18-22 yaş arası online derslerde kopukluk yaşıyor

Üniversitelerin 15 Haziran’da eğitime başlaması bu noktada doğru bir adım olarak değerlendiriliyor. Sosyalleşmenin birinci sırada yer aldığı bu yaş grubunu yakalamak için öğretim görevlilerine verilecek özel pedagojik eğitim büyük önem taşıyor

18-22 yaş arası online derslerde kopukluk yaşıyor

Pandemi dolayısıyla sosyal mesafenin korunması gerekliliği üniversitelerin 23 Mart itibariyle online eğitim sistemine geçmesine neden oldu. Bu süreçte üniversiteler dijitalleşmedeki deneyim ve becerileriyle öne çıktı. Alınan son karar ile birlikte yaklaşık 3 aylık aranın ardından 15 Haziran’da üniversiteler eğitime başlayacak. 20 yıllık uzaktan eğitim tecrübesine sahip İstanbul Bilgi Üniversitesi, pandemi sonrasında da sınıf içi ve online dersleri buluşturan harmanlanmış eğitim modeliyle yola devam etme kararı aldı. Uzaktan eğitim alanında vakıf üniversitelerine öncülük eden BİLGİ, yüzde 16 olan online eğitim oranını, önümüzdeki eğitim döneminde YÖK tarafından belirlenmiş en üst seviye olan yüzde 30’a yükseltmeyi planlıyor.

18-22 yaş kampüste sosyalleşiyor

Uzaktan eğitim sistemine 2000’li yıllarda MBA ile başlayan İstanbul Bilgi Üniversitesi, korona nedeniyle hızlı geçiş sağlanan online eğitime, bünyesindeki uzaktan eğitim merkezi (UZEM) ile sorunsuz devam sağladı. Uzaktan Eğitim Merkezi (UZEM) Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali Tuğtan, koronavirüs sürecinde dünyada ve Türkiye’de uzaktan eğitime geçiş sürecinde en önemli iki faktörün eğitmen ve öğrenci olduğuna dikkat çekerek, ön lisans ve lisans programlarındaki 18-22 yaş gurubu öğrenciler için en önemli unsurun sosyalleşmek olduğunu söyledi. Dr. Tuğtan, “Bu yaş grubundaki öğrenciler kampüste sosyalleşmeye ihtiyaç duyuyor. Henüz kişiliklerinin oluşum aşamasındalar. Bu grup online eğitimde kendini izole hissettiğini, çok mutsuz olduğunu söylüyor ve büyük bir çoğunluk ders sırasında kopukluklar yaşıyor. Bizler bu sebeple uzun yıllardır harmanlanmış eğitim modelini benimsiyoruz ve üniversitelerin 15 Haziran’da açılma kararını önemsiyoruz. Bu modelle hem fiziksel kampüsün, yüz yüze eğitimin sosyalleşme imkanlarından hem de dijital araçların avantajlarından faydalanıyoruz. Öğrenciler birbirleriyle iletişim halinde olmak, konuşmak, kampüs ortamını deneyimlemek istiyor. Lisans öğrencilerinde durum böyle iken yüksek lisans tarafındaki öğrenci grubunda böyle bir sisteme gerek olmuyor. Çünkü bu yaştakiler artık sosyalleşme sürecini tamamlamış gündüz işi olan, aile sorumlulukları olan grup. Bu kitle fiziksel kampüse ihtiyaç duymuyor, kampüse gidip gelmek onlara yük haline geliyor. İşte bu kitleye full online eğitim yoluyla içerik vermek gerekiyor” dedi.

Uzaktan eğitim teknolojik sihir değil

Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali Tuğtan uzaktan eğitim sistemine yeni başlayacak kurumlar için şu önerilerde bulunuyor: “Bu işe yeni başlayacaklar öncelikle uzaktan eğitimin literatürünü takip etmeli. Teknolojiden önce insana yatırım yapmalı. Bu bağlamda, uzaktan eğitim alanında uzmanlaşan kişileri istihdam etmeli. Uzaktan eğitim teknolojik bir sihir gibi görülmemeli. Salgın döneminde acil duruma yanıt olarak uzaktan eğitime geçildi. Bu sistemler yüz yüze eğitimin birebir karşılığı olamaz. Bunu bilmek ve bu sistemlerin imkan ve limitleri çerçevesinde hareket etmek lazım.”

Online eğitim için mevzuat olması şart

Yaklaşık 20 yıldır online eğitim veren, bu konuda uzmanlaşmış Yüksek Lisans Program Direktörü Dr. Öğr. Üyesi Metehan Sekban, online eğitimin kuruluş aşamasında hocaların dersle ilgili materyalleri paylaşacağı ve chat gibi iletişim ağının olduğu hibrit eğitim modelini tasarladıklarını belirtti. Online eğitim vermek için bir mevzuatın olması gerektiğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Sekban “Kaldıraçlı ve öngörülü bir sistemin yaratılması lazım. Türkiye'de nitelikli işletme yüksek lisansına herkesin ihtiyacı var. Biz bu amaçla yola çıktık. Gelemeyenler için bir fırsat yaratmayı istedik. Yazılı metinler üzerinden vakalar oluşturarak eş zamanlı olması gerekmeden kişilerin karşılıklı yazıştığı sistem tasarladık” dedi.

Türkiye online eğitimi başardı

Türkiye’de zor durumlara hızlı adapte olma ve hızlıca çözüm bulma refleksinin online eğitim için de geçerli olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Sekban, “Salgın nedeniyle eğitim sektöründeki kurumlar bir anda online eğitim modeliyle karşı karşıya kaldı ancak kültürümüzün getirdiği kolay adapte olma ve hızlı çözüm bulma alışkanlığı bu işin üstesinden kolaylıkla gelmemizi sağladı. Eğitimcilerin hazır olmaması ve içerik oluşturulması konularında zorlansak da bu işi başardığımızı söylemeliyiz. Dünyada yüz binlerce çalışanı olan şirketlerin online eğitim ve çalışma konusunda koordine olmaya ve tüm çalışanlarını bu konuda eğitmeyi planlamaya başladığını görüyoruz. Bizler de başardık diye kenara çekilmemeli, bu işin üzerine gitmeliyiz. Online eğitimde eğitmen için de öğrenci için de en önemli unsur motivasyon. Önemli olan akademisyen altyapısını yeniden kurgulamak ve akademisyen ve eğitmenlerimizi bu yolda eğitmeye bir an önce başlamak” dedi.

Kaynak: Diyarbakır Söz

Çok Okunan Haberler