Babanın hasreti

Suriye'nin İdlib kentine bağlı Azmarin kasabasında Esed'e bağlı askerler tarafından evi yakılan Muhammed Gannam Abu Feyad, 1,5 yıldır eşi ve muhaliflerin safına katılan 4 evladından haber alamıyor.

Babanın hasreti

Esed rejimine bağlı birlikler ile muhaliflerin yoğun çatışmalarına sahne olan Azmarin kasabasındaki yıkık bir dükkanda yaşam mücadelesi veren Abu Feyad (55), AA muhabirine, gözyaşları içinde yaşadığı dramı anlattı.

BABANIN YAŞADIĞI EVLAT HASRETİ

Esed askerlerince evlerinin yakıldığını, bunun sonucunda ailesinin dağıldığını ifade eden Abu Feyad, şöyle devam etti:

''Ailemle birlikte huzurlu, mutlu bir hayatımız vardı. Ancak ülkemizdeki rejim nedeniyle sıkıntılarımız da bulunuyordu. Her şeye rağmen işimize bakıp güzel bir şekilde yaşamaya çalışıyorduk. Ancak olayların başlamasının ardından yaşanan zulme boyun eğmedik. Bu nedenle başımıza gelmeyen kalmadı. Bir gün ailemle birlikte evde otururken Esed güçleri evimize geldi. Bizi dışarı çıkardılar. Önce evimizi ateşe verdi. Gözümün önünde sayısız hatıralarımızın bulunduğu evimi kül ettiler. Bununla da yetinmediler. Yıllarca evimin geçimini sağladığım marketimi de talan ettiler. Ayrıca, amcamın üç oğlunu da aynı gün öldürdüler.''

Olayların ardından ülkesinde kaldığını, aile üyelerinin ise her birinin farklı bir ülkeye gittiğini, çocuklarından dördünün muhalif askerlere katıldığını vurgulayan Abu Feyad, çocuklarını ve eşini yaklaşık 1,5 yıldır görmediğini kaydetti.

YAKILAN EVLERİNİ GÖSTERİRKEN GÖZYAŞI DÖKTÜ

Yakılan evini göstererek yaşadıkları acıyı anlatmaya çalışan Abu Feyad, şunları kaydetti:

''Hayvanların bile hakları var. Nerede insan hakları? Bizler insanız. Esed rejimi dalında öten bir bülbülü bile sağ bırakmadı. Bakın evimin haline, onların yaptıkları hiçbir kitapta hiçbir dinde yok. Tüm bunlar insanlık dışı. Bunca masum insan neden öldürüldü? Bu mu başkanlık? bu mu reis olmak. Eşim ve çocuklarımı 1,5 yıldır göremiyorum. Dört oğlum muhaliflere katıldı. İki oğlum ve eşim ise İstanbul'a gitti. Ben ülkemizi terk etmek istemedim.''

Kaynak: Diyarbakır Söz