Dua isteyen doktor iyileşti

Covid-19 testi pozitif çıkınca görev yaptığı hastanenin yoğun bakım ünitesinde tedaviye alınan ve sosyal medyadan yaptığı paylaşımla dua beklediğini belirten Doç. Dr. Hakan Akelma, koronavirüsü yenerek, taburcu edildi.

Dua isteyen doktor iyileşti

Diyarbakır’da, Covid-19 testi pozitif çıkınca görev yaptığı hastanenin yoğun bakım ünitesinde tedaviye alınan ve sosyal medyadan yaptığı paylaşımla dua beklediğini belirten Doç. Dr. Hakan Akelma, koronavirüsü yenerek, taburcu edildi. Akelma, "Toplum bir defa şunu kafasına koysun; bu bir hastalıktır, uydurma değildir. Bunun affı yoktur, önünüzde siz yaşarken başkasını kaybettiğinizi görüyorsunuz. Siz ölümle pençeleşirken diğerleri tekrar toparlanabiliyor. Yani aynı yerde bir doğal seleksiyon değil kendine zulüm seleksiyonu oluşuyor. Bu şakası olmayan bir iş" dedi.

Diyarbakır'da, pandemi hastanesine dönüştürülen Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görevli Anestezi ve Yoğun Bakım Uzmanı Doç. Dr. Hakan Akelma'nın 17 Aralık'ta yapılan Covid-19 testi pozitif çıktı. Bir süre evinde tedavi edilen Akelma, sağlık durumunun ağırlaşması üzerine hastaneye kaldırılarak, görev yaptığı yoğun bakım servisinde tedaviye alındı. Tanık oldukları vakalarla ilgili daha önce haber çalışması yapılan ve 'Benim tanık olduklarımı gören biri, evden dışarı çıkmazdı' diyen Akelma, sosyal medyadan paylaştığı videoda da dua beklediğini açıkladı. Başhekim yardımcısı da olan Akelma, 14 gün boyunca yoğun bakımda koronavirüse karşı verdiği savaşı kazanarak, taburcu edildi.

'ANLATILANLARLA YAŞANANLAR AYNI ŞEY DEĞİL'

Doç. Dr. Akelma, 14 günlük yoğun bakım sürecinde, anlatılanlarla yaşananların aynı şey olmadığını söyledi. Sağlığına kavuştuktan sonra tekrar hastaları iyileştirmek için görevinin başına döneceğini dile getiren Akelma, şöyle konuştu:

"9 ay yoğun bir şekilde koronavirüs yoğun bakımında çalıştık. Yoğun tempo, belli bir süre sonra bizi de yordu ve biz de maalesef bu hastalığa yakalandık. Biz daha önce koronavirüs hastalarını gözlemliyorduk, yaşadıklarını hissediyorduk fakat bunu bizzat kendimizin yaşaması bende çok daha farklı deneyimler yarattı. Bu süreçten sonra halkı daha bilinçli bir şekilde uyarmak temel görevim haline gelecek. Yaşayan bir kişi olarak bu hastalığı daha iyi tanıma fırsatI buldum. Bu durum hem hastalığı daha iyi tanımak hem de hastalara gerek psikolojik gerekse tıbbi açıdan daha iyi bir yaklaşım perspektifi kazandıracak bana. İnşallah evde düzenli rehabilitasyonlarımı yaparak sağlığıma kavuştuktan sonra yine alana gelip bu hastalarla ilgili elimden geleni yapacağım."

'ÖLÜM VE ENTÜBASYON KORKUSU AKLIMDAN ÇIKMADI'

Günlerce boşluğa baktığını, eşinden öğrendiğini anlatan Doç. Dr. Akelma, şunları söyledi:

"Ölüm ve entübasyona girme korkusunu aklımdan hiç çıkaramadım. Bunu yaşamakla dinlemek ve görmek aynı şey değil. Günlerce eşimin, benim bir boşluğa baktığımı ifade ettiğini dinledim. Boşluğa niçin baktığımı ve ne hayal ettiğimi hatırlamıyorum ama hayal meyal 'entübasyon kararını kendim vereyim mi, vermeyeyim mi' fikirleri aklımda hep geçiyordu. Ölüm korkusu ve her an entübasyona gitmek şuuru aklımdan çıkmadı. Bir de hayatın en değerli şeylerinden biri de nefes almaktır. Nefes alamamak bir insan için yaşanılacak en kötü duygulardan biridir. 8 gün evde çok ağrılı günler geçirdim. Cenin pozisyonuna geldiğinizde bile ağrınız geçmiyor. Hastanedeyken de buna solunum sıkıntısının verdiği ağrı eklendi. Özellikle akciğer zarlarının çok zorlaması var. Bu da çok ciddi ağrılar yapıyor. Bu hastalık tek boyutlu değil. Ağrıdan öte ateş, psikolojik halüsinasyonlar ve ona bağlı anksiyete, korku, sürekli ölümle pençeleşme hissi, hastalığı kompleks bir hale getiriyor. Bizim gördüklerimizi görselerdi evden bir daha dışarı çıkmazlardı demiştim. Aslında şu an şunu söylemek daha net olur; Bunları yaşayan insanlar bir daha asla yaşamasınlar. Bir daha asla görmesinler. Çünkü gerçekten yaşamakla hissetmek ve görmek çok farklı şey. Her halde bunu yaşayan bir insan çok çok dikkatli olur yaşamında. Ben de en azından kendim bu mücadelede çok dikkatliydim. Yetersiz olduğunu anladım. Daha fazla bir sonuç elde etmek için biraz daha dikkatli, biraz daha düşmanı tanır pozisyonunda hareket etmek gerekiyor."

'KORONAVİRÜSÜN AFFI YOK'

Koronavirüsün gerçek bir hastalık olduğunun ve uydurma olmadığının altını çizen Hakan Akelma, virüse yakalanmamak gerektiğini söyledi. Akelma, "Toplum bir defa şunu kafasına koysun; bu bir hastalıktır, uydurma değildir. 'Koronavirüs var mı, yok mu?' diye bir tartışmanın bitmesi, toplumun gündeminden çıkıp artık koronavirüs denen bir hastalığın olduğu ve buna yakalanmamak gerektiği duygusu olmak zorunda. Çünkü bunun affı yoktur, önünüzde siz yaşarken başkasını kaybettiğinizi görüyorsunuz. Siz ölümle pençeleşirken diğerleri tekrar toparlanabiliyor. Yani aynı yerde bir doğal seleksiyon değil bir kendine zulüm seleksiyonu oluşuyor. Bu şakası olmayan bir iştir" diye konuştu.

'EK HASTALIĞIM OLMAMASINA RAĞMEN ÇOK AĞIR GEÇİRDİM'

Hiçbir ek hastalığının bulunmamasına rağmen hastalığı çok ağır geçirdiğini anlatan Doç. Dr. Akelma, aşının önemine vurgu yaparak, şunları kaydetti:

"Mutlaka aşıya karşı önyargıların kaldırılıp aşılanmanın yapılması ve insanların muazzam derecede korunmaya dikkat etmesi lazım. Ben 45 yaşındayım, genç bir hastayım, hiçbir ek hastalığım yok ve buna rağmen çok ağır geçirdim. Bunun genetik altyapısı ne kadar suçlanırsa suçlansın yıpratıcı bir hastalıktır, şakası yoktur ve hiç kimseyi de affetmez. Tedbirler hiçbir zaman elden bırakılmayacak ölçüde olmalı. Kesinlikle sağlık çalışanları ve riskli guruplar aşılanmalıdır. Başka çare yok. Bunu herkes bilmeli. Emin olun ki hastalığı geçirmek, aşının vereceği yan etkilerin bin kat daha altında olacaktır."

Kaynak: Diyarbakır Söz

Çok Okunan Haberler