Neşet Girasun, "Bana Türkiye'nin karanlık bir tünelden hızla geçtiğini, toplumsal barışı istemeyenler, bunu dinamitlemek isteyenler için en iyi hedeflerinden birisinin kendisi olacağını söyledi" dedi. Dört Ayaklı Minare'nin önünde silahlı çatışma başlayıp herkes bir yerlere kaçışırken Elçi'nin kaçmadığını belirten Girasun, "Cesurdu, korkmuyordu. Tanıdığım için kaçmamasını yadırgamadım" diye konuştu.
Diyarbakır Barosu'nun öldürülen Başkanı Tahir Elçi'nin aile avukatı, büro ortağı ve hemşerisi olan Avukat Neşet Girasun, Tahir Elçi ile ilgili bilinmeyenleri ve Elçi ile aralarında geçen son konuşma ile soruşturma boyutunu anlattı. Olayın yaşandığı gün silah sesleri gelince ve saldırganlar sokağa girince herkesin korunmak için bir yere kaçtığını, ancak Elçi'nin kaçmadığını hatırlatan Neşet Girasun bunu şöyle yorumladı:
"Tahir bey hayatımda tanıdığım en cesur, en yiğit ve en gururlu insanlardan biriydi. Oradan kaçmayı hem gururuna yedirememiştir, hem de onun cesareti buna el vermemiştir, izin vermemiştir. Cizre'de 10 gün sokağa çıkma yasağının ilan edildiği dönemde, yasağın ilan edildiği gün ve büyük katliamlar yaşanmadan önce Cizre'ye ilk giden kişi Tahir Elçi olmuştur Diyarbakır Barosu ile birlikte. Yasak ilan edilip şehrin giriş çıkışları yasaklandıktan sonra Cizre'ye gitmiş ve polisler ilçeye girişine izin vermemiş. Elçi ısrarla gireceğini söylemesi üzerine polisler 'Tarayacağız' demiş. Bu ısrarından geri adım atmayınca Emniyet Müdürü devreye girip Tahir Elçi'nin Cizre'ye girişine izin vermiş. Yine Silvan'da Elçi sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde Silvan'a gitmiş, orada da etrafında avukatlar olmasına rağmen zırhlı araçtan ateş açılmıştı. Yine etrafındakiler insani bir refleks ile korunmak için bir tarafa çekilirken Tahir Bey panzerin üzerine yürümüştü. Tahir Bey böyle bir kişilikti, korkusuz bir adamdı, gururluydu. Bu yüzden o gün oradan ayrılmadı. Ben ayrılmamasını yadırgamadım."
'YA POLİS KURŞUNU, YA ÖNCEDEN PLANLANMIŞ SUİKAST'
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın Elçi'nin eşi Türkan Elçi'ye taziye ziyaretinde bulunduğu sırada kendisinin de orada hazır olduğunu söyleyen Avukat Girasun, şöyle konuştu:
"Türkan Hanım'ın tek isteği vardı, soruşturma sağlıklı ve hukuka uygun şekilde yürütülsün. Tahir Elçi'nin katilleri ortaya çıkarılsın. Bu kaygısını ısrar ile birkaç defa dile getirdi. Bakan ve yanındakiler bu soruşturmanın üzerine kararlılık ile gideceklerini, devletin eski devlet olmadığını belirtiler. Bakan Bozdağ Tahir Elçi'nin failleri kimler olabilir diye kendisi konuyu açtı. 1 olay yerindeki polislerden biri olabilir, 2 kaçan iki saldırgandan biri olabilir, 3 planlanmış bir suikast olabilir, 4 hendekler tarafından açılmış bir ateş olabilir. Ben orada Bakan beyin sözünü keserek devreye girdim. Tahir Beyin hendekler tarafından atılan bir kurşun ile öldürülme ihtimalinin sıfır olduğunu söyledim. Çünkü, hendeklerin bulunduğu sokak Tahir Elçi'nin vurulduğu sokağı görmüyor. 'Bunu ihtimaller arasından çıkarın' dedim. Hatta kaçan iki saldırganda bu konuda şüpheli görünmüyor, çünkü birinin mermisi bitmiş ve silahı polise atıyor, diğeri ise silahı bir elinden diğerine alarak kaçıyor. Dolayıyla burada iki ihtimal kalıyor. Bizde defalarca görüntüleri izledik. Ya olay yerindeki 3- 4 polisten biridir, ya da Elçi'nin öldürülmesi için daha önce düğmeye basılmış, bu suikast planlanmış, bu plan dahilinde hareket eden bir kişidir. Savcılıktan bize verilen dosya fotokopisinde olay yerinden ateş eden polislerin ifadesi yoktu, sadece ilk olayın olduğu yerdeki polislerin ifadesi vardı."
10 GÜN ÖNCE 'KAOS İÇİN EN İYİ HEDEFLERDEN BİRİ BENİM' DEMİŞ
Avukat Neşet Girasun, Elçi'nin televizyonda sarf ettiği sözler nedeniyle hakkında linç kampanyası başlatıldığını da ifade ederek ŞUNLARI SÖYLEDİ:
"Tabi biz sürekli Tahir Bey ile bu meseleyi kendi aramızda konuşuyorduk. Linç kampanyası sadece sosyal medya üzerinden yapılmadı maalesef. Buna en büyük partnerliği yargı yaptı maalesef. Bakırköy Cumhuriyet Baş Savcılığı da bu sosyal medyadaki linç kampanyasının bir ayağını oluşturdu. O yüzden bunu bir devlet politikası olarak da algıladık. Bu sebeple ben bir kaç defa kendisine şey önerisinde bulundum, yani profesyonel yakın koruma tahsis edelim sana diye. 'Tamam' falan diyordu ama, onun için her zaman öncelik olan toplumsal meseleler, olaylar, baronun sorunlarıydı. Onun için öncelikli gündem maddeleri bunlardı. Kendisi ikinci plandaydı. 10 gün önce bu konuyu konuşurken güvenlik boyutunu şöyle bir şey demişti bana 'Türkiye bir karanlık tünelin içerisine doğru hızla yol alıyor. Ciddi bir belirsizlik var. Bir kaos ortamı var. Bu toplumsal barışı daha da bozmak isteyenler, dinamitlemek isteyenler için, karanlık güçler için en iyi hedeflerden biri benim' demişti. Tahir Elçi bu şeyi görüyordu, aslında hissetmişti. Hissetmişti derken yani rasyonel verilere dayanarak bunu söylüyordu. Çünkü, konumunu biliyordu. Toplumdaki karşılığını biliyordu. Biz Tahir Bey ile sokağa çıktığımız zaman Tahir Bey yürüyemiyordu insanların sevgisinden, kendisine gösterilen saygıdan. Bu durumun farkında olduğundan dolayı bu kaygılarını da en son dile getirmişti. Vefatından 10 gün önce. Hatta Hrant Dink'le bir şeyle kurmuştu, yani hem başlangıç boyutu hem gelişme boyutu hem de sonuncunun da ona benzeyebileceğini ifade etmişti."
'TEMİZÖZ DAVASINI TAKİP EDİYORDU'
Tahir Elçi'nin en son Perşembe günü bürosundaki odasına geldiğini, büroda kamuoyunda 'Temizöz ve diğerleri davası' olarak bilinen JİTEM mensupları ile ilgili dava üzerinde çalıştığını kaydeden Girasun şunları anlattı:
"Askerler ve itirafçıların kurduğu bir infaz mangasının Cizre'de işlediği faili meçhul 20 küsür cinayet davasını takip ediyordu. Tahir beyin bu davanın ilerlemesinde ciddi katkıları olmuştu, hatta bir kaç sanığın yakalanmasını Tahir bey sağlamıştı. Bu dosyada yakın zamanda tüm sanıklar beraat etti. Bu dosyanın temyizi için çalışıyordu. Temyiz dilekçesini yazmak için en son bununla ilgili çalışmalar yapıyordu. Bir de Diyarbakır'da tutuklanıp serbest bırakılan 2 İngiliz muhabirin tutuklu olan tercümanlarının davasına bakıyordu. Tahliyesi için itiraz dilekçesi yazıyordu."
Kaynak: Diyarbakır Söz