Kıl çadırlarda kalan ve hayvanları için sürekli yer değiştiren, yaz aylarında da 1919 rakımlı Karacadağ bölgesinde geçiren göçerler, yoğun mesailerine rağmen kentteki sıcaklığı hissetmeden serin havada oruçlarını tutabiliyor.
Kış mevsiminde nispeten daha ılık olan ovalarda barınan göçerlerin bir kısmı yazın hayvanları için serin olması nedeniyle kentin yüksek kesimlerine, bir bölümü de Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki yaylalara gidiyor.
Yazı daha serin olduğu için "Güneydoğu'nun Uludağı" olarak nitelendirilen Karacadağ bölgesindeki yüksek kesimlerde geçiren göçerler de serin hava sayesinde ramazanda zorlanmadan oruçlarını tutabiliyor.
Günün büyük kısmında hayvanlarla ilgilenen besiciler, öğle saatlerinde koyunlarını sulamak için 10 metrelik kuyulardan kovalarla su temin ediyor. Erkekler genelde hayvanlarla ilgilenirken, kadınlar da bir yandan çalışıp bir yandan da çadırlarında iftar hazırlıklarını sürdürüyor.
Göçerlerde en büyük sıkıntıyı ise ailelerinin işlerinden dolayı okula gidemeyen çocuklar çekiyor. Küçük bedenlerine rağmen ailelerine yardımcı olan çocuklar, fırsat buldukça yaşıtlarıyla oyunlar oynayarak vakit geçirmeye çalışıyor.
Çobanlar da iftar ve sahuru hayvanlarının başında, meralarda yapıyor. Güneşin etkisini kaybetmesiyle hayvanlarını meraya çıkaran çobanlar, el feneri ve ay ışığından faydalanarak yemeklerini yiyor.
ÖMÜRLERİ YOLLARDA GEÇİYOR
Besicilerden Selim Arıktekin (70), ömrünü hayvanların peşinde, yollarda ve kıl çadırlarda geçirdiğini belirterek, tüm zorluklara işini severek yapmaya çalıştığını ifade etti.
Arıktekin, Karacadağ'da havanın serin geçtiğini bundan dolayı da oruç tutarken zorlanmadıklarını anlatarak, şunları söyledi:
"Dededen itibaren bu işi yapıyoruz hayvancılık zor iş, 70 yaşındayım ömrümün tamamını hayvanların peşinde geçirdim. Sürekli yer değiştiriyoruz ve çadırda kalıyoruz. Yerimiz yok, yurdumuz yok, kışın para ile mera alıp Tek Tek Dağları'na gidiyoruz, çünkü burası çok soğuk oluyor, ilkbaharın sonlarına doğru Karacadağ'a geliyoruz. Burada da mera sıkıntımız var, göçer ailelerin çoğu bu nedenle Erzurum, Elazığ, Bingöl taraflarına gidiyor. Benim çocuklar evlendi, çalışanım az, süt sağacak kimse olmadığında o işi de ben yapıyorum, bu nedenle de burada kaldım. Çocuklar okula gidemiyor zor bir hayatımız var ama işimizi seviyoruz, biz de bu işi yapmazsak kimse yapamaz. Şu anda ramazan ayındayız işlerimiz her zamanki gibi çok yoğun ama Karacadağ'ın havası çok güzel, bu havayı başka yerde bulamazsınız, hava serin, susama olmuyor iftarda neredeyse hiç su içmiyoruz. Allah'a şükür rahat bir şekilde oruçlarımızı tutabiliyoruz. Bu anlamda bir sıkıntı yaşamıyoruz."
Cahit Akar da Türkiye'deki hayvancılık sektörüne göçerlerin önemli katkı sağladığını ifade ederek, işlerini en iyi şekilde yapmaya gayret ettiklerini dile getirdi.
Hayvanları için mevsim şartlarına göre yer değiştirdiklerini anlatan Akar, serin olmasından dolayı yazları Karacadağ'a geldiklerini anlattı.
İdeal hava
Karacadağ'da havanın hem kendileri hem de hayvanlar için ideal olduğunu vurgulayan Akar, şöyle devam etti:
"Yaklaşık 6 ay burada kalıyoruz, havalar soğuduğunda ise 6 ay ovalarda kalıyoruz. Sürekli çadırda hayvanların peşinde gidiyoruz, birçok yakınımız hayvanları için Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki yaylalara gitti, oraya gidince hayvanlar çok iyi gelişiyor. Burası serin onun için burada kalıyoruz. Burası hayvancılık bölgesi ancak bazı yerlere ağaç dikmeye başladılar bundan dolayı su ve mera ihtiyacı oluşmaya başladı. Yetkililerden bu anlamda kolaylık bekliyoruz. Burada hava serin hatta soğuk diyebiliriz. Onun için ramazan çok iyi gidiyor, susama hiç olmuyor ama yoğun işten dolayı biraz acıkıyoruz, memnunuz, geceleri üşüyoruz."
Hore Çetin (65) de göçerliğin zahmeti bir iş olduğunu ancak bu duruma alıştıklarını söyledi.
Güneş doğmadan işe koyulduklarını ve neredeyse hiç durmadan çalıştıklarını vurgulayan Çetin, "Sabah kalkıp hayvanlara bakıyoruz, sonra sağımlarını gerçekleştiriyoruz, sütü işliyoruz, peynir yapıyoruz. Akşama doğru ise iftar hazırlıklarına başlıyoruz. Onca işe rağmen Allah'ın izniyle oruç tutabiliyoruz, havalar çok iyi gidiyor. Elektriğimiz, buzdolabımız yok ama suyumuz buz gibi soğuk. Güneş panelleriyle sayesinde geceleri az da olsa çadırlarımızı aydınlatıyoruz." diye konuştu.
Çoban İbrahim Çetin de gece gündüz sürekli hayvanların başında bulunduğundan iftar ve sahuru merada yapmak durumunda kaldığını dile getirdi.
Kaynak: Diyarbakır Söz