İç savaşın başladığı Suriye’den çatışmalardan kaçarak Diyarbakır’a yerleşen mülteci çocuklar, eğitimlerine Bağlar ilçesi Bağcılar İmam Hatip Ortaokulu ile Kayapınar Namık Kemal İmam Hatip Ortaokullarında açılan geçici eğitim okulunda devam ediyor. Öğrenciler, savaşın kendilerinde meydana getirdiği travmaya rağmen geleceğe umutla bakıyor.
Yaşanan çatışmalar ve meydana getirdiği tahribattan duydukları üzüntüyü anlatan çocuklar, savaşın biteceği umuduyla eğitimlerine devam ediyor.
Merkez Bağlar ilçesi Bağcılar İmam Hatip Ortaokulunda açılan geçici eğitim okulunda 800 Suriyeli öğrenciye, 45’i Suriyeli, Türkiye’den de 15 olmak üzere 60 öğreticiden oluşan kadroyla eğitim veriliyor.2017-2018 eğitim-öğretim yılının başlaması ile eğitimlerine devam eden öğrenciler, kendi ana dillerinde eğitim görüyor. Çocuklar aynı zamanda Türkçe dersi de görüyor.
Öğrencilerin eğitim durumu hakkında açıklamalarda bulunan Bağlar Geçici Eğitim Okulu Müdürü Tuncay Yerlikaya, çocukların zor şartlarda hayata tutunmaya dönük bir çaba gösterdiğini belirtti.
Öğrencilerin güzel ve ferah bir ortamda eğitim gördüğünü ifade eden Yerlikaya, çocukların fiziki ihtiyaçlardan ziyade sosyal aktivitelere ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Yetkililerin Suriyeli öğrencilerin eğitimine önem verdiğini dile getiren Yerlikaya, “Okulumuzda 800’e yakın öğrencimiz var. Bu öğrencilere Bağcılar İmam Hatip Ortaokulunda eğitim çalışması başladı. Hepimize hayırlı olsun. Anaokulundan lise 4’üncü sınıf öğrencilerine kadar geniş bir yelpazede eğitim vermeye çalışıyoruz. Bu sene Milli Eğitim Müdürlüğünün özel çabasıyla geçmiş yıllarda büyük bir problem olan servis problemimizi de hallettik. Şimdi Diyarbakır’da nerde otuyorlarsa otursunlar Suriyeli çocuklarımızı okulla buluşturuyoruz. Bu şekilde Suriyeli çocukların hem Türkçe eğitim hem de kendi dillerinde akademik öğretim görmeleri daha rahat oldu. 45 Suriyeli öğretmenimiz, 15 Türk öğreticimizle beraber 60 öğretmenimiz ve 800 öğrencimizle Suriye okulunda faaliyet yürütüyoruz.” dedi.
“Gerçekten savaşın travması uzun süre kalıcı bir etki bırakıyor”
Öğrencilerin üzerinde yaşadıkları travmanın etkisinin olduğunu söyleyen Yerlikaya, “Savaşın mağduru ve travmasını yaşayan çocukların bazı şeyleri atlatmaları, çocuk bedenlerinde zor oluyor. Biz bunu öğretmen, veli ve öğrencilerimizde de hissediyoruz. Gerçekten savaşın travması uzun süre kalıcı bir etki bırakıyor. Bunun dezavantajlarını yaşıyoruz. Çocuğun okula entegrasyonu, velinin mahalle entegrasyonu zor oluyor. Bunun eğitime yansımaları oluyor. Şu anda birinci ve ikinci sınıf öğrencisi çocuklar Türk okullarına yönlendirilmiş durumda. Orada Suriyeli çocukların dışlanması ve okul ortamında çocukların bir sosyal izolasyon uygulamaları bir dezavantaj olarak karşımıza çıkıyor. Geç de olsa normal şartlarda kırtasiye destekleri UNICEF tarafından verilmesine rağmen yine de savaşın yaratmış olduğu travmanın aile ortamında ve çocuk psikolojisinde dezavantajları muhakkak oluyor. Ben Suriyelilerin hem çocuklarıyla hem velileriyle hem de öğretmenleriyle oldukça güçlü bir halk olduğuna kanaat getirdim. Bu zor şartlarda hayata tutunmaya dönük bir çaba görüyorum ve gerçekten bu konuda güçlü olduklarını düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
“Öğrencilerimiz içerisinde anne babasını kaybeden var”
Öğrencilere birçok imkânın sunulduğuna vurgu yapan Yerlikaya, “Böyle güzel ve ferah bir okulda birçok ihtiyaçları karşılayacak şekilde bir eğitim ortamı oluşturulmuş. Bu konuda yetkililere teşekkür ediyoruz. Öğrencilerimiz içerisinde anne babasını kaybeden var. Evini barkını kaybedip Diyarbakır’a gelen var. Suriye’de oldukça müreffeh bir yaşama sahipken, tabiri caizse burada ekmeğe muhtaç duruma düşen Suriyeliler var. Bağlar ilçesinde derme çatma bir gecekonduda 3 ailenin yaşadığını biliyoruz. Biz eğitim alanında hizmet veriyoruz. Devlet birçok alanda hizmet vermeye gayret ediyor. Elimizden geldiği kadar bu Suriyeli kardeşlerimizin kendi anayurtları gibi olmasa da kardeş bir halkın sevgisini yoğun olarak hissedebilecekleri rahatça en temel haklarını onurunca yasabilecekleri bir ortam hazırlamaya dönük bir çaba gösteriyoruz.” şeklinde konuştu.
“Dezavantaj ortamında çocukların ileriye dönük, bir gelecek tahayyül etmeleri güzel bir şeydir”
Çocukların yaşadıkları travmaya rağmen umutlarını yitirmediğine işaret eden Yerlikaya, sözlerine şöyle devam etti:
“Çocukların umudunu kaybetmemesi güzel bir şeydir. Bizler çocuklarda halen bu umudun olduğuna ve yeşermesine bir imkân sunuyorsak ne mutlu bize. En çok savaşın acı çekeni kadınlar ve çocuklar oluyor maalesef. Bu dezavantaj ortamında çocukların ileriye dönük, yurtlarına dönük bir gelecek tahayyül etmeleri güzel bir şeydir. Çocukların bu umudu, bu hayali aynı zamanda bizim sorumluluğumuzu da artıran bir şeydir, bedenen acı çekseler de ruhen bu acıları gidermeye yönelik ekstra bir gayret göstermemiz gerekecek. Çünkü çocuklar evsiz kalabilirler, muhacir olabilir ama çocukların ruhen umutlarını ve hayallerini yok ederseniz o çocuğu asıl o zaman öldürmüş olursunuz. Ne mutlu bize eğer çocuklarda bu anormal şartlara rağmen geleceğe umut besliyorlarsa. Çocukların gözlerinde o ışıltıyı görüyoruz, bir tutunma gayreti görüyoruz. Bu kardeşlerimize yardımcı olmak boyuncumuzun borcudur. Biraz ensar muhacir hassasiyetiyle meseleye bakmak lazım. Aşımızı, azığımızı, yerimizi, yurdumuzu ve paramızı paylaşmayı da bilmek lazım. İnşallah bu zor şartlardan bu çocuklar daha bilenmiş bir şekilde kendi vatanlarına döndüklerinde, bu acıların kendilerini daha çabuk olgunlaştırdığı, yeniden bir Suriye’nin inşası için gerekli olan insan gücünün kaynağını oluşturacağını temenni ediyoruz.”
“Bu kardeşlerimizin en çok sosyal ve kültürel kardeşliğe ihtiyacı olduğunu düşünüyorum”
Çocukların fiziksel olarak hiçbir ihtiyacının olmadığını dile getiren Yerlikaya, “Bu çocukların fiziksel anlamda ihtiyaçları geliyor. Sağ olsun sivil toplum kuruluşları ve medya kuruluşları bu konuda hassasiyet gösteriyor. Bu kardeşlerimizin en çok sosyal ve kültürel kardeşliğe ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Evlerimize almak, onları sormak kastettiğim. Biraz değer merkezli bir iletişim kurmak lazım. Karnını doyurmakla bu iş bitmiyor, aynı zamanda ruhunu da doyurmaya gayret göstermek lazım. Maalesef bu konuda bir eksiklik hissediyoruz. Suriyeliler bir yalnızlığa itilmiş durumda, sosyal mahalle düzeyinde söylüyorum. Diyarbakır gibi kadim ve gerçekliği olan medeniyet şehrinde Diyarbakır’a yarışır bir sahibiyet göstermek gerekiyor. Bu çocukların geziye, pikniğe, sanatsal ve kültürel faaliyetlere götürülmesi gerekiyor. Bu çocukların sosyal entegrasyonlarına katkı sunmak gerekiyor. Bunlar pahalı şeyler, 800 çocuğu pikniğe götürmek maddi bir karşılık istiyor. Bu çocukları sinemaya, akvaryuma, Türkiye’nin çeşitli illerine götürüp gezdirmek istiyorum. Bizim en çok ihtiyaç duyduğumuz şey bu. Buradan sivil toplum kuruluşlarından bu konuda yardım bekliyoruz.” diye konuştu.
“Çocuklar ailenin bütçesine katkı sunabilmek için sokakta çalışıyor”
Bazı öğrencilerin sokaklarda çalıştığına vurgu yapan Yerlikaya, “Çocuklarımızın aylık gıda kolisi düzeyinde bir getirisi olursa daha iyi olur. Çünkü çocuklar ailenin bütçesine katkı sunabilmek için sokakta çalışıyor. Hem okuldan uzaklaşıyor hem de istismara açık oluyor. Dolayısıyla evde çark dönerse, bir tas çorba olursa kimse çocuğunu bilmediği bir ortamda sokaklarda çalıştırmaz. Bu mecburiyeti azaltmak adına gıda ve iyi yardımlar gerekiyor.” dedi.
4 yıl önce Suriye’den göç ederek Diyarbakır’a yerleşip öğretmenlik yapan Yasir İbrahim ise okulda Arapça, İngilizce, Türkçe, coğrafya, tarih, matematik, fizik, kimya dersleri verdiklerini belirtti.
Okulun açılmasından dolayı yetkililere teşekkür eden İbrahim, “4 yıl önce Suriye’de savaş başlayınca biz Türkiye’ye geldik. Burada Suriyelilerin dili ayrı, fikirleri ayrı ve yeni geldikleri için hepsinin çok üzgün olduklarını fark ettim. Ardından çocukların eğitimlerine devam edebilmesi için okul açma girişiminde bulundum. Ondan sonra valiliğe ve kaymakamlığa gittim, okul açmak için çabalarda bulundum. Elhamdülillah okulu açtık, şimdi bütün Suriyeliler yavaş yavaş okula geliyorlar. Burada Arapça, İngilizce, Türkçe, coğrafya, tarih, matematik, fizik, kimya dersleri veriyoruz. Çocuklar Suriye’de olduğu gibi eğitimlerine burada devam ediyor.” ifadelerini kullandı.
“Suriye’de savaşın bitmesini istiyoruz”
Çocukların Türkiye’de iletişim sorunu yaşadığını dile getiren İbrahim, “İlk defa Türkiye’ye geldikleri için çocuklara burası zor geldi. Çünkü onlar Türkçe bilmediklerinden halk ile iletişime geçemiyorlardı. Parkta, markette, sokakta dil bilmedikleri için anlaşamıyorlar ama bu okulda Türkler gibi konuşacaklar inşallah. Biz öğrenci ve öğretmenler beraber Suriye’de savaşın bitmesini istiyoruz. Biz Türkiye’den her zaman çok memnun olduk. Hem öğretmenler hem de öğrencilerimiz adına Türkiye’ye çok teşekkür ederiz. Hükümete, millete, insanlara, başbakana çok teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.
Okulda eğitim gören öğrenciler ise okullarında Suriye’deki gibi eğitim gördüklerini belirttiler.
Suriye’nin Halep şehrinden göç edip Diyarbakır’a ailesiyle beraber yerleşen öğrencilerden Esma İbrahim, büyüyünce doktor olup Suriye’de yaralanan çocukları tedavi etmek istediğini söyledi.
“Ben büyüyünce doktor olacağım, çünkü Suriye’de çocuklar öldü”
İbrahim, “Ben Türkiye’ye teşekkür ediyorum, bu okul bizim Suriye’deki gibi bir okul. Suriye’ye çok üzülüyorum, inşallah orası iyi olur. Suriye’de de buradaki gibi ders veriliyordu, savaş oldu biz de oradan çıktık, buraya geldik. Biz oradayken çatışmalar yavaş yavaş çoğalıyordu. Benim dedem orada öldü, evimiz yıkıldı. Okulumuza çok üzüldük. Okulumuz çok büyük bir okuldu, aynı bu okul gibi. Ben büyüyünce doktor olacağım, çünkü Suriye’de çocuklar öldü. Ben onlara yardım etmek istiyorum.” diye konuştu.
Suriye’nin Kobani şehrinden göç edip Diyarbakır’a ailesiyle beraber yerleşen öğrencilerden Leyla Muhammed ise Suriye’deki okulunu ve öğrenmelerini çok özlediğini söyledi.
“Öğretmenlerim çok iyiydi, onları çok özledim”
Buradaki okulun da çok güzel olduğunu ifade eden Muhammed, “Buraya geldiğim için çok mutluyum, buradaki okullar çok güzel, buradakilere teşekkür ediyoruz. Oradaki okulumuz çok iyiydi. 3 sene önce geldik buraya. Öğretmenlerim çok iyiydi. Onları çok özledim. Orada oyun oynardık derslerimize iyi bakardık. Büyünce doktor olmak istiyorum. Çünkü annem hasta eğer o zamana kadar yaşarsa onu tedavi edeceğim.” Şeklinde konuştu. (M. Hüseyin Temel, Mehmet Çelik – İLKHA)
Kaynak: Diyarbakır Söz