Bölgenin en büyük kenti Diyarbakır ise 73 sırada yer bulurken, Doğu ve Güney Doğu illeri neden hep son sıralarda yer alıyor sorusuna, Eğitim Sen Eğitim Sekreteri Özgür Bozdoğan ve Eğitim Reformu Girişimi’nden araştırmacı Özgenur Korlu cevap verdi.
ÖĞRENCİLERİN BAŞARILARI ETKİLEYEN FAKTÖRLER NE?
Eğitim Sen Eğitim Sekreteri Özgür Bozdoğan, eğitimde fırsat eşitliğinin olmadığını söyleyerek Türkiye’deki bütün okulların da ‘eşit olmadığını’ söylüyor. Bozdoğan, başarı sıralaması düşük olan illerle ilgili olarak, “Okulları kağıt üzerinde şekli olarak eşit kabul ederek sanki eşit koşullarda sınava giriyormuş gibi yapıyorlar. Aslında burada eşitsizliği meşru hale getiriyorlar. Şırnak, Hakkari, Siirt, Van, Mardin gibi bölge illerine bakıldığında bunların LGS başarısının düşük olması tek başına buradaki öğrencilerin akademik olarak yetersiz olması ya da öğretmenlerle ilgili bir sorun olarak algılanamaz. Sosyal çevrenin çocuğun akademik eğitim üzerine etkisi, okulların sosyal çevreden nasıl etkilendiği bunların okul ortamına yansımasını tartışmak lazım. Bunları bir bütün olarak ele almak gerekir. Anadilde eğitimi gözardı etmeden tartışmak gerekiyor” diyor.
‘UZUN SÜREDİR MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NA ÇAĞRIDA BULUNUYORUZ’
Bozdoğan, LGS gibi sınavlardan bahsederken, eşitsizliklerin bu kadar yoğun olduğu koşullarda bu tip sınavların nesnel sonuçlar vermediğini söyledi. Bozdoğan, bu sınavların objektif sonuçlar ve koşullar veremeyeceğini söyleyerek, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu değişiklikleri gözü önüne alarak öğrencileri yerleştirme sistemini buna göre belirlemesi gerekiyor. Tüm dünya genelinde bu tür merkezileşmiş ve standartlaşmış sınavlardan uzaklaşılırken Türkiye’de aşırı derecede merkezileştirilmiş bir sınav sistemi uygulanıyor” diyerek Milli Eğitim Bakanlığı’na şu çağrıda bulundu: “Uzunca bir süredir Milli Eğitim Bakanlığı’na çağrıda bulunuyoruz. Bu tür değişkenleri göz önüne almadan sınav yapmasının ve yerleştirme uygulamasının doğru olmadığı noktası ciddi anlamda akademik bir çalışma yürütülmesi gerekiyor. Öğrenci başarısını olumsuz yönde etkileyen bu unsurlar nelerdir, bu unsurların tespit edilmesinden sonra bunlar arasında konsolide edilenler, edilemeyenler değişkenlerin bir biçimiyle kontrol altına alınması gerekiyor. Aksi takdirde bu farklılık ve eşitsizlik devam edecek.”
Son olarak Bozdoğan illerin sınavlardaki başarı sıralamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Hakkari’deki öğrencilerin akademik olarak yeterlilikleri, Tunceli’deki, Muğla’daki öğrencilerden geridir diyemeyiz. Burada gerçekten öğrencinin sınava odaklanması, sınava çalışmasında ciddi meseleler var. Bakanlığa çok ciddi ikinci bir soru daha soruyoruz: Bu LGS’de en belirleyici olan test yabancı dil oldu. Belirleyicilik oranı 0,73. Yaklaşık 110 bin öğrencinin bu testte doğru sayısı yok. Bölgelere dağılımına baktığımızda bir başka fark daha ortaya çıkıyor. Özel okullar ve devlet okulları arasındaki farkta artıyor. Bakanlığa yabancı dil sorularının niteliği, zorluk derecesi özel okullar lehine bir sonuç oluşturacağı yönünde kaygımız olduğunu ilettik. Maalesef bu kaygımızda da haklı çıktık. Hayatın içerisindeki eşitsizlikleri dikkate almadan bakanlığın kağıt üzerinde tüm okullar ve tüm iller eşitmiş gibi yaklaşımından kaynaklanan bir sonuçla karşı karşıyayız. Bunun bu şekilde kabul edilmesi ve bu şekilde sanki normalmiş gibi davranılmasını da kabul etmiyoruz.”
‘EŞİTLİKLE İLGİLİ BİR PROBLEM VAR’
Eğitim Reformu Girişimi Araştırmacı Özgenur Korlu ise ailelerin eğitim durumunun öğrencilerin başarılı olması noktasında çok etkileyici bir faktör olduğunu söyleyerek sosyoekonomik faktörlerin de bu başarıya etki ettiğini söylüyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ‘2023 Eğitim Vizyonu’ belgesinden yola çıkarak eğitimde fırsat eşitliği, okulların nitelik bakımından birbirine denk gelmesi gibi birçok adımın atılacağı yönünde beklentileri olduğunu söyleyen Korlu şunları söylüyor: “Ham puana göre en başarısız illere baktığımız zaman temel sorunlardan bir tanesi çok başarılı öğrencilerin bu illerde yer almaması. Buranın detaylarına baktığımız zaman karşımıza buradaki öğrencilerin daha fazla orta puanlarda yoğunlaştığını görebiliyoruz. En son sırada yer alan illerle ilgili başka detaylar da göze çarpıyor. Ailelerin öğrenim durumu en etkileyici sonuçlardan biri. İllere, bölgelere göre ortalama eğitim düzeyine baktığımızda yine doğu bölgelerinde bu ortalamanın Türkiye ortalamasının altında olduğunu görebiliriz. Ebeveynlerin daha fazla eğitim alması da Türkiye’de sosyoekonomik faktörlerle ilgili. Ekonomik olarak iyiyseniz daha fazla eğitim alıyorsunuz. Bunların hepsi bize eğitimde eşitlikle ilgili bir problem olduğunun altını çiziyor.”
Eşitliğe yönelik bir takım adımlar atılması gerektiğini ifade eden Korlu, “Normalde sosyoekonomik olarak dezavantajlı gruplardan bir çocuk okula geldiği zaman okulun onun hayatında eşitleyici bir yer olması gerekiyor” dedi ve ekledi: “Ama Türkiye’deki okullar arasında genel olarak bütün okullar arasında bir başarı ve nitelik farklılıkları olduğunu görüyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’nın vizyon belgesine baktığımızda eşitlik için bir takım adımlara atacağını görebiliyoruz. Ama şu an bu adımların henüz başlangıç seviyesinde olduğu için önceki dönemlerde kalan şeylerin etkisini sürdürdüğünü görüyoruz. Okul türleri arasındaki farklılıkların azaltılması lazım. Öğrenciler şunu demeli: ‘ben mahallemdeki okula gidersem, çalışırsam buradan da üniversiteye gidebilirim.'”
Kaynak: Diyarbakır Söz