Prof. Dr. Buyru, yaptığı yazılı açıklamada, yaşam şartlarındaki değişiklikler nedeniyle kadınların artık anne olmayı ileri yaşlara erteleyebildiklerini ancak bunun bazı riskler ile gebe kalmada zorluklara yol açabildiğini belirtti.
Almanya'da yapılan bir araştırmaya göre, 10 yıl öncesine nazaran 40 yaş üzeri gebeliklerin binde 20'den binde 60'a yükseldiğini aktaran Buyru, gelişmiş ülkelerde daha belirgin olmak üzere ortalama gebelik yaşının 10 yıl içerisinde 3-4 yaş ileriye taşındığını ifade etti.
Prof. Dr. Buyru, çocuk sahibi olmak amacıyla tüp bebek merkezlerine başvuran kadınların yaş ortalamasının da 35'in üzerine çıktığına işaret ederek, "Kadının yaşı ilerledikçe yumurta sayısı azalıyor. 'Yumurta kalitesi' olarak nitelendirebileceğimiz, yumurtalarda kromozom bozukluğu riski artıyor. Bu da kolay gebelik oluşmamasına ve oluşan gebelikte düşük ya da bebekte kromozom bozukluğu risklerinin artışına neden oluyor." değerlendirmesini yaptı.
Kırk yaşından sonra gebe kalamayarak, tedaviye başvuran kişiler için tüp bebek tedavisinin en uygun ve şansın en yüksek olduğu yöntem olduğuna dikkati çeken Buyru, şöyle devam etti:
"Ancak bir aylık tedavi ile bu grupta gebelik şansı yüzde 20 civarında. 45 yaş ve üstünde gebelik şansı yüzde 5'in altındayken bebek sahibi olma ihtimali yüzde 1 civarında. 40 yaş üzerindeki kadınların gebeliği yüzde 50 düşükle sonuçlanıyor. Düşük riski 45 yaş üzerinde yüzde 80'e çıkıyor. Bu grupta bazı hastalarda hormon tetkikleri ve ultrasonografide gelişecek yumurta görülmemesi nedeniyle tedaviye başlanamaması de söz konusu olabiliyor. Tedaviye başlananların bir kısmındaysa yumurta gelişimi olmadığı için tedavi yarıda kalabiliyor. Yine yumurta toplansa dahi iyi kalitede olmayabiliyor ya da embriyo gelişimi olmayabiliyor."
"KISIRLIK TEDAVİSİNDE 'ALTERNATİF VE BÜTÜNSEL TIP' UYGULAMALARI KALICI HASARLARA YOL AÇABİLİR"
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Buyru, yumurta sayısı az olan veya ileri yaştaki kadınlara, gebelik şansını artırma iddiasıyla çeşitli yöntemler önerilebildiğini belirtti. Bunların herhangi bir yararı kanıtlanmamış, bazı durumlarda zararlı da olabilen pahalı tedaviler olduğuna değinen Buyru, "Daha önce tüp bebek tedavisi denemeyen veya deneyip başarılı olmayan çiftler kendilerine umut olarak sunulan bu yöntemlere kurtarıcı gözüyle bakıyorlar. PRP, kök hücre, çeşitli vitaminler, rahim içinin kazınması, embriyo glue, bağışıklık sistemiyle ilgili tetkik ve tedaviler, IVIG ve ERA bu amaçla kullanılabiliyor." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Buyru, bunların çoğunun güvenilir olmayan, az bir vaka grubunda denenmiş, bilimsel hiçbir dayanağı bulunmayan ya da yapılan güvenilir çalışmalarda yararı gösterilemeyen yöntemler olduğunu belirtti.
"Alternatif ve bütünsel tıp" diye adlandırılan yöntemlerin de kısırlık tedavisinde yeri olmadığını vurgulayan Buyru, bu işlemlerin yararı olmadığı gibi kalıcı hasarlara yol açma riskleri de bulunduğunun altını çizdi.
"YURT DIŞINDAKİ MERKEZLERE DONASYON YÖNTEMİ İÇİN BAŞVURULUYOR"
Yumurta sayısı yeterli olmayan ya da hiç yumurtası olmayan, birkaç kez denemeyle sonuç alamamış kadınların başkasından alınan yumurta ile tüp bebek denemesi (donasyon) yaptığını aktaran Buyru, Türkiye'de yasak olan bu yöntemin Kıbrıs'ta uygulandığını belirtti.
Bu yöntemin maliyetinin normal tüp bebek tedavisinin 4-5 katına ulaşabildiğinden bahseden Buyru, "Kıbrıs'ta 50 civarında tüp bebek merkezi var. Tıbbi, hukuki ve dini yönleri tartışılabilecek bu yöntemle gebelik şansı yüzde 50'nin üzerine çıkıyor. Ülkemizden de pek çok çift bu yönteme başvurmak için Kıbrıs veya yurt dışındaki başka merkezleri kullanabiliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Faruk Buyru, tüp bebek tedavisine başvuracak çiftlerin, bu merkezlerin internet sitelerini ve sosyal medya hesaplarını incelediklerini aktararak, şu uyarılarda bulundu:
"Doğru bilgi veren pek çok merkez olduğu gibi neredeyse kapıdan giren herkesin bebeğiyle çıkacağını iddia eden hesaplar da var. Bu yanıltıcı sitelerden ve merkezlerden uzak durmak gerekiyor. Ülkemizde dünyanın en iyi merkezleriyle yarışacak pek çok tüp bebek merkezi var ama hiçbir yerde, tüm hastaları kapsayan yüzde 80'lik bir başarı oranı da yok. Web siteleri uyguladıkları 'add-on' denilen yardımcı tedavilerle ilgili bilgi de veriyorlar. Örneğin BBC'nin haberine göre, yararı olmasa bile hastaların yüzde 75'i kendilerine sunulan bu tedavilerin uygulanmasını istiyor. Avustralya'da yapılan bir çalışmada da ülkedeki 40 merkezin 31'i ek tedavilerle ilgili bilgilere web sitelerinde yer veriyor ve hastalarına öneriyorlar."
Sunulan bilgilerin doğruluğunun ve güvenilirliğinin araştırılmasını öneren Prof. Dr. Buyru, daha önce tedavi gören kişilerin deneyimlerinden de yararlanılarak bu tedavi için en uygun merkezin ve hekimin seçilmesi gerektiğini kaydetti.
Kaynak: Diyarbakır Söz