Psikiyatr Prof. Dr. Yazgan: Okul öncesi eğitim anayasal hak olmalı

‘ÇOCUK Gelişimi ve Psikopatolojisi Sempozyumu’nda konuşan Prof. Dr. Yankı Yazgan, okul öncesi eğitimin çocuk gelişiminde olmazsa olmaz olduğunu belirterek, “Üç yaşından sonra eğitim kanun koyucular tarafından anayasal hak haline getirilmeli” dedi.

Psikiyatr Prof. Dr. Yazgan: Okul öncesi eğitim anayasal hak olmalı

Çocuk Ergen ve Erişkin Psikiyatristi Prof. Dr. Yankı Yazgan’dan 3 yaşından küçük çocuklar için TBMM’ye, “Okul öncesi eğitimin anayasal hak olması için kanun çıkarılmalı” çağrısı geldi. Yazgan, “Gelişim problemlerinin gecikme ve sapma olmak üzere ikiye ayrılıyor. Dikkati dağınık denilen bir çocuk oyun oynarken pür dikkat kesilebiliyor. Demek ki dikkat eksiği değil, dikkat yetmezliği var. Okul öncesi eğitim bu noktada hayati bir önem taşıyor. Kanun koyucular ivedilikle harekete geçerek okul öncesi eğitimi üç yaşından sonra anayasal hak haline getirmeli” dedi.

Alanında uzman çocuk gelişimci, eğitimci ve akademisyenlerin yanı sıra psikolog, psikiyatrist, ergoterapist ve fizyoterapistlerin katıldığı etkinlikte söz alan İstanbul Bilgi Üniversitesi Vekil Rektörü Prof. Dr. Kübra Doğan Yenisey, çocukların öncelikleri arasında yer aldığını belirterek, “Amacımız 0-18 yaş grubunda özel gereksinimi olan, hasta, çalışan, suça yatkın vb. çocukların zihinsel, sosyal, duygusal değişimlerini yaş grubuna göre değerlendirip destek programları hazırlamaktır” diye konuştu.

“ÇOCUK SAVUNMASIZ OLDUĞUNDA BAĞLANIYOR”

Sempozyumda University College of London, Klinik Psikoloji Doktora Programı Direktörü Prof. Dr. Pasco Fearon bağlanma ile ilgili bir sunum gerçekleştirdi. Bağlanmayı küçük çocukların endişeli, savunmasız ve korkulu olduklarında sakinleşebilmek için bakım veren kişi ile kurdukları yakınlık olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Fearon, “Yapılan çalışmalarda bebek ile bakım veren arasında gelişen bağlanma sürecinin çevre etkisinden ziyade genetik etkiye dayalı olduğu ortaya çıktı. Yine de net bir şey söylemek için daha çok araştırmaya ihtiyacımız var” dedi. Prof. Dr. Fearon, bağlanmanın bebek davranışından çok daha ötesini ifade ettiğini, sosyal ve duyusal gelişimin bir parçası olan bağlanma sürecinin, bireyin gelecekte sergileyeceği tutum ve davranışlarda belirleyici olduğunu söyledi.

“ ‘EBEVEYN’ KELİMESİNİN KULLANIMI YANLIŞ”

Sempozyumun açılış konferansını veren Doç. Dr. Talat Parman, bağlanma konusunda, bebeklik ve ergenlik dönemindeki sürecin önemini kapsamlı olarak anlattı. Ayrıca Parman ‘Ebeveyn’ kelimesinin kullanımındaki yanlışlığa dikkat çekerek, köken olarak Arapçadan geldiğini, anlamının ‘babalar’ demek olduğunu, ebeveynler dendiği zaman da ‘babalarlar’ gibi anlamsız ve anneleri yok sayan cinsiyetçi bir ifade kullanıldığını açıkladı. Parman, ebeveyn kelimesi yerine anne baba kelimesinin kullanımının daha doğru olduğunu belirtti.

“KAYNAYAN SUYUN SESİ HUZURLU UYUTABİLİR”

Çocuk gelişiminin tüm dönemlerinin ele alındığı sempozyumda 0-3 yaş arası çocukta uyku hijyeni konusu ise Karabük Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Özlem Gözün Kahraman tarafından aktarıldı. Sağlıklı gelişimin temel taşının uyku olduğuna değinen Dr. Öğr. Üyesi Kahraman, uyku alışkanlığının erken dönemlerde verilmesi gerektiğini belirttiği konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Kaliteli uykuyu teşvik eden uygulamaları içerek bazı yöntemler var. Fakat bilinmesi gereken en önemli detay uyku ortamının doğru dizaynına ait. Bebeğin uyuyacağı alanda ortam ışığı, nem, havalandırma, sıcaklık, gürültü gibi detaylar iyi ayarlanmalı.”

Her sesin gürültü olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Kahraman, bebeklerin su kaynama sesi ya da benzeri seslerde uykuya geçişte ihtiyaçları olan huzuru bulabileceğini belirtti.

Farklı disiplinleri bir araya getiren sempozyumda dikkat çekici başlıklardan biri de Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Uzmanı Prof. Dr. Elif Dağlı’nın ‘İklim Değişikliği ve Çocuk’ sunumuydu. Endüstriyelleşme kaynaklı tüketimin, nüfus artışı ve kirlenme ile birlikte geleceğe zarar verdiğine vurgu yapan Prof. Dr. Dağlı, 2030’dan sonra çocukların yiyecek balık bulamayacağını belirtti. Prof. Dr. Dağlı, “Gezegenin kaynakları tükeniyor, her yıl 1 trilyon dolar değerinde yiyecek çöpe atılıyor. Böyle giderse tohum ve tahıl kalmayacak, temiz su kaynakları tükenecek. Kirliliğe bağlı hastalıklar artacak ve çocuk yaşamı kesintiye uğrayacak” dedi.

Kaynak: Diyarbakır Söz