Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak ile Fırat Anlı, Sur Belediyesi Eş Başkanı Seyid Narin ile Fatma Şık Barut ve Silvan Belediyesi Eş Başkanı Yüksel Bodakçı’nın gözaltına alınmasına ilişkin basın açıklaması yaptı. Sur Belediyesi önünde yapılan açıklamaya, ilçe belediye eş başkanları, HDP ve DBP il eş başkanları katıldı.
Açıklamayı yapan Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Fırat Anlı, devletin bölgede polis, asker, güvenlik, baskı unsuru ve insanların özgürlüğünden mahrum edilmesinin karşılığı haline geldiğine dikkat çekti. Anlı, “Devleti yaratan bir toplumsal sözleşme varsa devlet bugün bunun dışındadır ve bu sözleşmeyi ihlal eden temel organ ve mekanizmadır. Eğer insanlar taleplerini ifade edemiyorsa, bunun için mücadele edemiyorsa, devletin meşruluğu kalmamıştır. Eğer bir devlet, kaba şiddet ve bildik zor yöntemlerle kendini ayakta tutmaya çalışıyorsa, o devletin artık hukuk devleti olduğundan söz edemeyiz. “ diye konuştu.
7 Haziran’dan bu yana ülkede devlet mekanizması olup olmadığının kuşkulu olduğuna, hükümet kurma yetkisi almış geçici bir hükümetin, dolayısıyla ülkeyi yöneten bir siyasal iktidarın olmadığına işaret eden Anlı, operasyonlar, gözaltılar, yargılamalar ve insan hakları ihlallerinin devam ettiğini, bu ortamda hiç kimsenin özgürlüğü ve güvenliğinin kalmadığını söyledi.
“Peki bunun sorumlusu kimdir? Biz kimin yakasını tutacağız? Kimden hesap soracağız?” diye soran Anlı, şunları kaydetti: “Böylesi bir kaos yaratmak kimseye yarar sağlamayacaktır. İki aydır bu ülke, bir çılgınlığı yaşıyor. Bu ülke, gençlik ve geleceğinin kayıp gittiğini izleyerek kahroluyor. Buna karşı ses çıkaran herkese terör yaftası yapıştırılıyor.”
Kamu otoriteleri ve yargı mensupları bu çılgınlığa alet olmamalı
KCK operasyonlarını “paralele” yükleyenlerin, Balyoz operasyonları için “kandırıldık” diyenlerin bu operasyonlar için ne diyeceğini soran Anlı, konuşmasına şöyle devam etti: “Yarın bu operasyonların siyasal ve hukuksal sorumluluğunu taşıyacaklar mı? Buradan açık söylüyoruz. Yereldeki kamu otoriteleri ve yargı mensupları; bu çılgınlığa alet olmayınız, halktan yana ve demokratik hakların kullanımından yana bir tavır içerisinde olunuz. Şimdi hep birlikte izliyoruz. Ülkenin Cumhurbaşkanı çıkıp, zaten rejim değişmiştir diyor. 770 bin kilometre karelik alanda rejimi tek başına değiştirebilecek güce ve iradeye sahip. Ama bir mahallede, mahallenin iradesi bir araya gelip, devleti reddetmeden; ama kendi haklarımızı, temsiliyetimizi hayata geçiriyoruz denildiğinde, en ağır bir şekilde sabah kapıları kırılarak gözaltına alınıyor, terör yaftasıyla suçlanıyor. Bu kadar açık bir tabloda kimseyi artık kandıramazsınız.”
Bu coğrafyada herkesin ifade özgürlüğünün olduğunu, insanların özerklik, federasyon, eşit ve kardeşçe bir yaşam ve kendi kimliğine saygı isteyebileceğini, bunun hiçbir şekilde suç olmadığını söyleyen Anlı, bu talebin suçlama konusu yapılmasının hukukun iflas etmesi anlamına geleceğini söyledi.
Kabul etmiyoruz, serbest bırakılmalılar
Halkın kendi iradesiyle göreve getirdiği kurumların baskı altında olduğuna dikkat çeken Anlı, “Sur Belediyesi Eş Başkanları Seyid Narin ile Fatma Şık Barut ile Silvan Belediyesi Eş Başkanı Yüksel Bodakçi, ilçe eş başkanları, meclis üyeleri, mahalle meclisi çalışanları ve belediye personelleri şu an özgürlüklerinden mahrum bırakılmıştır. Bunu kabul etmiyoruz. Bu kadar kolay değildir. Özgürlüğümüzü, güvenliğimizi sizlerin eline emanet etmeyeceğiz. Artık buna bir son verilmesi gerekiyor.” diye konuştu.
Yargının suç olduğunu düşündüğü konularda dava açabileceğini, ancak halkın iradesi olan belediye başkanlarının kapıları kırılarak, yerlere yatırılarak gözaltına alınmasının onur kırıcı olduğunu ifade eden Anlı, bunu kendilerinin de halkın da kabul etmediğini, etmeyeceğini kaydetti.
“Hiçbir insanın zarar görmemesi, sürecin diyalog ve çözüm sürecine evrilmesi için çaba harcıyoruz. Bu çabamızda da sonuna kadar ısrarcıyız. Dün arkadaşlarımız Silvan ve Lice’de bunun çabasını gösterdiler. Üzerimize ne düşüyorsa bunu yapmaktan imtina etmeyeceğiz.” diyen Anlı, gözaltına alınanların serbest bırakılmasını istedi. Anlı, bu şekilde barış sürecinin gelişmeyeceğini de sözlerine ekledi.
Kışanak: Hukuksuzluk devlet nizamı haline getirildi, bunun adın faşizmdir
Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak ise ülkede hukuksuzluğun devlet nizamı haline getirilmeye çalışıldığını, "ben yaparım, ben vururum, ben kırarım, ben gözaltına alırım, bana biat etmeyene her türlü zulmü yaparım" diyen bir zihniyetin kendisini devlet olarak örgütlemeye çalıştığını, bunun adının “faşizm ve otoriter rejim” olduğunu belirtti.
“Bu artık birilerinin özlemi olmaktan çıkıp, devletin bir gerçeği olmaya başladı. Hukuk tanımayan, kural tanımayan, halkın ihtiyaçlarını, halkın taleplerini, halkın tepkilerini dikkate almayan tek taraflı işleyen elindeki bütün devlet gücünü, halkın taleplerini bastırmak için kullanan otoriter bir yönetim birileri tarafından tesis edildi.” diyerek konuşmasını sürdüren Kışanak, bu duruma sessiz kalınması halinde Sur'da, Silvan'da, Lice'de olanların yarın Türkiye'nin batısında da yaşanacağına dikkat çekti.
90’lı yıllarda yaşanan hataya düşülmesin, cesur gazeteci ve yazarlara ihtiyacımız var
“Bir ülkede devlet hukuk dışına çıkmaya başlarsa, hukuk tanımazsa, hak ve özgürlükleri rafa kaldırırsa, halka kulağını tıkarsa bir tek işlev olarak halkın taleplerini bastırmak için devletin gücünü sonuna kadar kullanmayı kendisine hak gören bir devlet anlayışı ortaya çıkarsa, artık o ülkede hiç kimsenin hakkı ve özgürlüğü yoktur.” diyen Kışanak, Türkiye kamuoyuna da şöyle seslendi: “Lütfen 90'lı yıllarda yaşanan hataya bir kez daha düşmeyin. Gözünüzü kulağınızı burada yaşananlara kapatmayın. Ne oluyor ne bitiyor bunu anlamaya çalışın. Biat etmiş medyanın servis ettiği yalanlarla Türkiye lütfen yönetilmesin. Cesur gazeteciler, cesur aydınlar, gerçeği gören yazarlara ihtiyacımız var. Gerçekleri öldürdüğünüz an bu ülkede diktatörlük, otoriter rejim, başını alıp gidecektir ve bunun mağduru da sadece ve sadece Kürtler olmayacaktır.”
Halkın ve temsilcilerinin onuruyla bu kadar oynanmaz
90'lı yılların bir daha tekerrür etmesine müsaade etmeyeceklerini kaydeden Kışanak, şöyle konuştu: “Eğer 90'lı yıllardaki gibi infazlar köy yakmalar, bütün siyasi talepleri baskıyla şiddetle bastırma yöntemi devreye girerse, bu halkın da mücadele yöntemleri gelişecektir. Biz boyun eğmeyeceğiz. 90'lı yılları bir daha yaşamayacağız. Eğer birileri KCK operasyonlarını tekrarlamak istiyorsa, bir kez daha bu halkın siyasi iradesini cezaevlerine tıkmak istiyorlarsa, buna da izin vermeyeceğiz. Tarih tekerrür etmez; yaptığınız yanlışlarda ısrar etmek, yeniden tekrar tekrar yaşamak istiyorsanız, bunun bedelini siz ödersiniz. Evet biz mağdur oluyoruz, evet biz zorluklar yaşıyoruz, özgürlüklerimizden yoksun bırakılıyoruz, tutuklanıyoruz, infazlarla yaşam hakkımız ortadan kaldırılıyor. Ama inan ki bunun toplu ve ağır bedelini Türkiye ödüyor. Bunu görmesi gerekir artık Türkiye'nin.”
“90'lı yıllara sahip çıkan bir siyasetçi var mı? KCK operasyonlarına sahip çıkacak bir tek kişi var mı?” diye soran Kışanak, meşruiyeti olmadığı için ’90’lı yıllara ve KCK operasyonlarına kimsenin sahip çıkmadığına işaret ederek, “Bugün de bu halkın seçilmiş temsilcilerinin kapılarını zorla kırmaya teşebbüs ederek, yere yatırarak, hakaret ederek gözaltına almaya teşebbüs ediyorsanız, bunun hiçbir meşrutiyeti yoktur. Yüzde 85 oy alarak, halkın temsilcisi haline gelmiş insanlara bu hakareti, bu hukuksuzluğu yapmak kimin haddinedir, bunun hesabını verecekler. Varto'da sokak ortasında çıplak bedeni sürüklenen kadının hesabını verecekler. Bu alçaklığı yapana hesap sormayan devlet, gelir benim belediye başkanımı gözaltına alırsa, bende özerklik ilan ederim tabi ki. Bir halkın onuruyla bu kadar oynanamaz.” Dedi.
Özerklik siyasi taleptir, siyasetle cevap verin
Kışanak, halkın özerklik talebiyle ilgili de şunları söyledi: “Bu halkın özerklik talebi, siyasi bir taleptir. Varsa siyasi bir talebiniz siyasetle cevap verin. Demokratik özerklik bu halkın defalarca sokaklarda, meydanlarda haykırdığı, siyasi partisinin programına koydurduğu, müzakere görüşmesinde masaya koyduğu siyasi bir taleptir. Ama yok biz siyaset yapmıyoruz, biz otoriter devlet olarak sizi ezeceğiz diyorsanız, kusura bakmayın kendimizi ezdirmeyeceğiz.”
Yerel yöneticiler hukuksuzluğun karşısında durmalı
“Kimse bize zulüm yapanlardan hesap sormayın, sesinizi çıkartmayın biat edin, gidin evinize oturun diyemez. Bunu diyen İŞİD zihniyetidir. Bir İŞİD Ortadoğu'da dayatıyor herkes bize biat etsin, bir de Türkiye'de böyle bir zihniyet var.” diyen Kışanak, halkın seçilmiş temsilcileri olarak, evrensel hukuk kurallarına uygun her türlü hak arama yol ve yöntemini deneyeceklerini, bu coğrafyanın Ortadoğu'daki bataklığa çevrilmesine izin vermeyeceklerini kaydetti. Yerel yöneticilere, hukuksuzluğun karşısında durma çağrısında bulunan Kışanak, gözaltına alınan arkadaşlarının serbest bırakılmasını, hukuksuzluğa derhal son verilmesini istedi.
ÇÖZÜM; BARIŞTA, MÜZAKEREDE VE DEMOKRATİK MÜCADELEDE ISRARDIR
Hukuk dışına çıkmanın bu ülkeye kurulabilecek en büyük tuzak olduğunu ifade eden Kışanak, sözlerini şöyle noktaladı: “Bu coğrafyada yaşayanlar 90'lı yıllardaki köy yakmalarla yüzleşemedi, travmasını atlatamadı. Faili meçhul cinayetlerle yüzleşemedi, travmasını atlatamadı, hesabı sorulmadı. KCK'den tutuklanan binlerce arkadaşımızın çocukları hala bunun korkusuyla yaşıyorlar. Yaralarımız bu kadar tazeyken, bu yaraları kaşıyan, aynısını daha şiddetli şekilde tekrarlamaya heves edenler bilsinler ki kendi kuyularını kazıyorlar ve kazdıkları kuyu ne kadar derin olursa düşecekleri çukur da o kadar derin olur. Herkesi sağduyulu davranmaya, hukuka, evrensel hukuk kurallarına riayet etmeye, bu halkın iradesine saygı göstermeye, barışa ve demokrasiye sahip çıkmaya davet ediyoruz. Çözüm; barışta, müzakerede ve demokratik mücadelede ısrardır. Bu ısrarımızı sürdüreceğiz ve inanıyorum ki bu ülkedeki kaos heveslilerinin heveslerini kursaklarında bırakacağız.”
Kışanak’ın konuşmasının ardından Sur Belediyesi Eş Başkanı Seyid Narin’in eşi Vesile Narin, ev baskını sırasında yaşananları anlattı. Açıklamada, "İrademe Dokunma" ve "Baskılar Bizi Yıldıramaz" sloganlarıyla sona erdi.
Kaynak: Diyarbakır Söz