Kıldan, haziran ayında milyonlarca öğrencinin Seviye Belirleme Sınavı (SBS) ve Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) gibi sınavlara gireceğini anımsatarak, sınavlar dizisinin birçok gence korku, kaygı ve stres gibi olumsuz duygular yaşattığını belirtti.
Son yıllarda, merkezi olarak yapılan sınavlardan öğrencilerin daha fazla etkilendiğini, bunun nedeninin de değişen anne-baba tutumları ve rekabete dayalı bir eğitim sistemi olduğunu savunan Kıldan, şöyle konuştu:
SINAVLA BAŞEDEBİLME
''Her yıl sınavlarla başa çıkmak için sınav öncesinde, ailelere ya da öğrencilere kısa öğütler verilmektedir. Tabi ki bazı pratik bilgiler her zaman işe yarar. Fakat ebeveynlerin çocuklarını sınava hazırlarken daha çok akademik hazırlık içerisinde oldukları, onları duygusal olarak yeterince hazırlamadıkları görülmektedir ya da ebeveynlerin çocuklarına sınav öncesinde kullandıkları 'kaygılanma', 'başarısız olsan dahi bu durumu daha sonra telafi edebilirsin' şeklindeki ifadelerin onları yeterince tatmin etmediği değerlendirilmektedir. Çünkü çocuklar, geçmiş deneyimlerinde de bu cümlelerle karşılaşmışlar. Fakat bazen sözcüklerle bazen de beden dili ve davranışlarla başarısızlık durumunda baskı altına alınmışlardır. Dolayısıyla ebeveynler, sadece sınav zamanlarında değil her zaman çocuklarının yanında olduklarını, onları sadece başarılı olduklarında değil her zaman koşulsuz olarak seveceklerini ve çocuklarının yanlarında olduklarını, onlara sözcüklerle değil davranışlarıyla hissettirmelidirler.''
EBEVEYNLERİN YAPACAKLARI
Kıldan, ebeveynlerin sınav öncesi çocukların çalışma isteğini arttırmak için en çok yaptığı hataların çocuklarını başkalarıyla kıyaslamak, çalışmasının yetersiz olduğunu sürekli vurgulamak ve yakın çevreden başarı örnekleri göstermek olduğunu anlatarak, bu durumların çocukların çalışma isteği yerine kaygı düzeylerini arttırdığını ifade etti.
Her insanın ancak kendi yetenekleri düzeyinde belirli bir başarıyı yakalayabileceğinin altını çizen Kıldan, şöyle devam etti:
''Bütün çocuklardan aynı başarıyı beklememek gerekir. Özellikle başarısızlık durumunda çocukların hangi mesleklere yönelebileceği ya da kendisini kötü hayat şartlarının beklediğini vurgulamak da ebeveynlerin yaptıkları hatalar arasında yer almaktadır. Ebeveynler kendi hayallerini çocuklarının hayalleri gibi görmeye başlamakta ve zaman zaman çocuklarının meslek seçiminde onları baskı altına almaktadır. Hayatın amacı ve anlamını mutlu bireyler olmak ve yaşamını bu şekilde sürdürmek olarak tanımlayacak olursak, iyi meslek sahibi ya da ekonomik getirisi yüksek meslekleri yapan bireylerin, her zaman mutlu ve huzurlu olmadıklarını da göz ardı etmemek gerekmektedir.''
ÖLÜM KALIM SINAVI DEĞİL
Kıldan, sınavlarla ilgili kaygısızlığın da olumsuzluğa neden olduğunu belirterek, motivasyon sağlanabilmesi için önemsemek gerektiğini söyledi.
Önemsemenin belirli bir eşiği geçmemesi gerektiğine dikkati çeken Kıldan, şunları kaydetti:
''Sınava yakın zamanlarda, çocukların hayatlarında dikkat çekici değişiklikler yaşanmamalıdır. Metabolizmanın olağan çalışmasına müdahale edilmemeli, çeşitli ilaç ya da yiyeceklerle vücudumuza odaklanmadan kaçınmalıyız. Sınavlar, hayatımızdaki süreçlerden biridir, ölüm ve kalım savaşı değildir. Kaygı düzeyi ile ilgili önemli bir sorun varsa okuldaki psikolojik danışmanlık ve rehberlik uzmanlarından ya da diğer uzmanlardan profesyonel yardım alınması gerekir. Fakat genel manada ebeveynlerin kaygı konusunda da çocuklarına model olması gerekmektedir. Çünkü çocuklar ebeveynlerindeki heyecan ve kaygıyı gördükçe bu durumdan onlar da olumsuz etkileneceklerdir.''
Kaynak: Diyarbakır Söz