Eğitim Reformu Girişimi (ERG), 10’uncu ‘Eğitim İzleme Raporu 2016-2017’yi açıkladı. Buna göre, müfredat güncellenirken saydamlık ve katılımcılık ilkeleri göz ardı edildi, eleştirilerin nasıl yansıdığı ise belirsiz. İkili eğitimin bitmesi için ayrılan bütçe yeterli değil. Okul öncesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı 4-6 yaş kursları ile belediye ve derneklerce açılan kreşlerin payı hızla artıyor. Eğitime erişim, öğretmenler, eğitimin içeriği gibi altı ana başlıktan oluşan raporda öne çıkan bulgular özetle şöyle:
LİSEYE GEÇİŞTE EKONOMİK DURUM UYARISI
Türkiye’de okul türlerine ayrışmayla sosyo-ekonomik durum arasında önemli bir ilişki var. Öğrencinin sosyo-ekonomik durumunun başarı üzerindeki belirleyiciliği önceki yıllara göre azaldı. Yine de okulun bu durumu öğrenci başarısındaki etkisini sürdürüyor. Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş’in (TEOG) yerine gelecek sistemin bunu göz önüne alması önemli.
MÜFREDATTA ELEŞTİRİ SONUCU BELİRSİZ
Taslak müfredatın hazırlık süreci kamuoyuna yansımadı; birçok uzmanın, sivil toplum kuruluşunun, akademisyenin süreçle ilgili bilgisi olmadı. Değişikliklerin gerekçesini, felsefesini, kimler tarafından hazırlandığını açıklayan belgeler de paylaşılmadı. Binlerce kişiden görüş alındığı açıklandı. Ancak geribildirimlerin programlara nasıl yansıdığı belirsiz. Katılımcılığın yalnızca görüş almakla sınırlandırılması da eksiklik. Eğitimde, tüm paydaşları ilgilendiren kararlar alınıp uygulanırken saydamlık ve katılımcılık ilkeleri göz ardı ediliyor.
TEKLİ ÖĞRETİM İÇİN BÜTÇE YETERSİZ
Çocukları olumsuz etkileyenlerden biri de, ikili öğretim. 2015 verilerine göre, ilkokul öğrencilerinin yüzde 50.5’i, ortaokulluların yüzde 40.8’i, liselilerin yüzde 10.2’si ikili öğretim yapıyor. Üst politika belgelerinde ikili öğretimin 2019’a kadar sonlandırılması hedeflense de, bunu sağlayacak bütçe ayrılmış görünmüyor.
BÖLGESEL EŞİTSİZLİK FAZLA
PISA 2015 sonuçları, Türkiye’de 15 yaşındaki çocukların temel becerilerden yoksun olduğunu gösteriyor. Türkiye, 2015’te 70 ülke içinde matematikte 49’uncu, okumada 50’nci ve fende 52’nci sırada yer aldı. Sonuçlar, bölgesel eşitsizlikleri ve okul türleri arasındaki başarı uçurumunu da gözler önüne seriyor. Okuma, fen ve matematikte ortalama puanlar sırasıyla 428, 425 ve 420 iken Güneydoğu ve Ortadoğu Anadolu bölgelerinde üç alanda da puanlar 400’ün altında. Batı Marmara ile Ortadoğu Anadolu’daki öğrencilerin arasında matematikte 61, fende 66, okumada ise 74 puanlık bir fark var. Bu da yaklaşık iki okul yılı gibi ciddi bir fark anlamına geliyor. Giderilmesi için adımlar fiziksel olanaklar, öğretmen açığı gibi eşitsizlikler de dikkate alınarak atılmalı. PISA 2015’e göre, öğrencilerin yüzde 28.6’sı yaşamından memnun değil. Bu, çocukların iyi olma halini geliştiren politikalara gereksinim olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
DERNEK KREŞLERİ ÇOĞALIYOR
Okul öncesi eğitim harcamalarının yetersizliği, okullaşmanın düşük olmasına ve dezavantajlı ailelerin çocuklarının bundan mahrum kalmasına yol açıyor. Okul öncesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı 4-6 yaş kursları ile belediye ve derneklerce açılan kreşleri kapsayan ‘toplum temelli kurumlar’ın payı hızla artıyor. Okul öncesi eğitim alan tüm çocuklar arasında bu kurumlara gidenlerin oranı geçen yıl yüzde 1.7 iken, 2016-17’de yüzde 3.6’ya yükseldi.
OKULLAŞMA ORANI EŞİT DEĞİL
Ortaöğretimde Kuzeydoğu, Ortadoğu ve Güneydoğu Anadolu’daki net okullulaşma oranı diğer bölgelere ve Türkiye ortalamasına göre daha düşük. Bu, Doğu Marmara’da ve Doğu Karadeniz’de yüzde 90.2, Kuzeydoğu Anadolu’da yüzde 67.4, Güneydoğu Anadolu’da 68.2.
FEN PUANLARI YÜKSELDİ
TIMSS 2015 sonuçlarına göre, Türkiye’deki 8’inci sınıf öğrencilerinin fen başarısı, TIMSS’e katılan ülkelerin ortalamasını yakaladı. TIMSS 2015’teki 8’lerin fen puanları, TIMSS 2011’deki 4’üncü sınıflarınkinden yaklaşık 30 puan fazla. Yani aynı çocuk grubunun başarısında bir artış var. Hem 4 hem de 8’inci sınıflar için matematik ve fen puanlarının artması da olumlu.
İLKOKULDA OKUYANLARIN SAYISI AZALDI
Özel okuldaki öğrencilerin oranı 2016-17’de yüzde 7.6 oldu. Özel okul teşviki çocuğunu özel okula gönderebilecek ailelerin yararına. Ancak bu, devlet okullarındaki onarım, bakım, temizlik gibi önemli ihtiyaçları, özellikle yoksul çocukların beslenmesini karşılamak için kullanılabilir. Bütçenin verimli harcanması kadar eşitlikçi olması da önemli.
Okul çağındaki 833 bin 39 Suriyeli çocuğun yaklaşık yüzde 60’ı eğitim alabiliyor. İki yılda kademeli olarak devlet okullarına geçmeleri planlanıyor. Ağırlıklı olarak ‘Türk milleti’ ve ‘Türk vatandaşları’ ifadesini öne çıkaran ulusal mevzuat daha kapsayıcı olabilir.
TBMM Araştırma Komisyonu’nun raporuna göre, 2015’te 538 öğrenciye 1 psikolojik danışman ve rehber düşüyor.
İlkokulda net okullulaşma 2015-16’da yüzde 94.4 iken, 2016-17’de 91.2’ye geriledi.
İlkokulda 20 gün ve üzeri devamsızlık yapanların oranı 2015’te yüzde 5.6 iken 2016’da yüzde 5 oldu. Bu, ortaokullarda yüzde 12.2’den bu yıl10.9’a; imam hatip ortaokullarında 7.9’dan 7.1’e indi.
Kız çocuklarının ortaöğretimde okullulaşma oranı arttı. Güneydoğu Anadolu’da geçen yıl yüzde 64.2 iken 2016-17’de 65.8’e; Ortadoğu Anadolu’da yüzde 64.4’ten 66.8’e çıktı. Ancak cinsiyet eşitsizliği sürüyor.
ÇOCUKLARIMIZ MUTLU DEĞİL
Prof. Dr. Üstün Ergüder (ERG Yönetim Kurulu Başkanı): “Eğitimin niteliği yalnızca akademik başarıyla ölçülmüyor. Nitelikli bir eğitimin çocuğun sosyal, duygusal ve bilişsel tüm yönlerini desteklemesi gerekiyor. Hem yerli çalışmalar, hem de PISA sonuçları, ne yazık ki çocuklarımızın eğitim yaşantılarında mutlu ve huzurlu olmadıklarını gösteriyor. ERG, eğitim politikalarında çocuk odaklı bakış açısının yerleşmesi konusunda öncü rolünü sürdürerek, Eğitim İzleme Raporu 2016-17’de ‘çocuğun iyi olma hali’ yaklaşımını rehber ediniyor. Tüm paydaşları çocuğun yüksek yararını gözeten politikalar geliştirmeye davet ediyor.”
TEK TİP NESİL ANLAYIŞI OLMAZ
Prof. Dr. Ziya Selçuk (MEB Talim ve Terbiye Kurulu Eski Başkanı): “Eğitimin son on yılı nicelikte olumlu değişimlerin yaşandığı ancak nitelikte ve paradigmal dönüşümde mesafe alınamayan yıllar olarak özetlenebilir. Sahici dönüşümlerin yaşanabilmesi için hangi türden olursa olsun ‘tek tip nesil’ anlayışından vazgeçilmeli. Bundan sadece ‘tek tipçi’ çıkar. Eğitim bir parti ödevi değil, bir millet ödevidir. Bu topraklarda yaşayan her canın temsil edildiği bir eğitim yaklaşımına ihtiyaç var. Başlangıçta ‘Milli Eğitim’ anlayışı çıkmaz sokaktır. Eğitimin mesajı insanadır. Mesajı insana olan her şey önce evrensel olarak planlanır. Sonra millileşir.”
Kaynak: Diyarbakır Söz