Diyarbakır‘ın tarihi’nin yer aldığı yazımıza hoş geldiniz. Diyarbakır ismi aynı zamanda Diyarbekir olarak da yazılır ve tarihsel olarak Amida, şehir , güneydoğu Türkiye. Dicle Nehri‘nin sağ kıyısında yer almaktadır.
Diyarbakır ismi aynı zamanda Diyarbekir olarak da yazılır ve tarihsel olarak Amida, şehir , güneydoğu Türkiye. Dicle Nehri‘nin sağ kıyısında yer almaktadır. Adı, şehri MS 7. yüzyılda fetheden bir Arap kabilesi olan “Bekir halkının ilçesi ( diyar )” anlamına gelir . – Bakır’ın (Türkçe: “bakır”) modern yazılışının , bölgenin bakır bolluğunu ifade ettiği için söylenir.
MS 3. yüzyılda Roma kolonizasyonundan önce gelen antik bir şehir olan Amida, şehrin etrafına yeni surlar inşa eden Roma imparatoru II. Konstantius tarafından genişletilip güçlendirildi (349). Uzun bir kuşatmadan sonra 359’da Pers kralının eline geçmiştir. Daha sonraki Romalılar ile Persler arasındaki savaşlarda sık sık el değiştirmiş ve Araplar tarafından ele geçirildiğinde Bizans’ın elindeydi (c. 639). Abbasilerin bölge üzerindeki kontrolünün zayıflaması ve 10. yüzyılda Musul’un ( Irak’ta ) Hamdani hanedanının ortaya çıkmasıyla birlikte Amida, çeşitli Arap, Türk, Moğol ve Pers hanedanları tarafından yönetildi.tarafından ele geçirilinceye kadar1516’da Osmanlı padişahı. Osmanlı yönetiminde büyük ve önemli bir eyaletin başkenti , refahını yeniden kazandı. Pers sınırına yakın konumu da ona stratejik önem verdi ve şehir, İran’a karşı ordular için bir üs olarak kullanıldı.
Dicle Nehri boyunca yüzyıllarca bereket veren kalkan şeklindeki surları içinde yaklaşık 7000 yıl ayakta kalan bu mağrur kentin adı Asur hükümdarı Adad-Nirari’ye ait bir kabzada “Amed” olarak geçmektedir. Roma ve Bizans kaynaklarında “Amed, O’mid, Emit veya Amid” olarak geçen isim, daha sonra surların siyah renginden dolayı “Kara Amed” olmuş, son olarak surların siyah olması nedeniyle “Diyar-ı Bekr”e dönüşmüştür. Burada hüküm süren Arap kabilesinin adı.
1) Sülüklü Han
1683 yılında inşa edildiğinde 3 katlı olan Sülüklü Han, Hanilioğlu Mahmut Çelebi ile kız kardeşinin isteği üzerine yapılmış.
Yalnızca bir katı ayakta kalan bu han, bugün ziyaretçilerini ağırlayabilen otantik bir mekân olarak varlığını sürdürüyor.
Zamanında Kurtuluş Savaşı’na da hizmet etmesiyle tarihi bir önem taşıyor.
Kapısında bulunan kitabede hanın geçmişinin 5 dilde sunulması etnik kaynaşmanın kanıtı adeta.
2) Hasan Paşa Hanı
Yapımı 1573 yılında tamamlanan bu iki katlı handa bir avlu ve bir de şadırvan bulunuyor.
Hanlarına sahip çıkan Diyarbakırlılar, bu tarihi hanı turistik bir merkez haline getirerek değerlendirmişler.
Doğal bütünlüğü sağlayarak dekore edilen hanın içinde pek çok işletme bulunuyor. Gezinizden arta kalan yorgunluğu burada atabilmek için şöyle bir demli çay söyleyin kendinize.
3) Deliller Hanı
Aynı zamanda kervansaray olarak hizmet veren han, Diyarbakır Valisi Hüsrev Paşa’nın isteğiyle yaptırıldıktan sonra valinin ismiyle anılsa da zaman zaman hacı adaylarına rehberlik edecek delillerin burada ağırlanmasından dolayı Deliller Hanı olarak da bilinir olmuş.
Bugün hala otel olarak kullanılan hanın restoran bölümü de var.
4) Kervansaray
1521 yılında yapımına başlanan Kervansarayın inşası 6 yıl sürdükten sonra 72 tane odasına ek olarak 800 deve için yapılmış ahırı ve 17 tane dükkanıyla hizmete açılmış.
Bugün misyonundan çok fazla bir şey kaybetmeyen bu han, bir otelin bünyesinde hizmet vermeye devam ediyor.
5) Ağil Asur Kalesi
Oldukça stratejik olarak planlanan kale, üç taraftan vadilerle çevrili bir kayanın oyulmasıyla oluşturulmuş.
Asur işçiliği bulunan kale, depolama ve sığınma alanı olarak düşünülse de yer altı tünellerine bakılırsa savaş anlarında kritik bir konumu olduğu izlenimi oluşuyor. Bu tüneller Dicle Nehri’ne kadar da ulaşıyor üstelik.
Bu kaleye geldiğinizde kalenin kuzeydoğu tarafında kalan kral mezarlarını da görebilirsiniz.
6) Diyarbakır Kalesi
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Diyarbakır Kalesi, heybetli görünümüyle Sur ilçesinin bir parçası olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.
9 bin yıllık surları, şehir burçları, iç ve dış kale bölümleriyle oldukça ilgi çekici bir duruş sergiliyor.
7) İç Kale
1207 yılında yapılan Artuklu Kemeri’nden giriş yapılabilen İç Kale, geçmişi milattan önce 4 bin 200 yılına kadar dayanan Amida Höyük ve sadece kalıntılarına rastlanılan Artuklu Sarayı gibi önemli eserleri saklıyor içinde.
Bir dönem hapishane görevi gören İç Kale’nin içindeki bu sarayda kitaplarının kopyaları Avrupa’nın çeşitli yerlerinde, Süleymaniye ve Topkapı kütüphanelerinde bulunan El Cezeri’nin Orta Çağ’da ürettiği robotları kullanılmış.
8) Dış Kale
Diyarbakır Kalesi’ni, surlarını ve burçlarını kapsayan geniş bir alanın tamamı, Dış Kale olarak adlandırılıyor.
Bu haliyle bir kalkan balığına benzediği söylenen Dış Kale’nin bütünlüğü vakti zamanında dönemin valisi tarafından Dağkapı kısmındaki surlar yıktırılarak bozulmuş.
Fransız bir arkeolog tarafından durdurulan yıkımdan geriye kalanlar, restorasyonlarla yaşatılmaya devam ediyor.
9) Şehir Burçları
Dış Kale üzerinde bulunan tam 82 burcu işaret ediyor Şehir Burçları.
Üzerinde kabartmalı şekiller ve figürler olan burçlardan Güneş Tapınağı’nın üzerinde bulunan Keçi Burcu, Diyarbakır’ın en güzel manzaralarından birini sunuyor.
Keçi Burcu ve Güneş Tapınağı’nı görmek isterseniz girişler ücretsiz.
1208 yılında eş zamanlı inşa edilen Yedi Kardeş Burcu ve Evli Beden Burcu, zamanla Usta Çırak Efsanesi olarak bilinen bir şehir efsanesine gebe kalmış. Efsaneye göre çırağın işi ustanınkinden iyi olunca usta yaptığı burçtan kendini bırakıyor. Bunu görünce içerleyen çırak da dayanamayıp intihar ediyor.
10) Diyarbakır Surları
Yüksekliği 10-12 metreyi bulan Diyarbakır Surları, İç Kale içinde 5 bin 700 metre boyunca uzanıyor.
Varlığı milattan öncesine dayanan surlar, zaman içinde tahrip olduğu için milattan önce 349’da Bizans İmparatoru Costantinus’un yenileme emriyle yeniden yükselmiş ve Mardin Kapı, Su Kapısı, Urfa Kapı ve Harput Kapı olarak adlandırılan 4 ana kapısıyla günümüze kadar ulaşmış oluyor.
11) Mardin Kapı
Tel Kapısı veya Tepe Kapısı olarak da bilinen Mardin Kapı, Diyarbakır’ı ele geçiren Halife Murtezid Billah tarafından yıktırılan surların içinde olmasına karşın 900’lü yıllarda Halife Muktedir Billah ile vezirinin arzusu üzerine bir mühendis tarafından onarılarak bugüne kadar ulaşmış.
Kürtçe adı Deriyê Mêrdînê olan bu kapı, eski Mardin yoluna uzandığından bu isimle anılıyor.
12) Urfa Kapı
Halep veya Rum Kapısı adlarıyla da bilinen Urfa Kapısı aslında biri büyük, toplamda üç kapıdan oluşuyor.
En eski kapı iki taraftan demir kapılara sahip bir geçit gibiyken bugün sadece kapıların ve zindanların kalıntılarıyla kalakalmış bir tünel gibi duruyor.
Kürtçe söylemiyle Deriyê Ruhayê’nin sonradan açılan kapıları, Cumhuriyet zamanından kalan bir miras gibi varlığını sürdürüyor.
13) Harput Kapı
Harput’a doğru açıldığından Harput Kapı olarak anılan bu kapıya Dağ Kapı veya Deriyê Çiyê de deniyor.
1932’de şehre hava akışı sağlayabilmek için Dağkapı Burcu’nu takiben birkaç burç ile sur duvarlarının küçük bir kısmı yıktırılmış.
Bu kapının iki katından birinde Diyarbakır Devlet Güzel Sanatlar Galerisi bulunuyor.
14) Dicle Kapısı – Su Kapısı
Dicle Nehri’ne ve verimli Hevsel Bahçeleri’ne açılan Su Kapısı’nın yapımına 1240 yılında başlanmış ve bir sene sonra yapımı tamamlanmış Bizans Dönemi eseri olarak günümüze ulaşmış.
Tek girişi olan bu kapı, zaman zaman Dicle Kapısı olarak anıldığı gibi Yeni Kapı veya Deriyê Nû diye de isimlendiriliyor.
15) Diyarbakır Arkeoloji Müzesi
Zenciriye Medresesi’nde 1934 yılında açılan ama 1985’ten beri Elâzığ Caddesi’nde bulunan bu müzeyi ziyaret ettiğinizde Paleolitik Dönemi’nden Osmanlı Dönemi’ne kadar yaşanan gelişmelere tanık olacaksınız.
Çeşitli ören yerlerindeki kazılar hala devam ettiği için müze, yeni buluntularla tazelenme ve yeniden cazibe merkezi olma şansına erişiyor.
Yaz döneminde saat 09.00’da ve kış döneminde 08.00’de açılan müzenin kapanış saati 17.00 oluyor.
Ziyaret etmek isterseniz, pazartesi günleri kapalı olan müzenin giriş ücreti 5 TL.
16) Çay Önü Ören Yeri
9000 yıllık Çayönü buluntularını da görmek isterseniz Ergani ilçesine yolculuk etmeniz gerekiyor.
Buradaki antik kentten bulunanlar Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’nde görücüye çıkıyor.
Çayönü Höyüğü’nde çalışmalar devam ettiği için bölgede hareketlilik sürse de buluntular Diyarbakır Müzesi’nde sergileniyor. İsterseniz müzedeki buluntuları da inceleyebilirsiniz.
17) Gazi Köşkü
Özüne dört elle sarılan şehir Diyarbakır, 9 bin yıllık tarihini göz önüne bırakmış ziyaretçi bekliyor.
Ola ki Dicle’nin bile toprağında akmaktan mutluluk duyduğu şehre gidip tarihe, kebaba, karpuza doymak isterseniz adresiniz Güneydoğu Anadolu.
Hoş sohbeti, samimiyeti ile gönülleri fetheden yöre halkının surlar içindeki yaşamına tanıklık edebilmenize olanak tanıyacak bu gezintiye çıkmadan önce bilmeniz gereken her şeyi bu yazımızda sizlerle paylaşmak istedik.
İşte tüm cazibesiyle size kendini sunacak Diyarbakır’dan enstantaneler:
Semanoğlu Köşkü olarak da anılan Gazi Köşkü, üzerinde Akkoyunlu işçiliğini taşıyor.
15. yüzyılda yapılan köşk, 1916 yılında Kolordu Karargâhı için şehre gelen Mustafa Kemal Atatürk’ün yaklaşık bir sene kadar burada konaklaması için kullanıldıktan sonra Diyarbakır Belediyesi tarafından 1926 yılında Atatürk’ün “fahri hemşeri” sıfatına layık görüldüğünün ertesi yılı halk arasında toplanan parayla sahiplerinden alınan köşk, kendisine takdim edilmiş.
Ücretsiz olarak ziyaret edebileceğiniz köşkteki tesiste hoş vakit geçirmek isterseniz buradaki hizmetler belli bir ücret karşılığında sağlanıyor.
18) Cahit Sıtkı Tarancı Evi
Ünlü şairin doğduğu evin 1973 yılında müze haline getirilmesi sayesinde yöreye ait kültürel dokulara sahip 14 odası olan bu evde Cahit Sıtkı’nın gelişimlerini, şairliğe adımlarını düşünmeye dalacaksınız.
Ücretsiz olarak giriş yapabileceğiniz Cahit Sıtkı Tarancı Evi bir süredir tadilat nedeniyle kapalı olsa da dışarıdan görmek için bile zaman ayırmaya değer.
19) Ziya Gökalp Müzesi
Şu sıralar tadilat gören Ziya Gökalp Müzesi, 1824 yılında bir yazar ve şair olarak adını duyuran Ziya Gökalp’in ailesine ait evin 1953 yılında alınmasından üç yıl sonra hizmete açılmış.
Ünlü sanatçının doğup büyüdüğü bu evi, yeniden açıldıktan sonra ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.
Yazarın eşyaları dahil o döneme hitap eden pek çok kültürel detayı bulabileceksiniz bu müzede.
20) Ahmed Arif Edebiyat Müzesi
Şair Ahmed Arif’e ait eşyaların, bizzat kendi el yazısıyla yazdığı eserlerinin bulunduğu müze, kurulduğu 2011 yılından beri şu an bulunduğu konakta ziyaretçi kabul ediyor.
Müzeyi gezdikten sonra pek çok edebiyat ve tarih kitaplarının yuvası olan kütüphanesinde de vakit geçirebilirsiniz.
Pazar günleri kapalı olan müzeyi hafta içi sabah 9’dan akşam 5’e kadar, cumartesileri ise sabah 8’den akşam 4’e kadar ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.
21) 4 Ayaklı Minare
Şeyh Mutahhar Cami’yi meşhur eden minare, İslam dinindeki dört mezhebi temsil eden dört ayağa sahip oluşuyla öne çıkıyor.
Akkoyunlular Dönemi’nden Diyarbakır’a hatıra kalan minarenin altından 7 kez geçenlerin dileklerinin kabul olacağına inanılıyor.
22) Diyarbakır Ulu Cami
Paganizm dönemlerinden bu yana farklı dinlere ibadet merkezi olarak kullanıldıktan sonra Anadolu’nun ilk camisi olarak hizmet vermeye başlayan Ulu Camii, her bir cephesini dört farklı mezhebin kullanımı için ayırmış olmasıyla da büyük önem taşıyor.
Diyarbakır’ın fethinden sonra Müslüman ibadeti için Ulu Cami, Saint-Thoma Kilisesi’nden dönüştürülmüş.
23) Behram Paşa Cami
Oldukça süslü bir minberle gönülleri fetheden Behram Paşa Camii, Diyarbakır’da mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir.
Camiyi 1564 ile 1572 yılları arasında o zamanın valisi Behram Paşa’nın isteği üzerine Mimar Sinan yapmış ve kendine has üslubuyla Osmanlı mimarisine yeni boyutlar kazandırmış.
24) Kale Cami
Hazreti Süleyman veya Nasıriye Camii olarak anılan Kale Camii, bu ismini İç Kale surlarıyla iç içe inşa edilmesinden alıyor.
Osmanlı Dönemi’nde Diyarbakır’ın fethi sırasında ölen sahabelerin defnedildiği yer olan Kale Cami, turistler tarafından büyük ilgi görürken Diyarbakırlı halkın gözünde de çok özel bir konumda bulunuyor.
Özellikle perşembe ve cumaları sahabelerin bulunduğu yer olan Meşhed büyük ilgi görüyor.
25) Safa Cami
Taş süslemeleriyle öne çıkan Safa Cami, 15.yüzyılda Akkoyunlular tarafından yaptırılmış.
İçinde bir bitkinin de olduğu malzemelerle dikildiğinden “kokulu” anlamına gelen Parlı Cami adıyla da anılıyor.
Bezemeli minaresine öyle özenilmiş ki zamanında sadece cuma günleri kullanılmak üzere üzeri örtülmüş.
Mimarisiyle camiyi sönük bırakan bu minare, görkemli ve bir o kadar da zarif duruşuyla günümüze ulaşmış.
26) Zenciriye Medresesi
Sincariye Medresesi olarak da anılan Zenciriye, tipik bir medrese olsa da Evliya Çelebi’ye göre dönemin alimlerinin değer verdiği bir medrese konumundaymış.
1934 yılındaki onarımından sonra Diyarbakır Arkeoloji Müzesi olarak bile kullanılmışsa da sonradan Sur İlçe Müftülüğü nezdinde yatılı kuran kursu olarak hizmete girmiş.
27) Mesudiye Medresesi
1223 yılında Artuklular Dönemi’nde yapılan medresenin ismi, inşasını yapan ustadan geliyor.
Zamanın en iyilerinden olan medresede hem İslami öğretiler verilmiş hem de Fen ilminin öğrenilmesinde katkı sağlamış.
Medreseyi öne çıkaran şey ise doğal afetlere karşı uyarıcı bir etkiye sahip dönebilen sütunlar inşa edilmiş olması.
28) Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi
3. yüzyıldan bu yana kilise, Ali Paşa’da hala ibadete açık.
Onarımlardan dolayı, özgün yapısında değişikliklere gidilse de son onarımı 18. yüzyılda gördüğünden tarihin izlerini taşımaya devam ediyor.
Üç avlulu Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi, tarihi eserlerini bünyesinde saklıyor.
Ziyaret etmek isterseniz giriş ücretleri öğrenciler için 1 TL iken yetişkinler için 2 TL.
29) Surp Giragos Ermeni Ortodoks Kilisesi
Özüne dört elle sarılan şehir Diyarbakır, 9 bin yıllık tarihini göz önüne bırakmış ziyaretçi bekliyor.
Ola ki Dicle’nin bile toprağında akmaktan mutluluk duyduğu şehre gidip tarihe, kebaba, karpuza doymak isterseniz adresiniz Güneydoğu Anadolu.
Hoş sohbeti, samimiyeti ile gönülleri fetheden yöre halkının surlar içindeki yaşamına tanıklık edebilmenize olanak tanıyacak bu gezintiye çıkmadan önce bilmeniz gereken her şeyi bu yazımızda sizlerle paylaşmak istedik.
Haber: Yılmaz BEKLEYEN, İsa İPEK
Kaynak: Diyarbakır Söz