Belçika merkez bankası başkanı Yunanistan'ın "karşılıklı anlaşma" yoluyla ayrılmasını "olanaklı" olarak değerlendirirken, İrlanda'nınki ise istenmeyen bir durum olsa da bu ayrılışı "ille de ölümcül" olarak görmüyor.
Euro Bölgesi krizi, tek tek egemen ülkelerin borç krizi ve bununla içiçe geçmiş olarak bankacılık krizi anlamına geliyor.
Avrupa'nın bankacılık sistemi açısından bir kez euro'dan çıkmanın olanaklı olduğu görülürse korkutucu gelişmeler ardarda birbirini takip edecektir.
Herşeyden önce, herhangi bir işletme, euro'dan çıkma tehlikesi olduğu düşünülen bir ülkede parasını euro olarak o ülke bankalarında bırakmayacaktır.
Zaten Vodafone, GlaxoSmithKline, WPP and Reckitt Benckiser yaptıkları açıklamalarda ellerindeki fazla nakiti euro'dan ve Euro Bölgesi'nden çıkardıklarını belirtmişlerdi.
Bu durum sadece Euro Bölgesi dışındaki ülkeler açıısndan değil, İtalya'daki ya da İspanya'daki ulusalararası şirketler açısından da geçerli.
Çünkü küresel mali kapitalizmde mobil çokuluslu şirketler yurtseverliği kendi zenginliklerini muhafaza etmekten daha önemli görmüyor.
Bu sadece şirketler açısından değil, bireyler için de geçerli.
Örneğin şimdi yurttaşlar da yapabildikleri ölçüde Yunan bankalarından paralarını çekip ya nakit olarak yastık altında tutuyor ya da Almanya gibi daha güvenli gördükleri ülkelere aktarıyor.
Bundesbank'a borçlar artıyor
Euro Bölgesi'nde zayıf görülen ülkelerdeki bankaların hesaplarında para tutmasını ve kredi almasını zorlaştıran bu eğilim aylardır dikkat çekiyor.
Bu ise Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve Almanya'da Bundesbank'ta olduğu gibi, daha güçlü ekonomilerin merkez bankaları üzerinde iki önemli etkide bulunuyor.
Birincisi, Avrupa Merkez Bankası'nın bankalara sağladığı trilyonlarca euro tutarında düşük faizli üç yıllık krediler biçimindeki büyük kurtarma paketleri.
AMB, finansal kurumların ve şirketlerin kredi vermek istemediği bankalara kredi sağladı.
Tahmin edilebileceği gibi, bu yeni kredilerin yüzde 60'a yakını İtalyan ve İspanyol bankalarına aktı.
Yunanistan'ın euro'dan ayrılması durumunda diğer zayıf ülkelerdeki bankalardan nakit para çekimi hızlanacak, böylece AMB'nın acil kredisine daha fazla başvuru olacaktır.
Oysa AMB ve diğer merkez bankaları, karşı teminat koşuluyla kredi veriyor.
Böylece AMB ya desteğini çekerek birkaç bankanın batmasına neden olacak, ya da karşı teminat güvencesi olmadan kredi vermeyi ve alacaklarını riske sokmayı göze alacaktır.
Bunun sonucunda Euro Bölgesi'nde bankacılık sistemi giderek daha fazla kamulaştırmaya tabi tutulacak, merkez banaklarından alınan imtiyazlı kredilerle ayakta kalmaya çalışacaklar.
Bu ise ne sağlıklı ne de sürüdürülebilir bir seçenek.
Güçlü ülkelerin merkez bankaları açısından bütün bunların yol açacağı ikinci bir gelişme ise şu: Örneğin Yunan bankasından çekilen 100 euro için Yunanistan merkez bankası o bankaya 100 euro yardım paketi açar; Yunan merkez bankası ise bu parayı Almanya'nın Bundesbank'ından borç alır.
Bu yılın Mart ayı itibariyle Alman merkez bankasının diğer ülkelerin merkez bankalarına aktardığı para miktarı 644 milyar euro ile Almanya'nın gayri safi milli hasılasının dörtte birine denk düşüyordu.
Yani büyük bir sermaye kaçışına tanık olan Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi ülkelerin merkez bankaları Bundesbank'a milyarlarca euro borçlanmış durumdalar.
Bu ülkeler birdenbire euro'dan ayrılıp kendi para birimlerine dönmeye karar verseler Bundesbank bu 644 milyar euro'yu geri alabilecek mi ya da ne kadarını geri alacak sorusu gündeme geliyor.
Kurallar gereğince bu paranın riske girmesi halinde Euro Bölgesi merkez bankaları AMB içerisindeki payları oranında bu zararı paylaşıyor.
Bu durumda Yunan merkez bankasının diğer bütün Euro Bölgesi ülkelerinin merkez bankalarına olan ve ödeyemediği borçlarının yüzde 19'u Bundesbank'ın payına düşecek.
Fakat bu bölgenin bir bütün olarak çöktüğü düşünülürse bütün yük Bundesbank'ın üstüne kalmış olacak.
Ters tepkiye hazırlıklı olmak
Yunanistan'ın euro'dan ayrıldığını ve Euro Bölgesi merkez bankalarına olan 100 milyar euro dolayındaki borcunu ödemediğini ya da ödeyemediğini varsayarsak daha büyük bir sorunla karşı karşıya kalırız.
Bu borca ek olarak AMB ve Euro Bölgesi ülkeleri merkez bankalarının ellerindeki 50 milyar euro'luk Yunan devlet tahvillerini de silmeleri gerekecektir.
O zaman Almanlar, liderlerinin Yunanistan'a kendilerine söylediğinden daha fazla borç vermiş olduklarını anlayacak.
Bu durumda halkın öfkesi öylesine güçlü olacaktır ki Euro Bölgesi'nin ayakta kalması için gereken finansal yardımı yapmak Alman liderler açısından daha da zolraşacaktır.
BBC
Kaynak: Diyarbakır Söz