Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, Anayasada vatandaşlık tanımının, Türkiye Cumhuriyetinin bütün vatandaşlarını kapsaması gerektiğini belirterek, "Tek bir etnik, kültürel kesime atıfla yapılacak bir düzenleme, dışlayıcı ve eşitliğe aykırı olduğu gibi, toplumsal barışa da hizmet etmeyecektir" dedi.
>YENİ ANAYASA ARAYIŞLARI
>Diyarbakır Barosu tarafından düzenlenen, 'Yeni Anayasa Arayışları Konferansı' Büyükşehir Belediyesi tiyatro salonunda başladı. İki gün sürecek konferansın açılış konuşmasını yapan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, İstanbul'da DHKP-C'lilerin şehit ettiği Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ı anarak, "Böyle bir günümüzde başta hukukçular olmak üzere tüm toplumu derinden etkileyen bir hukukçu, savcı meslektaşımızı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Bir kez daha cinayeti kınıyor, hukuk camiasına ve Cumhuriyet savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın yakınlarına baş sağlığı diliyorum" dedi.
>SİVİL VE DEMOKRATİK BİR ANAYASA
>Elçi, yeni, sivil ve demokratik bir anayasanın, ertelenemez toplumsal bir ihtiyaç olduğu gibi, öteden beri toplumun neredeyse tüm kesimlerinin bir talebi olarak da hep tartışıla geldiğini belirterek, "Halen yürürlükte olan anayasanın başlangıç bölümünden son hükümlerine kadar Türkiye toplumunun sosyal gerçeklerine ve günümüz demokrasi anlayışına aykırı düzenlemeler içermektedir. Türkiye toplumunun bir parçasını oluşturan başta Kürtler olmak üzere, bugüne kadar dışlanan ve ötekileştirilen çeşitli toplumsal kesimlerin anayasaya ve anayasal düzene karşı derin bir güvensizlik duygusuna sahip oldukları gerçeği dikkate alındığında, yeni anayasanın başlangıç bölümünde böyle bir ifadeye yer vermenin ne denli gerekli olduğu takdir edilecektir. Bu nedenle yeni anayasanın başlangıç bölümü, yaşanan tarihi haksızlık ve adaletsizliklere vurgu yapmanın yanı sıra, her türlü etnik, dini, ideolojik ve kültürel referanstan da arındırılmalıdır."
>"15 MİLYON KİŞİ BULUNUYOR"
>Elçi, Türkiye'nin farklı dil, din, inanç ve kültürlere sahip bir toplumsal yapıya sahip olduğunu, son olarak yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye'de etnik kimliğini "Kürt" olarak tanımlayarak ifade eden 15 milyona yakın bir halk bulunduğunu söyledi. Bu büyüklükte olmazsa bile, farklı etnik özelliklere sahip ve farklı diller konuşan başka topluluklar ve vatandaşların da bulunduğunu ifade eden Elçi, "Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dili Türkçe olmakla birlikte, diğer diller de anayasal güvenceye kavuşturulmalı, toplumun ihtiyaçları gözetilerek bu dillerle de kamu hizmetlerinin sunulmasını mümkün kılacak bir anayasal düzenleme yapılmalıdır. Yeni anayasada, devletin 'Cumhuriyet' olan şekli ile 'demokratik hukuk devleti, laik ve insan haklarına dayanan' niteliği dışında değiştirilemeyecek hükümlere yer verilmemelidir. Özellikle, yürürlükteki Anayasa'da yer alan, 'Atatürk ilkeleri ve inkılapları' ve 'devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü' gibi, bugüne kadar toplumun farklı kesimlerinin hak ve özgürlük taleplerini bastırmada ve sınırlamada referans norm olarak kullanılan kavramlara değiştirilemez hükümler arasında yer verilmemelidir. Mevcut anayasada yer alan ve egemenliği -isim anılarak- tek bir etnik unsura ait kılan düzenleme, yeni anayasanın herkesin anayasası olması gerektiğine ilişkin yaklaşımla bağdaşmadığı gibi, eşitlik ilkesi ve kardeşlik hukukuyla da bağdaşmamaktadır. Egemenliğin yegane kaynağı halkın iradesi ve hukukun üstünlüğü olmalıdır. Öte yandan, yeni anayasadaki 'vatandaşlık' düzenlemesi de; etnik atıf ve kavramlar içermemelidir. Nüfusun daha büyük bir bölümünü de oluştursa, vatandaşlık, herhangi bir etnik kümenin ismiyle tanımlanmamalı; vatandaşlık tanımı, devletin toplumun belirli bir kesimine ait olduğu anlayışına yol açacak bir nitelikte olmamalıdır. Vatandaşlık tanımı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşlarını kapsamalıdır. Tek bir etnik-kültürel kesime atıfla yapılacak bir düzenleme, dışlayıcı ve eşitliğe aykırı olduğu gibi, toplumsal barışa da hizmet etmeyecektir."
>VAKANDAŞLIK TANIMI HERKESİ KAPSAMALI
>Elçi, başta Kürtler olmak üzere, anadilleri farklı olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının anadilinde eğitim hakkının anayasal güvence altına alınması gerektiği, anadilleri Türkçe olmayan toplumsal kesimlere yapılan yüz yıllık bir haksızlığın, anayasal düzenleme dışındaki bir formülle kesin çözümü sağlanamayacağını söyledi. Anadilinde eğitim gibi temel bir insani hakkın, anayasal hükümlerin altında bir norma bırakılarak geçiştirilemeyeceğini de söyleyen Elçi, "Yeni anayasada, 'ana dilinde eğitimin temel bir hak olduğu, devletin vatandaşlarının ihtiyaç ve taleplerini gözeterek anadilinde eğitim için gerekli düzenlemeleri yapacağı' biçiminde açık bir hüküm yer almalıdır. Halihazırda devletin siyasi ve idari yapılanması, dünyada örneği kalmamış ölçüde katı merkeziyetçi bir nitelik arz etmektedir. Türkiye'nin sosyal, kültürel ve ekonomik gerçeklerine aykırı bir biçimde salt ideolojik tercihler nedeniyle oluşturulan bu katı merkeziyetçi yapı, çağımızın demokrasi anlayışına aykırı olduğu gibi, Türkiye'nin gelişim dinamiklerine ve çağdaş yönetim tarzına da aykırılık arz etmektedir. Bu nedenle; ülkenin coğrafik ve bölgesel sosyo-kültürel yapısı da dikkate alınarak, bölgesel yönetimlerin oluşturulmasını ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesini öngören bir ademi merkeziyetçi sisteme geçilmelidir"diye konuştu.
"Arial","sans-serif"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";mso-fareast-theme-font:minor-fareast; mso-ansi-language:TR;mso-fareast-language:TR;mso-bidi-language:AR-SA">Açılış konuşmasının ardından oturum başkanlığını İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Turgut Tarhanlı'nın yaptığı Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Levent Korkut ile Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Sevtap Yokuş’un konuşmacı olarak yer aldığı 'Geçmişten Bugüne Türkiye’de Anayasa Arayışı' konusu ele alındı.
Kaynak: Diyarbakır Söz