Yalçın, yeni eğitim öğretim yılı öncesinde eğitime ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Son dönemlerde Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un öğretmenlerle oluşturduğu duygusal bağın son derece kıymetli olduğunu söyleyen Yalçın, Selçuk'un öğretmenlerin duygularını paylaşan sözlerinin bütün eğitim camiasını heyecanlandırdığını, öğretmen odalarında pozitif hava oluşturduğunu ve toplumun ilgisini çektiğini belirtti.
Selçuk'un sözlerinin sosyal medyada da sık sık paylaşıldığını hatırlatan Yalçın, "Bakan Ziya Selçuk'un öğretmen kökenli olmasının ve öğretmenlere yaklaşımının kazanımlara dönüşeceğini düşünüyorum. Bunun, öğretmenlerin sorunlarına çözüm üretilmesi, eğitimin toplum tarafından beklenilen seviyeye getirilmesi ve niteliğinin artırılması konusunda bir fırsat olduğunu düşünüyorum." dedi.
Yalçın, öğretmenlerin sorunlarının çözülmesinin eğitimin niteliğinin artırılmasındaki önemine dikkati çekerek, "Odaklanılması gereken konu, eğitimin içeriğini zenginleştirmek, niteliğini artırmak ve sorunları ivedilikle çözmektir. Üretilecek eğitim politikaları ve izlenecek yollar bu amaca yönelik olmalıdır. Eğitim çalışanlarının sorunları çözülmeden, eğitim alanındaki çalışmalara katkıları ve destekleri sağlanmadan eğitimin niteliğinin artırılması mümkün değildir." değerlendirmesinde bulundu.
Eğitim kalitesinin artırılması için öğretmenin itibarını, nitelik ve motivasyonunu yükselten politika ve uygulamalara ihtiyaç olduğunu vurgulayan Yalçın, "Öğretmen şikayet hattına dönüşen Alo 147 sorununun çözülmesi, öğretmen performans değerlendirmesi yönetmeliği taslağının uygulanmaktan vazgeçilmesi gibi somut adımlar, öğretmenlerin eğitim öğretime odaklanmalarını sağlamıştır. Bu anlamda yeni öğretim yılına ilişkin umutluyuz. Bu gelişmeler, öğretmen odalarında olumlu hava oluşturmuştur." ifadelerini kullandı.
- "İstihdamda güçlük çekilen yerler için teşvikler sağlanmalı"
Öğretmenler arasındaki kadrolu ve sözleşmeli şeklindeki ayrımın çalışma başarısını etkilediğini vurgulayan Yalçın, "Bu durum aynı niteliklere sahip ve aynı görevi yapan öğretmenlerin verimliliğini düşürmektedir. Kadrolu ile sözleşmeli öğretmenler arasında 16 fark vardır. Bu farklar kapatılmalı ve sözleşmeli öğretmenler de kadroya alınmalıdır." diye konuştu.
Yalçın, kadrolu ve sözleşmeli ayrımı yapılmaksızın öğretmenlerin yer değişikliği taleplerinin de karşılanması gerektiğini söyleyerek, istihdamda güçlük çekilen illerde ihtiyacın karşılanması için umut olarak görülen sözleşmeli öğretmenliğin kısa vadede sorunu çözen ama uzun vadede farklı sorunlar getiren bir yöntem olduğunu kaydetti.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki illerin eğitim sorunlarının başında kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamaması olduğunu söyleyen Yalçın, şunları dile getirdi:
"Bu bölgelerde, bir öğretmenin ortalama görevde kalma süresi 1,5 yıldır. Bu durum, ilkokul dönemi başta olmak üzere, eğitim ve öğretimde ciddi sıkıntılara yol açmaktadır. Bu noktada istihdamda güçlük çekilen yerlerin çeşitli teşvik unsurlarıyla cazip hale getirilmesi gerekiyor. Maddi teşviklerin de sağlanması, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması hem de yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için önemlidir."
- Özel okul teşvikleri öğrencileri kapsamalı
Örgün eğitim yapan özel ilkokul, ortaokul ve liselerde öğrenim gören öğrencilere verilen teşviklere yönelik değerlendirmelerde bulunan Yalçın, "Başarı da dikkate alınarak öğrencilere sağlanan özel okul teşviği diğer öğrencilerin de motivasyonunu artıracaktır. Bunun eğitime yansıması da olumlu olur. Başarılı öğrenciyi teşvik eden her türlü yardım başarının artmasına katkı sağlar ama özel öğretim kurumlarına teşviği sağlıklı bir yaklaşım olarak görmüyoruz." dedi.
- "Yükseköğretime Bakış" raporu
Yalçın ayrıca, yükseköğretim sistemi için bir izleme ve değerlendirme çalışması niteliğinde "Yükseköğretime Bakış" raporu hazırladıklarını belirtti.
Raporda "yükseköğretime erişim ve katılım", "eğitimin çıktıları", "öğretim elemanları", "eğitim ortamları", "yükseköğretimin finansmanı", "üniversitelerin akademik ve yenilikçi performansları" gibi başlıkların olduğunu ifade eden Yalçın, bunu yarın kamuoyuyla paylaşacaklarını dile getirdi.
Yalçın, raporda yükseköğretime erişim ve katılımın artığının görüldüğünü belirterek, şunları kaydetti:
"2008-2017 yılları arasındaki dönemde açıköğretim öğrenci sayıları ön lisans ve lisans düzeyinde sürekli olarak artış göstermiştir. 2008'de açıköğretim ön lisans düzeyinde 307 bin, lisans düzeyinde 836 bin öğrenci öğrenim görmekteyken, 2017'ye gelindiğinde ön lisans düzeyinde 1 milyon 637 bine, lisans düzeyinde ise 1 milyon 950 bine yükselmiştir. 2017-2018 öğretim yılında toplamda 3 milyon 586 bin öğrenci açıköğretim programlarında öğrenim görmektedir. Bu sayı, devlet yükseköğretim kurumlarında yüz yüze öğrenim gören öğrenci sayısından 200 bin daha fazladır. Türkiye'de yükseköğretime katılım artmıştır, erişim noktasında da seçenek çoğalmıştır. Bütün illere üniversite kurulma noktasında çok ciddi bir irade ortaya konulmuştur."
Kaynak: Diyarbakır Söz