Sekiz milyon nüfusa sahip İsrail'de nüfusun yüzde 20'sinden fazlasını oluşturan Arapları ikinci sınıf vatandaş konumuna düşüren yasanın en çok tepki çeken maddelerinin başında, resmi dilin İbranice, Kudüs'ün ise başkent olması geliyor
Yasada yer alan "Tüm İsrail vatandaşları eşit haklara sahiptir" maddesinin diğer maddelerle çeliştiği, göstermelik olduğu ve uygulamada bir anlam ifade etmeyeceği yorumları yapılıyor
İsrail Meclisi, İsrail vatandaşı Araplara uygulanan ırkçı ve ayrımcı politikaların 'yasayla' sistematik hale getirilmesi anlamı taşıdığı eleştirilerine maruz kalan Yahudi Ulus Devlet Yasa tasarısını onayladı.
Mecliste bu sabah erken saatlere kadar devam eden ve sert tartışmalara sahne olan yasa tasarısı 62 evet, 55 hayır oyuyla kabul edildi.
Yasanın kabul edilmesini protesto etmek için tasarının yer aldığı kopyaları yırtan Filistin asıllı İsrail milletvekilleri meclis görevlileri tarafından salondan çıkarıldı.
Yasaya destek veren Yahudi milletvekilleri ise meclisin tasarıyı onaylamasının ardından Başbakan Binyamin Netanyahu ile hatıra fotoğrafı çektirdi.
Tartışmalı yasa 2011'den beri meclis gündeminde
Başbakan Netanyahu liderliğindeki aşırı sağcı koalisyon hükümetinin desteğiyle kabul edilen yasa, "Araplara karşı ırkçılığı ve ayrımcılığı kanunla hükme bağlayacağı ve sistematik hale getireceği" gerekçesiyle ülkedeki Arapların ve bazı sol kesimlerin yoğun tepkisini çekiyor.
Söz konusu yasa, 2011 yılından beri aşırı sağcı siyasetçiler tarafından gündeme getiriliyordu ancak itirazlar nedeniyle meclise sunulamamıştı.
Netanyahu liderliğindeki bir önceki hükümet döneminde de aynı yasa gündeme gelmiş ancak, koalisyon ortaklarının itirazı nedeniyle meclisteki Yasama Komisyonunun gündemine dahi alınmamıştı. Başbakan Netanyahu'nun Yahudi Ulus Devleti Yasa tasarısını geçirmekte ısrarcı olması, koalisyon hükümetinin dağılarak 2015 erken seçimlerine gidilmesindeki en önemli nedenlerden biriydi.
Başta İsrail vatandaşı 2 milyona yakın Filistinlinin haklarının yok sayıldığı birçok eleştiriye maruz kalan yasa tasarısına Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin'den itiraz gelmişti.
Rivlin geçen günlerde milletvekillerine gönderdiği mektupta, söz konusu yasanın dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan Yahudileri "incitebileceğini", kabul edilmesi halinde İsrail'in bu tasarı nedeniyle ayrımcılık eleştirilerine maruz kalabileceğine dikkati çekmiş ve yasa tasarısında değişikliğe gidilmesi gerektiğini dile getirmişti. Ancak bu öneri milletvekilleri ve yasaya destek veren siyasi partiler tarafından kabul görmemişti.
Eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres de Yahudi Ulus Devleti Yasa tasarına karşı çıkanlar arasındaydı. Peres, "Bu yasa, ülkemize hem içeride hem de dışarıda zarar vererek, İsrail'in demokratik prensiplerini sarsacaktır." ifadesini kullanmıştı.
Geçtiğimiz günlerde İsrail basınında yer alan haberde, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın da görevi sırasında yasaya karşı çıktığı yazıldı.
Filistin Kurtuluş Örgütü Yönetim Kurulu yasanın tekrar İsrail Meclisinin gündemine gelmesinin ardından yaptığı açıklamada, söz konusu yasa tasarısının, büyük İsrail projesinin önünde duran 'iki devletli çözümü' ortadan kaldırmayı hedeflediği dile getirilmişti.
Yahudi Ulus Devlet Yasası ne getiriyor?
İsrail'in bir anayasası olmadığı için devletin anayasası mesabesindeki "temel kanunlarının" içine girecek olan yasayla İsrail devleti, tüm dünya Yahudilerinin temsilcisi etnikdini bir devlet olarak tanımlanıyor.
Güney Afrika'daki ırkçı Apartheid rejimi kanunlarının bir benzeri olduğu belirtilen Yahudi Ulus Devlet Yasa tasarısı iki farklı vatandaş modeli öngörüyor. Buna göre, 8 milyon nüfuslu ülkenin yaklaşık yüzde 20'sini oluşturan Araplar ikinci sınıf vatandaş konumuna düşecek.
Halihazırda uygulamada var olduğu belirtilen ayrımcı politikaları yasayla hükme bağlayacak tasarıyla, Arapça resmi dil olmaktan çıkacak ve ülkenin tek resmi dili İbranice olacak. Bununla birlikte tasarının en çok tepki çeken diğer maddeleri arasında, şu hükümler yer alıyor:
"Ülkede kendi kaderini tayin etme hakkı sadece Yahudilere aittir, İsrail bir Yahudi devletidir, İsrail dünyadaki tüm Yahudilerin tarihi anavatanıdır, hukukta bir boşluk olduğunda Yahudi şeriatı referans alınacaktır, dünyadaki tüm Yahudilerin İsrail'e dönme hakkı vardır, Yahudilerin dini günleri resmi tatil sayılacaktır ve İsrail'in başkenti Kudüs'tür."
Yasa tasarısında yer alan bir diğer madde olan "Tüm İsrail vatandaşları eşit haklara sahiptir" hükmünün ise diğer maddelerle çeliştiği, göstermelik olduğu ve uygulamada bir anlam ifade etmeyeceği kaydediliyor.
Tasarıda "İsrail tüm dünyadaki Yahudilerin tarihi anavatanıdır" denilerek Filistinlilerin bu topraklar üzerindeki tarihi varlığı ve hakları da görmezden gelinmiş oluyor.
İsrail dünyanın değişik bölgelerinde bulunan Yahudileri İsrail'e gelip yerleşmeye teşvik ederken, 1948'de vatanlarından sürdüğü Filistinlilere geri dönme hakkını tanımayı ise reddediyor.
Yaklaşık 8 milyon nüfuslu ülkede yaşayanların yüzde 20'sinden fazlası, 1948 sürgününde ülkelerinde kalmayı başarabilen İsrail vatandaşı Filistinli Araplardan oluşuyor.
Filistinlilerin yarısından fazlası vatanlarından sürüldü
Filistinlilerin yarısından fazlası, 1948'de İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmesi ve kendilerinin zorunlu göçe tabi tutulması sonucu vatanlarından sürüldü.
BM'nin 1950 yılında yayımladığı rapora göre, dönemin Filistin nüfusunun yarısından fazlası (957 bin kişi) vatanını terk etmek zorunda kalarak sığınmacı konumuna düştü. İsrail, 1967 yılında işgal ettiği Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da illegal Yahudi yerleşim birimi inşasına da devam ediyor.
Doğu Kudüs'te 200 bin, Batı Şeria'da ise 400 bin civarında Yahudi yerleşimci bulunuyor. Uluslararası hukuka göre buralardaki tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul ediliyor.
Gazze Şeridi ise 2006'dan bu yana İsrail tarafından abluka altında tutuluyor. İsrail inşa ettiği Ayrım Duvarı ile Batı Şeria'da yaşayan Filistinlilerin Kudüs'e girişlerini engelliyor.
Kaynak: Diyarbakır Söz