Beyaz Saray’da göreve geldiği günden bu yana klasik diplomasi kurallarını altüst ederek yaptırım ve tehdit siyaseti uygulayan ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘Amerika’yı yeniden büyük yapalım’ sloganı tersine döndü. Önceki başkanların denge siyaseti izlediği Rusya ve Çin’e ekonomik savaş ilan eden, tarihi müttefiki Avrupa Birliği’ni (AB) NATO üzerinden Batı blokundan ayrılmakla tehdit eden ve Ortadoğu’ya yeni bir denklem getiren nükleer anlaşmadan çıkarak İran’a yaptırım uygulayan Trump, bugün, bir elin parmaklarını geçmeyen müttefikleriyle küresel bir yalnızlık yaşıyor.
KARŞI KAMPI KENDİ KURUYOR
Türkiye’ye karşı da yaptırım kararı alarak uzun süre sonra ilk kez bir ‘NATO müttefikiyle’ ilişkilerini kopma noktasına getiren Beyaz Saray, terör örgütleriyle iltisaklı misyoner bir papaz olan Andrew Brunson’ı bahane göstererek, Ankara’yı Moskova-Pekin-Tahran’ın yer aldığı bloğa doğru itti.
MİLLİ PARA STRATEJİSİ
Pakistan, Katar, Almanya, İtalya, Rusya, İran ve Azerbaycan yüksek perdeden Türkiye’nin hedef alınmasına karşı çıkarken, üyelik müzakerelerinin aksadığı AB’de ise Ankara’nın ekonomik operasyonlara terk edilmemesi görüşü hakim. Pekin-Moskova-Tahran hattının milli parayla ticareti öne çıkararak Türkiye’ye alternatif sunması, Trump’ın ‘Amerika’yı yeniden yalnız kılma’ siyasetini hızlandırdı.
KUDÜS İHANETİ PALAU’YA MUHKUM EDECEK
Bugün gelinen noktada ABD’ye koşulsuz destek verenler, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Bahreyn’le sınırlı. Arap NATO’su önerisiyle yeniden derleyip toparlamaya çalıştığı Körfez’deki müttefiklerin sadakatiyse Trump’ın sandığı kadar kesin değil. Zira söz konusu Arap ülkeleri ve Tel Aviv, henüz Washington’ın sözde Filistin-İsrail barışını halka aktaracak kadar cesaret sahibi gözükmüyor. Küresel yalnızlık bu sevide olunca akla Trump’ın ‘dostlarının’, BM Genel Kurulu’nda 128’e karşı 9 oyla reddedilen ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığı kararda yanında duran Palau, Guatamala, Togo gibi ülkelerle sınırlı kalması muhtemel.
Kaynak: Diyarbakır Söz