İmamoğlu veda etti!

Diyarbakır İl Müftülüğünden Afyon İl Müftülüğü görevine atanan Lütfü İmamoğlu, Diyarbakır’a ve Müftülük camiasına yönelik, veda mesajı yayınladı.

İmamoğlu veda etti!

Diyarbakır İl Müftülüğünden Afyon İl Müftülüğü görevine atanan Lütfü İmamoğlu, Diyarbakır’a ve Müftülük camiasına yönelik, veda mesajı yayınladı.  İmamoğlu mesajında şu ifadelere yer verdi;

GİDERKEN...

“Nagehan ol şara vardım

Ol şarı yapılır gördüm

Ben dahi bile yapıldım

Taş-u toprak arasında”

Bu şehirden giderken, Hacı Bayram Veli’nin insan-şehir ilişkisini dile getiren  bu dörtlüğü, sanki benim duygularıma tercüman olmak için yazılmış gibi geldi. Diyarbakır’a görevlendirilmeden tam bir yıl önce, gezmek için geldiğimde, Ulu Camii avlusunda o muhteşem manzarayı seyrederken, içimden geçen arzuyu yüksek sesle şu şekilde dillendirdiğimi hatırlıyorum. “Bu kadim şehirde müftü olmak ve bu camide görev yapmak ne güzel olur kim bilir!” Bu arzunun kalbimde oluştuğu günün sene-i devriyesinde bu şehirde  göreve başlamış olmak ilahi iradenin tecellisidir diye çokça tefekkür etmeme de sebep olmadı değil bu durum.

Şehirlerin bir ruhu olduğunu, insanın o ruhla bütünleştiğini biliyoruz. Zannediyorum bu şehrin, ve avlusunda bulunduğum mabedin ruhu beni rikkate getirdi ve bana derinliğini kavrayamadığım, bir sene sonra icabet edilen o samimi duayı yaptırdı. Evet, biz şehirleri inşa ederken onlar da bizi inşa ederler. Bir farkla ki şehirlerin ömürleri çok daha uzundur, onların insanı inşası her dem devam eder ve eskidikçe ruhları daha cok kuvvet bulur, giderek zenginleşir, çok katmanlılık kazanır, böylece inşaları daha güçlü olur. Benim gibi şehre bir anlık uğrayıp gezeni de, iki yıl görev yapmak için geleni de inşa etmeye devam ederler.

Şehirlerin eskidikçe daha canlı bir ruha sahip olmaları, o şehirde yaşayan ve gezenlerin orada bıraktıkları soluklar ve izlerden olsa gerektir. Yesrib’in Medine-i Münevvere olması oraya Peygamber nefesinin sinmesi ile alakalı değil midir!.. Bir şehre ne kadar insan uğramışsa ne dualar yapılmışsa, ne salih ameller işlenmişse ne sözler söylenmiş, neler yaşanmışsa, hepsi o şehrin belleğine nüfuz ederek sonraki nesillere sirayet eder ve bu durum daima devam eder. Bana bu duayı yaptıran da bu şehrin hafızasında yer eden manevi şahsiyetler olsa gerek diye düşündüm sık sık, burada görev yaptığım iki yıl boyunca. Yedi peygamber kabri, üç peygamber makamını barındırmakla nübüvvetin manevi soluğunun en fazla hissedildiği şehirlerin başında gelmektedir çünkü. Çok az beldeye nasip olan, sahabe tarafından fethedilme ve sahabe tarafından yönetilme şerefine nail oduğu gibi birçok sahabeye de beşik olmuştur Diyarbakır. Bunun sonucu olarak Nübüvvetin manevi izleri her köşesinde hissedilir, nebilerin ruhuyla yıkanır her sokağı. Orada yaşamak ise, bunca tarihi derinliğe ve zenginliğe sahip bir mekânda olma ayrıcalığını iliklerine kadar hissettirir.

Şüphesiz kadim olmasının da ötesinde nübüvvetle bağlantılı olan bir mekânda yaşamak tarifi imkânsız manevi zenginlikler yaratır insanın ruh dünyasında. Her dem yeniden doğmamıza vesile olur. Çünkü insanlar mekânlara kendi kimlik ve yaşantılarını yansıtırken mekânlarda onlara kendi tarzını ve ruhunu yansıtır. Bu manada, yaşadığımız şehirlerin gönül dünyamıza katkıları tahminlerin çok ötesindedir. Anadolu topraklarında en çok enbiya, sahabe, evliya kabrine ve hatırasına sahip bir coğrafyada yaşama bilincinin uyandırdığı hisleri ve zenginliği başka ne kazandırabilir ki bizlere. Bu kadim kültürün manevi hatıra ve himmeti ile Diyarbakır’ın yüzyıllardır bir ilim merkezi olmaya devam ettiğini görüyoruz. En zor zamanlarda bile medreseler ve alimler hiç eksilmemiş bu topraklarda.

Yabancı kültürlerin çığ gibi büyüdüğü ve içimize nüfuz ettiği günümüzde geçmişten gelen bu zengin mirasın, yeniyle bakışırken özümüzü korumada adeta bir kale vazifesi gördüğüne şahit oluyoruz.

Bende, birçok izler bırakmış olarak gelip geçtim Diyarıbekir’den, acaba ben ne bıraktım bu topraklara diye düşünürken, bir parçamı bırakmış olduğumu gördüm bu şehirde...

Yunus Emre’nin dediği gibi “Biz her dem yeniden doğarız, Bizden kim usanası”

Ve... Giderken...

Diyarbakır’ın muhterem  insanlarına derim ki;

Bu mukaddes ve müstesna mirasa sahip çıkın, üzerinde yaşadığınız toprakların altında nice değerlerin medfun olduğunu unutmadan adım atın ki adımlarınız sağlam olsun. Allah’ın  yüklediği sorumluluğun gereğini yerine getirdiğiniz zaman bu güzel memleket layık olduğu değerlerle anılacak, bu toprakların manevi havasını soluyan gençlik, nübüvvet mirasının gereğini yerine getirecektir Allah’ın izniyle.

Buraya yolum düştüğü, burada görev yaptığım ve sizleri tanıdığım için bahtiyarım. Memnun ve tadı damağımda kalmış olarak ayrılıyorum. İnşallah Diyarbakır’da benden memnun kalmıştır. Hakkım helaldir her birinize, helallik dilerim cümlenizden...

Allah’a Emanet Olunuz...

Kaynak: Diyarbakır Söz