Bahar aylarının yaklaşmasıyla birlikte Dicle Nehri kenarındaki yemyeşil Hevsel Bahçeleri’nde çalışan kadınlar, yaşadıkları zorluklara dikkat çekti. En güvencesiz ve en çok can kaybının yaşandığı çalışma alanlarından biri olan tarım işçiliği ise yıllardır çözüm bekleyen sorunların başında geliyor. Güneş daha yüzünü göstermeden kamyon kasalarında ya da dolmuşlarla güvencesiz bir biçimde tehlikeli yolculuğun ardından tarlaya ulaşan kadınlar, saatlerce verilen emeğin karşılığını istiyor.
OKULU BIRAKTI
Marul tarlasında 10 saatlik çalışmanın karşılığında sadece 90 lira kazanan 21 yaşındaki Esma Albay, sabah saat 07.00’da geldiği tarlada akşam saat 17.00’a kadar çapa yaptığını belirtti. Ekonomik nedenlerden dolayı lise eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldığını söyleyen Albay, 6 kardeş olduklarını ve krizden kaynaklı geçim şartlarının zorlaştığına değindi. Albay, “Hem çalışıp hem okula gitmek zor oluyordu. Ailemin ekonomik durumundan kaynaklı çalışmam gerekiyordu bu yüzden okulu bırakmak zorunda kaldım. 6 kardeşiz ama hepsi evlendi sadece iki kardeş kaldık. Evde sadece çalışan 3 kişiyiz. Babam hasta fakat bizi geçindirmek için hasta haliyle çalışıyor. Bu ekonomik kriz yüzünden hepimiz çalışmak zorundayız. Dershaneye gidecek parada olmayınca lise üçte okulu bırakmak durumunda kaldım” dedi.
10 SAATİN KARŞILIĞI 90 TL
Önceleri pamuk tarlasında çalıştığını aktaran Albay, 3-4 yıldır marul tarlasında çalıştığını kaydetti. “Kendimi bildim bileli sürekli tarla işlerini yapıyorum” diyen Albay, çalışma koşullarını ise şöyle anlattı: “Çapa işinden şimdi aldığımız ücret 90 lira. Saat 07.00’de tarlada olmamız gerekiyor. 09.30’da kısa bir süre mola veriyoruz, 10.00’da tekrar iş başı yapıyoruz. Saat 12.00’de 15 dakika mola veriyoruz. Sonra tekrar çalışıyor ve 13.00’da tekrar oturuyoruz. 16.00’da tekrar 5 dakika mola veriyoruz, 17.00’da paydos oluyor. Karşılığında ise 90 lira alıyoruz. İstanbul’da marulun satış fiyatı 45 lira olmuş ama biz tarlada 100 liraya bile çalışmıyoruz. Bu hak mıdır?” diye sordu.
‘HAKKIMIZ VERİLSİN’
Aldıkları ücretin mevcut hayat pahalılığında hiçbir şeyi karşılamadığının altını çizen Albay, yevmiyenin Ramazan Bayramı’ndan sonra 100 TL olmasını talep ettiklerini belirterek, “Gel gör ki 100 lira da azdır fakat 90 liradan daha iyidir. 100 lira ücret talebimizi de mola saatlerinden yarım saati kısacak şekilde kabul ettiler. Benim güneşe alerjim olduğundan bütün yüzümü kapatıyorum bu durum gittikçe zor oluyor. Oruçlu çalışmak ise çok daha zor oluyor acıkıyorum ve başım dönüyor. İstediğimiz ve beklediğimiz tek şey hakkımızın verilmesi” ifadelerini kullandı.
9 KİŞİLİK AİLESİNİ GEÇİNDİRİYOR
Ekonomik sıkıntılardan dolayı lise sonda okulu bırakıp tarla işlerinde çalışmaya başlayan 20 yaşındaki Berfin Özsönmez de, 9 kişilik ailenin tek çalışanı olduğunu belirtti. Özsönmez, “Kendimi bildim bileli tarla işi yapıyorum. Üç yıldır bu marul işine girdik. Elbette güzel bir iş değil fakat insan mecbur kaldığından dolayı yapmak zorunda kalıyor. Ekonomik kriz hepimizi etkiliyor ve hepimiz çalışma zorundayız. Fakat hakkımızı vermiyorlar. 90 lira için 10 saatten fazla çalışıyoruz. Havalar çok sıcak ve marul işi pamuk işi gibi değil çapasına daha çok önem vermen gerek yani zorlanıyoruz. Bu tarlayı öğlene kadar bitiyoruz, iş bitene kadar 2-3 tarla bitirmiş oluyoruz. İtiraz etmemiz sonucu ücretin bayramdan sonra 100 lira olacağı söylenildi. Fakat mola saatlerimizden alıyorlar öyle olunca da yine hakkımız hiçbir şekilde verilmemiş oluyor” dedi.
GÜVENCELİ İŞ İSTİYOR
Emeklerinin karşılığının 150 TL olması gerektiğine dikkat çeken Özsönmez, “Gerçekleri söylemek gerekirse bu işin gerçek ücreti 150 liradan aşağı olmamalı. Aldığımız bu para hiçbir şeye yetmiyor. Bir tişörtü bile 90 liradan aşağı bulamazsın. Emek sömürüsünden başka bir şey değil bu. Sigortasız çalıştırılıyoruz ve burada bize bir şey olsa kimse sorgulamaz bile. Yani sigortanın devletten gelmesi gerek. Güvenceli çalışmak istiyoruz çünkü burada emeğimiz sömürülüyor. Asgari ücretle çalışmamız lazımdı fakat onu bile yapmıyorlar” diye belirtti.
EMEK SÖMÜRÜSÜ YAPILIYOR
Hem tarlada çalışıp hem de üniversiteye hazırlanan 20 yaşındaki Berivan Oktay ise, çalışma koşullarından şikayet etti. Haftanın 7 günü izinsiz bir şekilde tarlada çalıştığını aktaran Oktay, şöyle dedi: “Her gün buraya gelip çalışıyorum. Mesai, sabah saat 07.00’da başlıyor ve saat 17.00’da bitiyor. Çalışma saatlerimiz bu kadar zorken aldığımız günlük ücret 90 lira ve verilen para bu zamanda hiçbir şeye yetmiyor. Bu paraya bir üst bile bulamazsın. Ona rağmen parayı hiçbir şekilde yükseltmiyorlar. Başka işlerde çalışsak yine aynı şekilde emeğimiz sömürülecek. Mecbur burada çalışmayı seçiyoruz bizde.”
Kadınların yalnızca tarladaki işte değil aynı zamanda ev işlerinde de çalıştığına ve günün bu şekilde bittiğine değinen Oktay, “Eve gidene kadar saat 18.00 oluyor. Evde de ev işleriyle uğraşıyoruz yani öyle eve gidip oturuyoruz desek yalan olur. Bu yorgunlukla evdeki işleri de yapınca ders çalışmak için geriye sadece bir saat kalıyor. İnsan bir saatte ne öğrenebilir ki? Çalışmaya vaktim kalmıyor. O günün yorgunluğuyla zaten direk uyuya kalıyorum ve sabah tekrar iş başı yani hayatımız bundan ibaret” dedi.
EMEĞİN KARŞILIĞI 90 TL OLMAMALI
Zam taleplerinin karşılığında mola saatlerinin kesilmesi durumuna tepki gösteren Oktay, şöyle devam etti: “Ne kadar oturuyoruz ki? Resmen yarım saatin karşılığında 10 lira veriyorlar. Durum o derece kötü. Buna bir an önce bir el konulması lazım. Akşama kadar gerçekten sırtımız kopuyor. Sabahın köründe o soğukta çamurun, suyun içinde 90 lira için sürünüyoruz. Paramızı 100 lira yapacaklar ama molaya göz dikmişler bu neyin kafası? Zaten oturma süresi az. O marulların kasalarını 80 liraya satıyorlar bize de 100 lira veriyorlar. Allah aşkına bu hak mı? Sesimizi duysunlar artık çünkü gerçekten olmuyor. Gelsinler halimizi görsünler buralara bir el atsınlar. Kimse keyif için buraya gelmiyor. Çalışma ücretin en azından 160-170 olması lazım. Çünkü biz emek veriyoruz ve sırtımız kırılıyor resmen.
Sabahları o soğuk hava bize vuruyor ve hastalanıyoruz. Ya da diyelim düşsek ayağımıza çapa çarpsa kim bunun hesabını verebilecek? Bakıyorsun senin sosyal güvencen yok ki, kim seni hastaneye götürecek, kefil olacak mecbur sen yapacaksın. Çünkü giden sen olacaksın onlar değil. Hadi sigorta yapmıyorsunuz barı yevmiyeyi yükselttin. 100 lira ile hiç kimse geçinemez. Ailemiz elimize bakıyor. Aldığımız üç kuruş para ile hem evi geçindireceğiz hem kendi eksiklerimizi tamamlayacağız hem de okuyacağız öyle basit değil işte. O 100 lira ile ne kitap alabilirsin ne defter alabilirsin. Mecbur olmazsak kimse 100 lira için buraya gelip bu rezilliği çekmez. Emeğimizin görünür olması ve yevmiyemizin yükseltilmesini istiyoruz. Belki ben kazanır buradan çıkarım fakat geriye diğer arkadaşlarım kalıyor en azından onlara bir şey yapsınlar.”
Kaynak: Diyarbakır Söz