Psikiyatrist Bülbül: yoksulluk intihara sürüklüyor

Bölge kentlerinde artış gösteren genç intiharlarının nedenlerini irdeleyen Psikiyatrist İsrafil Bülbül, kötü ekonomi ile birlikte yıllardır devam eden çatışmalı ortamın beslediği psikiyatrik rahatsızlıkların bireyleri bu tür yöntemlere sürüklediğini söyledi.

Psikiyatrist Bülbül: yoksulluk intihara sürüklüyor

DİYARBAKIR-Türkiye’de pandemi koşullarının günden güne derinleştirdiği ekonomik kriz, işsizlik, yoksulluk ve tüm bunların beslediği gelecek kaygısı, insanları intihara sürükler hale geldi. İddialara göre, ülkede 2002-2019 arasında 5 bin 806 kişi intihar etti. Bu intiharların nedenini ise geçim sıkıntısı ve ticari başarısızlık oluşturdu.                   

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin Nisan ayı başında yayımladığı rapora göre ise, son 8 yılda 6'sı çocuk en az 502 işçi, iş yeri şartları nedeniyle intihara sürüklendi. Bu intiharları 218’i işçi ve 84’ü memur olmak üzere 302 ücretli çalışan, 111’i esnaf ve 21’i çiftçi olmak üzere 132 kendi nam ve hesabına çalışanlardı. Bunlarla birlikte ataması yapılmayan öğretmenler de dahil olmak üzere benzer koşullardaki 68 işsiz işçi intihara sürüklendi.

İntihar vakaları yaşanan kentler arasında bölge kentleri var. Öyle ki Diyarbakır'da son bir ay içerisinde 3, Silvan ilçesinde ise 6 ayda 11 insan yaşamına son verdi. Üstelik bu vakalar sadece kamuoyuna yansıyanlar.  Karşılaşılan bu intihar olaylarında dikkat çeken noktalardan biri ise çoğunluğunun gençlerden oluşması.  Psikiyatrist-Psikoterapist Uzman Doktor İsrafil Bülbül’e göre, diğer kentlerden farklı olarak bölge kentlerinde yaşanan intiharlarda ekonomik sorunlar ile birlikte güvenlikçi politikalar etkili.

EKONOMİK KRİZ ETKİLİYOR

Türkiye’de son 50 yılda intihar vakalarında yüzde 50’lik bir artış olduğunu dile getiren Bülbül, TÜİK verilerine göre bunun yüzde 4-5 civarına denk deldiğini ifade etti. Fakat bu verilere güvenmediklerini ekleyen Bülbül, intiharların temelinde yatan etmenleri dair şunları söyledi: “En kuvvetli muhtemel nedeni psikiyatrik rahatsızlıklar olarak biliniyor. Dünyada yapılan araştırmalar da yüzde 80 bu yönde. Bu psikiyatrik rahatsızlıkların başında da depresyon dediğimiz rahatsızlık geliyor. Bu tedavi edilmediğinde ve yeteri kadar sosyal destek olmadığında özellikle erkeklerde intihara meyil daha da artabiliyor. ‘Ekonomik alt üst oluşlarda, krizlerde intiharların artacağını’ belirten Emile Durkheim’in görüşü 200 yıldır herkes tarafından bilinir. Evet, gerçekten de böylesi bir durum söz konusu. Ekonomik zorluklar intiharın nedeni olmasa da teşvik edebiliyor.”

ÇATIŞMALI ORTAM TRAVMASI

Bülbül, bölge kentlerinde karşılaşılan intihar vakalarında ise ekonomik sorunların yansı sıra güvenlikçi politikaların da etkisinin yüksek olduğunu vurguladı.

Bülbül, “Son 30 yıldır bölgede süren çatışmalı ortamın psikiyatrik rahatsızlıklara etkisi mutlaka var. Bu psikiyatrik oranlar arttıkça intihar oranları da artıyor. Travma sonrası stres bozukluğu, doğrudan bu çatışmalı ortamın bir sonucudur. Bu travmatik rahatsızlıklar da bizim bölgemizde neredeyse yüzde 50 civarında ve bu oranda yine dünya verilerinin üzerinde bir sayı. Aynı zamanda bölge kentleri,, Türkiye’nin diğer bölgelerine göre ekonomik olarak her zaman çok daha da kötü bir durumda. Ekonominin kötü olması, çatışmalı ortamın devam etmesi, bu ortama bağlı psikiyatrik rahatsızlıkların daha da artması nedeniyle bölgede intihar hızının arttığını söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.

KAPİTALİST SİSTEMİN BASKISI

Kendilerine gelen şikayetlerin daha çok depresif şikayetler olduğunu paylaşan Bülbül, hayattan zevk alamama, umutsuzluk, çaresizlik, isteksizlik, hiçbir şey yapmayı istememe şikayetlerinin temelinde kapitalist sistem baskısının olduğunu kaydetti. Bu şikayetlerle gelenlere ise depresyon tanısı koyduklarını belirten Bülbül, “Kapitalist sistemin varlığı ve baskıları bu durumu ileriye taşıyor ve kolaylaştırıcılığını arttırıyor” dedi.

MEDYANIN SORUMLULUĞU!

Bülbül, intihar olaylarında medyanın konuyu ele alış tarzının da çok önemli olduğunun altını çizdi.

Bülbül, bu hassasiyeti ise “Dünya Sağlık Örgütü’nün bir tutum belgesi var. Belgelerdeki kriterlere göre haber yapılması gerekiyor. En kısa şekilde dramatize edilmeden, fotoğraf kullanmadan ve ayrıntılara girmeden, kişinin hasta olduğunu belirtmek gerekir. Bizim ruh sağlığı profesyonelleri olarak yapacağımız şey ise damgalamaya karşı durmak” sözleriyle dile getirdi.

İNTİHAR ENGELLENEBİLİR

Fakat Türkiye toplumunda ‘psikiyatriğe gidersem bana deli, güçsüz, zayıf derler’ düşüncesi ve damgalanma korkusunun hakim olduğunu söyleyen Bülbül, “Biz deli doktoru değiliz, bize gelenler de deli değil. Psikiyatrik rahatsızlıkları olan kişiler zayıf, güçsüz kişiler değil. Çünkü psikiyatrik rahatsızlıkların kişilikle bir alakası yok. Dünyanın en güçlü, insanı da depresyon geçirebilir. Bu insanın elinde olan bir şey değildir. O yüzden herhangi bir kişi kendisinde psikiyatrik bir rahatsızlık olduğunu düşünüyorsa, en yakın zamanda doktora gitmeli, tedavi almalı. İntihar engellenebilir, depresyon tedavi edilebilir bir davranıştır” şeklinde konuştu.

Kaynak: Diyarbakır Söz