zedelenmesinden kaynaklandığı bildirildi. Son yıllarda, aile kurumunun giderek zayıfladığına ve bu durumun çok tehlikeli olduğuna dikkat çeken Diyanet-Sen Gaziantep Şube Başkanı Müslüm Göral, “Aile toplumun temelidir ve yok olmak istemeyen toplumlar, aile kavramına önem verir. 6284 sayılı sözde "Aileyi Koruma Kanunu", uygulama itibariyle ailenin huzur ve sükûnetini bozmuştur ve artık alarm veriyor.” dedi.

 “Aileyi koruma kanunları dini ve kültürel yapımıza uygun değil”

Aileyi koruma adına çıkartılan kanunların, toplumun dini ve kültürel değerleriyle uyuşmadığına vurgu yapan Göral, toplumda evlilik yaşının yükselmesi ve boşanmaların artmasının temel nedeninin ise toplumdaki dini yapının dejenerasyona uğraması olduğunu söyledi.

Göral, “Kültürümüze, batıdan gelen farklı fikirler, ister istemez toplumu olumsuz etkiliyor. Televizyondaki dizilerden ve filmlerden tutunda her türlü medya unsurları toplumu olumsuz etkiliyor. Aileyi koruma adına çıkartılan kanunlar, dini ve kültürel yapımıza uygun kanunlar değil. Zaten esas sıkıntı da buradan kaynaklanıyor. Böyle olunca da aile arasında bir çatışma ortamı meydana geliyor. İster istemez bu da boşanma ile sonuçlanıyor.” ifadelerini kullandı.

“Aile toplumu oluşturan temel yapıdır”

Aile ile ilgili kanunlar çıkartılırken toplumun inancı başta olmak üzere gelenek ve göreneklerinin de dikkate alınması gerektiğini belirten Göral, sözlerine şöyle devam etti:

“Bizim dini yapımıza, geleneklerimize, göreneklerimize ve kültürümüze uygun kanunların çıkartılması gerekiyor. Biz, batının kanunları ile yönetildiğimiz zaman ister istemez bu durumlar yaşanıyor. Çünkü batıdaki insanların dini, kültürel yapısı, örf ve adetleri farklıdır. Ama biz bunu kendimize uydurmaya çalışıyoruz. Böyle olunca da bir çatışma ortamı meydana geliyor. Bu durum ise ister istemez ailelerin parçalanmasına neden oluyor. Bundan sonra da parçalanmış aileler, ortada kalan çocuklar toplumda büyük bir çatlağa neden oluyor. Çünkü ne kadar çok boşanma olursa o kadar çok çocuk ortada kalıyor. Ortada kalan bu çocuklarda ister istemez hem psikolojik hem de diğer yönlerden, normal bir ailede büyüyen çocuk gibi olmuyor. Bu sefer de toplum kökten bozuluyor. Çünkü aile toplumu oluşturan temel yapıdır. Biz ailenin temel yapısını bozduğumuzda toplumu bozmuş oluyoruz. Bir an önce bunun önüne geçmeliyiz." şeklinde konuştu.

 “Bizimle alakası olmayan diziler bize empoze edilmeye çalışılıyor”

Boşanmaların artmasında TV'lerdeki ahlak dışı dizi ve filmlerin de payının yüksek olduğuna değinen Göral, özellikle dizilerdeki ahlak dışı yaşantıların gençler arasında bir özentiye neden olduğuna dikkat çekti. Göral, “Aile yapımızı bozacak unsurları ortadan kaldırma konusunda radikal kararlar alınmalıdır. Özellikle son yıllarda televizyonda gördüğümüz diziler, aile yapımızın temeline konulan birer dinamit ve bombadır. Söz konusu dizilerdeki karmaşık ilişkiler, dinimizle, örfümüzle ve âdetimizle alakası olmayan ve gerçek hayatmış gibi bize empoze edilmeye çalışılıyor. Toplumdaki kişiler, bu dizilerdeki yaşantılarla kendi yaşantılarını karşılaştırıyorlar. Böyle olunca da ailede ister istemez çatışmalar meydana geliyor ve eşler arasında sıkıntılı durumlara neden oluyor. Bu da sonuç itibariyle boşanmalara yol açıyor.”

“Aile bozulduğu zaman toplum bozulur”

Boşanmaların önlenebilmesi için yapılması gereken önlemler olduğunu belirten Göral, son olarak şunları söyledi: “Artan boşanmaların önlenebilmesi için en başta alınması gereken karar, televizyonlardaki ahlakdışı dizilerin kontrol altına alınması ve bu dizilerin yayınlanmasının önüne geçilmesidir. Bu dizilere alternatif olarak dinimize ve geleneğimize uygun diziler yayınlanmalı. RTÜK’ün de bu dizilerle ilgili çok ciddi kararlar alması gerekiyor. Yine, aileyi gerçek manada koruyacak kanunlar çıkarılmalı ve uygulamaya konulmalı.”

Kaynak: Diyarbakır Söz

Çok Okunan Haberler