HABER MERKEZİ
Diyarbakır’da ortak açıklama yapan STÖ’ler, ağırlaşan hak ihlalleri gerçeği karşısında dinmez bir kararlılıkla insan haklarını talep etmeye devam edeceklerini belirtti.
İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Diyarbakır Barosu ve Diyarbakır Tabip Odası, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü ve Demokrasi Haftası dolayısıyla ortak açıklama yaptı. Koşuyolu Parkı'nda bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde yapılan açıklamada İHD Diyarbakır Şube Başkanı Av. Abdullah Zeytun, Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren, TİHV Diyarbakır İl Temsilcisi Av. Murat Aba ve Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan yer aldı. Hazırlanan “İnsan Haklarıyla İnsandır” başlıklı açıklamayı Abdullah Zeytun okudu.
İnsan hakları mücadelesinde yaşamını yitiren tüm değerli yol arkadaşlarını saygı ve minnetle anarak sözlerine başlayan Zeytun, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 73’üncü yılında İnsan Hakları Günü’nde, dinmez bir kararlılıkla insan haklarını talep etmeye devam ettiklerini dile getirdi.
Demokrasinin ve insan haklarının, ağır tehditlere maruz bırakıldığı ve bu değerlerin neredeyse hiçleştirildiği zor bir dönemden geçtiklerini öne sürerek, “Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi sorunun en büyük halkası olan Kürt meselesi geniş katılımlı, toplumsal uzlaşı ve barış arzusuna dayanan bir çözüm sağlanmalı ve toplumun barış hakkı sağlanmalıdır. Kürt meselesi, yalnızca Kürt halkının haklarının tanınması ve özgürlüklerinin korunmasının yanı sıra; Türkiye’deki tüm insanların doğrudan veya dolaylı sosyopolitik, kültürel, ekonomik ve birçok diğer temel hakkını da etkilemektedir. Bu sebeple toplumun tüm kesimleri tarafından da sahiplenilmeli, hak ve özgürlükleri tanıyan, adalet temelli yeni bir toplumsal sözleşme kurulmalıdır” dedi.
Şiddet ve baskıya dayalı yöntemler ve politikalar uygulandıkça birçok alanda ihlallerin arttığı öne süren Zeytun, muhalif kesimlere yönelik, Kürt siyasetçi ve hak savunucularına yönelik baskı politikalarının hız kesmeden devam ettiğini idda etti.
HASTA TUTUKLULAR
“Sağlık hakkı”nın ise en temel hak olan yaşama hakkının güvencesi olduğunu belirten Zeytıun, cezaevlerindeki en az 604’ü ağır olmak üzere 1605 hasta mahpusun bu haktan yoksun bırakıldığını ileri sürdü.
ABDULLAH ÖCALAN’A TECRİT
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Abdullah Öcalan’a ve diğer 3 siyasi tutuklama yönelik tecri uygulandığını ileri süren Zeytun gözaltında zorla kaybedilmeler ve faili meçhul cinayet vakaları gibi insanlığa karşı suçlar yönünden de geçmişle yüzleşme ve hesaplaşma gerçekleşmese gerektiğini bildirdi.
MUHALEFETE VE MUHALİFLER
Adil yargılanma hakkının ise aleyhe kanunların geriye yürümemesi, işkence yasağı gibi temel insan haklarının birçoğunun ceza yargısı alanında kaldığını öne süren Zeytun, “Günümüz Türkiye’sinde bunlar muhalifleri baskılamak için bir araç haline getirilmiştir. AİHM’in Demirtaş ve Kavala kararlarının gereği halen de uygulanmamıştır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Aralık 2021 tarihinde açıkladığı Türkiye ile ilgili karar ve tavsiyeleri mutlaka uygulanmalıdır. Hukukun üstünlüğünü esas alan, insanlık onurunun öncelediği genel bir adil yargı mekanizması işletilmelidir. “ iddiasında bulundu.
'İNSAN ONURUNA UYGUN BİR YAŞAM'
Türkiye’de yaşanan ihlallerin bir basın açıklamasına sığdırılamayacak kadar geniş bir yelpazede cereyan ettiğini söyleyen Zeytun, sözlerini “Çünkü ihlaller yaygın ve sistematik bir hal almış durumdadır ve önlemeye yönelik siyasi bir irade görülmemektedir. Sonuç olarak diyoruz ki: Her koşul altında dil, din, ırk, milliyet, cinsiyet, etnik ve kültürel farklılık ayrımı yapmadan BM Evrensel Beyannamesine taraf ülkelerin, yükümlülüklerini yerine getirmeye davet ediyor, yaşam hakkının kutsal olduğu vurgusunda bulunarak özgürlüklerle dolu, insan onuruna uygun bir yaşam temenni ediyoruz” diyerek noktaladı.
Kaynak: Diyarbakır Söz