Kuraklığın yarattığı bir diğer sorun ise baraj doluluk oranlarındaki düşüş. İç Anadolu Bölgesi’nin en kalabalık nüfusa sahip kenti olan Ankara’da 2022 yılının ocak ayında barajlara 34 milyon 934 bin 17 metreküp su gelirken, bu ay 6 milyon 63 bin 475 metreküp su geldi. Türkiye’nin en yoğun nüfusuna sahip İstanbul’da ise baraj doluluk oranı 2022 yılının ocak ayında yüzde 55.25 iken, bu ay yüzde 30.3 olarak kayıtlara geçti.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün "2022 Yılı Aralık Ayı Alansal Yağış Raporu"na göre, yağışlar Marmara’da yüzde 61, Ege’de yüzde 57, Akdeniz’de yüzde 64, İç Anadolu’da yüzde 59, Karadeniz’de yüzde 19, Doğu Anadolu’da yüzde 74 ve Güneydoğu Anadolu’da yüzde 59 azaldı.
TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Fırat Çukurçayır ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, Türkiye’de uzun yıllardır süren kuraklığın yarattığı sorunları ve buna karşı alınabilir çözümleri anlattı.
'KURAKLIK BİZİM KAPIMIZI DÜN AKŞAM ÇALMADI'
Meteoroloji Mühendisi Fırat Çukurçayır, son 8 yıl içerisinde en sıcak dönemin bu yıl yaşandığını, iklim değişikliğine bağlı olarak hava sistemlerinin rotasında ve etki alanlarında değişiklikler olduğunu söyledi. Kuraklığın bazı bölgelerde çok uzun zamandır devam ettiğini söyleyen Çukurçayır, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye’nin çok büyük kısmı kuraklığın etkisi altında. Karadeniz dahil olmak üzere yağışlarda aralık ayında çok ciddi azalmalar oldu. Ancak mevsimsel tahminlere göre ocak ayının sonuna kadar sıcaklıklar kırılacak. Şubat ve mart aylarında ülkemizin genelinde, nisan ayında Doğu Anadolu Bölgesi’nde yağış bekleniyor. İnsanların bundan sonra bu tür şeylere alışık olması lazım. Bu kuraklık bizim kapımızı dün akşam çalmadı."
'MEVSİM TANIMLARI TEKRAR YAPILABİLİR'
Türkiye’de mevsimsel geçişlerin çok hızlı değişmeye başladığını ve mevsim tanımlarının tekrar yapılabileceğini söyleyen Çukurçayır, "Bizim coğrafyamız her sene biraz daha güneye kayıyor, onların koşullarını yaşıyoruz" dedi.
Kuraklığın 'çok iyi' izlenmesi gereken bir doğal afet olduğunu ifade eden Çukurçayır, yağışların mevsim normallerin altına düştüğü ilk andan itibaren tedbirlerin devreye sokulması gerektiğini söyledi ve şöyle devam etti:
"Örneğin ocak ayında Ankara’nın alması gereken yağış 50 milimetreydi. Bunu alamadık, şubat olmadı, mart olmadı 'sonraki ay olur' diyerek riski krize dönüştüremeyiz. Kuraklık tek başına mücadele edilebilir bir şey değil. Kuraklık eylem planı var ama hayata geçirilmiyor, denetleyen kurum ve kuruluş yok. Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili, bu bir şans. Deniz suyundan su elde etme teknolojisini kurmak zorundayız. Baraj su kapasitesi rakamları hiç iç açıcı değil."
'ÇİFTÇİ 4.2 MİLYON HEKTAR ALANI EKMEKTEN VAZGEÇTİ'
Ziraat Mühendisi Baki Remzi Suiçmez, kuraklığın son 1 yıl içinde değerlendirilmesinin sağlıklı olmadığını, 2020 yılından bu yana kuraklıkla ilgili sorunların artarak devam ettiğini ifade etti.
Türkiye’de her bölgede yağışlarda yüzde 50’nin üzerinde azalma olduğunun altını çizen Suiçmez, bitkilerde don riskinin yaşandığını dile getirdi. Suiçmez şunları söyledi:
"İklim değişikliğine yönelik çalışmalar uzun planlamalarla yaşama geçirilmeli. Tarımda basınçlı ve damlama sulama yöntemlerine geçilmeli. Tarımsal yetiştirme bütçesi arttırılmalı, kuraklığa dayanıklı türlerin yaygınlaşması gerekir. Tarım doğa koşullarına bağımlıdır. En liberal ülkelerde bile korunan desteklenen bir sektör. Çiftçi, 4.2 milyon hektar alanı ekmekten vazgeçti. Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı kişiler 2.8 milyondan, 2 milyona düştü. Çiftçi kâr elde edemediği için alandan çekildi."
'ÇİFTÇİNİN ÖNÜNÜ GÖREMEYİP ALANDAN ÇEKİLMESİ KADAR DOĞAL BİR DURUM YOK'
Türkiye’de sulamadaki yüksek fiyat artışları nedeniyle çiftçilerin sulamadan kaçtığını belirten Suiçmez, "Tamamen doğaya bağlı bir alanda su yoksa ve yağışlara bağlı kalınırsa, çiftçinin önünü göremeyip alandan çekilmesi kadar doğal bir durum yok" dedi.
Yağışın miktarı kadar düzenliliğinin önemli olduğuna değinen Suiçmez, kısa sürede çok fazla yağışın gelmesi durumunda verim kayıplarının gündeme geleceğini buna karşı çözüm üretilmesi gerektiğini ifade etti.
"Tarımsal Kuraklık Strateji ve Eylem Planı hep kağıt üzerinde kalıyor. Uygulamada karşılığı yok" diyen Suiçmez, "Biz bugünkü sorunları 3 yıldır yaşıyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bu planı somut önlemlerle yaşama geçirmesi gerekir. Depremle yaşamak gibi kuraklıkla da yaşamaya alışmalıyız. Bizim için öncelik olan şey, tarım sigortaları çiftçilerin belli kesimine değil, 85 milyon tüketiciyi de gözetecek ve üretimde devamlılık için yeniden düzenlenmesidir."
Kaynak: Diyarbakır Söz