Üniversite adaylarını yakından ilgilendiren, Temel Yeterlilik Testi (TYT) ve Alan Yeterlilik Testi’nden (AYT) oluşan Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs Hastalığı (COVID-19) nedeniyle 25-26 Temmuz 2020 tarihlerine ertelenmişti. 2 milyondan fazla adayın gireceği sınav, 27-28 Haziran 2020 tarihlerine alındı. Ayrıca Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) de yaptığı açıklamada, sınav için, bu yıla mahsus olmak üzere, toplam sürenin 135 dakikadan 165 dakikaya çıkarıldığını, lisans barajının ise 180 puandan 170’e indirildiğini açıkladı.
“ADAYLARIN KAYGILANMASI DOĞAL”
Durumu değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Aylin Sözer, alınan bu kararların adaylar üzerinde endişe ve kaygıya yol açmasının doğal olduğunu söyledi. Dr. Öğr. Üyesi Sözer, “Yaşadığımız bu günlerde zaten herkesin kaygı düzeyi yüksek ve hayatlarını ve gelecekteki mesleklerini bu sınava göre şekillendirecek olan gençlerimizin kendi gündemlerindeki en önemli olay bu” dedi ve ekledi: “Dolayısıyla bu kaygının yaşanması da doğal. Ancak zaten sınav ertelendiği için daha önceden çalışma düzeni geliştirmemiş öğrenciler için bu kaygının düzeyi sınava verdikleri önem doğrultusunda farklılaşacaktır.Asıl kaygı artışı sınava gerçekten iyi hazırlanan ve daha önceden de sınav anksiyetesi yaşayan adaylarda görülecektir. Stres yönetimini iyi yapan ve evde kalınan bu süreci tatil olarak algılamayıp çalışmalarına devam eden, yani süreci iyi yöneten adaylar için aslında süreç değişmediğinden kaygı düzeylerinde anlamlı bir farklılaşma olmayacaktır”
“İYİ HAZIRLANAN ADAYLAR SORUN YAŞAMAZ”
Sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın, tüm insanlığın özel bir dönem yaşadığının altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Sözer, “Adaylar daha önceden tecrübe etmiş olsun veya olmasın, bu yeni dönemde sınav uygulamasının da değişmesi çok normal. Bence bu yıl sınava girecek adayların yaşadığı dezavantajları giderecek olumlu kararlar alınmış durumda. Sınava birkaç ay kaldı ve bu sürece çok daha önceden hazırlanmaya başlamış, hedefi olan adaylar için, sınav tarihi de, sınav süresi de, baraj da sorun olmayacaktır. Sınav kaygısı yaşayan ve bu nedenle yeni sınav düzenlemelerinde maskeler, sosyal mesafe kuralları, dezenfektanlar ve kapalı yerde olma korkusu ile kaygıları iyice tetiklenecek olan adaylar için bu süre fazlalığı, beklenenin aksine rahatlatıcı olacaktır” ifadelerini kullandı.
“KONU SINIRLAMASI DEĞİŞİKLİK YAPMAZ”
YKS’de sorulacak soruların, bu yıla özel olmak kaydıyla, sadece 1’inci dönem konularını kapsamasının adaylar için önemli bir değişiklik oluşturmayacağını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Sözer, “Sınavların kapsadığı konuların fazla veya az olması elbette ki adaylar için önemli. Ancak konu kapsamları her ne olursa olsun, sınavlar ölçme esaslarına göre hazırlanacağından her sınavda olduğu gibi kolay, orta ve zor derecede dağılmış üç farklı kategoride soru bulunacaktır. COVID-19 süreci öncesinde zaten konuları ve çalışılması gereken yerleri bilen adaylar için bence kapsam farklılaşmasındaki değişiklikler çok önemli bir fark yaratmayacaktır. Çünkü bir sınava hazırlanırken mart ayının başında artık çalışılacak yeni bir konu olmaması gerek. Tekrarlar ve soru çözümlerine odaklanılan bu son birkaç ayda kapsam değişikliği sadece tekrar edilecek ve soru çözülecek konu başlıklarını değiştirecektir” dedi.
KARAR ADAYLARIN LEHİNE Mİ, ALEYHİNE Mİ?
Dr. Öğr. Üyesi Sözer, alınan bu kararların, sınava girecek adayların lehine mi, yoksa aleyhine mi olacağı tartışmalarını ise şöyle değerlendirdi: “Yaşadığımız bu özel günlerde alınan hiçbir karar, kimsenin aleyhine ya da lehine olsun diye bir amaç gütmeden, var olan durumu minimum zarar görerek geçirmek için tasarlanıyor. Bu nedenle bu dönemde sınava giren adayların çoğu doğal olarak ‘Bu neden benim başıma geldi? Ben sınava girmeden önce veya sonra olsaydı keşke’ gibi düşüncelere kapılabiliyorlar. Hepimizin de bildiği gibi, dünyanın bile kontrol edemediği bu sıra dışı duruma karşı tepki gösteriyorlar. Bu son gelişmelerde virüsün kendisi de dahil, ‘Dur ben şu insanlığa bir zarar vereyim’ diye ortaya çıkmadı. Yaşamda gelişmeler olur ve buna biyolojik ve psikolojik açıdan en iyi şekilde uyum gösteren canlılar hayatlarına öncesinde olduğu gibi devam edebilirler. Bence bu gelişmelerin aleyhte veya lehte olduğunu düşünmek yerine, ‘Bu gelişmeler sonrasındaki yeni hareket stratejim ne olmalı?” şeklinde bir düşünce tarzı hem adayları hem de ailelerini rahatlatacaktır. Sadece daha önceki dönemlerde sınava giren öğrenciler bu ayrıcalıklardan memnun olmayacaklardır ancak diğer taraftan durumun hassasiyetini göz önünde bulunduracakladır” şeklinde konuştu.
KALAN SÜREDE NASIL HAZIRLANILMALI?
Adayların kalan süreyi COVID-19 sürecinin ve yeni kararların şartlarına göre yeniden planlayarak değerlendirmeleri gerektiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Sözer, “Adaylar hemen bu kalan süreyi en iyi şekilde planlayarak, tekrarlar ve zaman yönetimi çalışmaları ile hazırlıklarına devam etsinler. Belki dışarı çıkamıyorlar ama balkonda ya da pencere önünde bahar kokuları ve kuş sesleri eşliğinde çalışarak doğadan ilham alabilirler. Hayatta olduğumuz sürece her şey insan için bunu hiç unutmamak lazım. Çalışmaya ara verdiklerinde dünya ayaklarının altında. Tüm dünya dijital ortamlardan pek çok müzeleri, görmeyi ve gitmeyi hayal bile edemeyeceğimiz mekanları ücretsiz ziyarete açtılar. Örneğin tarih ile ilgili çalışıyorlarsa bahsedilen konu ile ilgili mekâna dijital ortamdan erişip 360 derece sanal ziyaretler yaparak bilgilerini somutlaştırabilirler. Bu sayede daha eğlenceli ve akılda kalan bir öğrenme deneyimi yaşayacaklardır” dedi.
“ESKİ DÜZENE DÖNEMEYİZ AMA…”
“Eğitimde ‘eski düzen’ denen kavrama tam olarak dönülebileceğini sanmıyorum” diyen Dr. Öğr. Üyesi Sözer, “Özellikle her kademede okullar açıldığında sosyal mesafeler maskeler sterilizasyonlar gibi farklı düzenlerde eğitime devam edebileceğiz. Diğer taraftan yeni uzaktan eğitim uygulamaları bizim dijital yeterliliğimizi de geliştirdi. Ben bile örgün eğitim savunucusu iken uzaktan eğitim sayesinde nasıl farklılaştırılmış bir öğretim sağlayarak öğrencilerime erişebilirim bunu öğrendim. Bu yeni ve özel durum inanın her zaman dezavantajları olan değil, aynı zamanda avantajları da olan bir ortam sağladı bize. 2020 yıldır insanlık hiçbir zaman oturduğu yerden dünyanın her yerine erişebilir olmamıştı. Aslında belki birbirimize sarılamıyoruz ama birbirimizle daha fazla görüşüp sosyalleşiyoruz. Bu durum sonrasında eğitim, çocuklar, aileler ve öğretmenler için değişecek” diye konuştu.
“YENİ DÜZENİ MERAKLA BEKLİYORUM”
Dr. Öğr. Üyesi Sözer, şunları söyledi: “Bu dönemde öğrenciler okulun kendileri için önemini fark ettiler. Arkadaşlık ve aile kavramlarının anlamını yeniden keşfettiler. Aileler kendi çocukları ile belki de tekrar tanıştılar. Okulda, işte, hayatın curcunasına kaptırırken, kendilerinin göremedikleri detayları bir araya gelince fark ettiler. Değerler ve insan ilişkileri daha önemli artık. Öğretmenler bu süreci bilgilerini yenilemeye ve öğrencilerine uzaktan erişim sağlayarak onlara destek vermeye çalışarak deneyimlediler. Bu süreçte bunu en iyi şekilde gerçekleştiren öğretmenler gelecek ile ilgili planlarında değişiklik yapacaklar. Eğitim kurumları özellikle özel sektörde bu süreci en profesyonel şekilde çalışan ve yönetebilen kişilerle yeni bir düzen kuracaklar. Bu pandemi günleri sadece evde ekmek veya yoğurt yapmayı öğrendiğimiz değil, hayatımızdaki insanların, yaptıklarımızı gözden geçirdiğimiz ve yeniden yapılandığımız bir koza dönemi. Dışarı çıkıp yeniden kelebek olduğumuzda önceki yaşantılarımızdan ders alarak yeni kararlar vermiş ve daha barışçıl insanlar olarak hayata devam edeceğiz. Hem eğitimde hem hayatta belki eski düzene dönemeyeceğiz ama eminim daha gelişime açık yeni bir dönem bizi bekliyor. Açıkçası ben bu dönemi merak ve sabırsızlıkla bekliyorum.”
Kaynak: Anadolu Ajansı