Çocukların ev ortamından çıkarak sosyalleşmeye ve günlük yaşam becerilerini kazanmaya başladığı okul öncesi eğitim döneminin çocuklara bir şeyler öğretmek üzerine kurulu olmaması gerektiği vurgulanırken, çocukları doğayla buluşturan, sosyal ilişkileri destekleyen ve çocuğa deneyimlemeye fırsat veren okul yaklaşımının çocuğun gelişimine katkı sağladığı belirtiliyor.
Kent yaşamında çocukların hem okulda hem de evde kapalı alanlara hapsolmasının çocukların yaşamını olumsuz yönde etkilediği biliniyor. Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde doğayla iç içe ve sınıf dışı eğitimi önemseyen yaklaşım yaygınlaşırken, birçok Avrupa ülkesinde, Kanada'da, ABD'de bu modele uygun eğitim veren, çocukları düzenli olarak doğayla buluşturan okullar bulunuyor.
Eğitim Bilimci ve Yazar Dr. Özgür Bolat, okulla veya yaşla sınırlanabilecek bir olgu olmayan eğitimin çocuk doğar doğmaz başladığını dile getirdi.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM
Okul öncesi eğitimin çocuklara bir şeyler öğretmek üzerine kurulu olmaması gerektiğine işaret eden Bolat, "Okul öncesi eğitiminde çocuklar yapılandırılmamış oyun oynamalı, bireysel veya grup olarak çevrelerindeki objeleri maniple etmeli. Çocuklar mümkün olduğu kadar doğada zaman geçirmeli, doğayla etkileşim içinde olmalı. Okul öncesinde öğrenme, deneyimleme yoluyla gerçekleşmeli. Anaokulunun birinci amacı çocukların sosyal ve duygusal gelişimine katkı sağlamak olmalıdır. Çocuklar bol bol oyun oynamalı, masal/hikaye dinlemeli, doğada vakit geçirmeli ve rekabetsiz oyunlar oynamalı." diye konuştu.
Bolat, anaokullardaki ödül ve övgü sisteminin, çocukların duygusal gelişimine zarar verdiğini ve çocuklarda onaylanma ihtiyacı yarattığını belirterek, rekabetsiz oyunların da çocuk gelişimi için çok önemli olduğunu vurguladı.
Çocuklara çatışma becerisi kazandırmamanın hata olduğunu dile getiren Bolat, "Okullarda çocuklar arasında yaşanan sorunları öğretmenler çözüyor. Çocuklara çatışma becerisi kazandırılmıyor. Diğer bir hata ise çocukların açık alanda oynamasına fırsat verilmemesi. Çocuklar sınıfta, kapalı alanlarda gününü geçiriyor ve onlara sürekli bir şeyler öğretiliyor. Bu, çocuğun doğasına uygun değil." dedi.
Bolat, "Anaokulundaki eğitimcilerin çocuğun duygusal gelişimini ne kadar önemsediği önemli. Çocuğun duygularını ve ihtiyaçlarını dikkate alan, programını buna göre tasarlamış bir okul olmalı. Oyun, açık hava, sağlıklı sosyal ilişkileri destekleyen bir okul iklimi, öğretmek yerine deneyimlemeye fırsat veren, merakı canlı tutan bir öğretmen yaklaşımı önemli." değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: Diyarbakır Söz