Diyarbakır’da Teravih namazı saat kaçta? Teravih namazı kaç rekat, nasıl kılınır?

İslam aleminin büyük önem verdiği, Müslümanlar için rahmet ve mağfiret ayı Ramazan’ın ilk teravih namazı bu akşam kılınacak. Ramazan ayının ilk teravih namazı bu yıl bugün yatsı namazından hemen sonra camilerde kılınmaya başlanacak. Teravih namazı saat kaçta? Teravih namazı nasıl kılınır?

Diyarbakır’da Teravih namazı saat kaçta? Teravih namazı kaç rekat, nasıl kılınır?

Ramazan ayının başlamasına saatler kala teravih namazı sorgulanmaya başlandı. Diyanet takvimine göre ramazanın ilk teravih namazı tüm illerimizdeki camilerde kılınacak ve ilk oruç için sahur yapılacak.

DİYARBAKIR’DA İLK TERAVİH NAMAZI SAAT KAÇTA KILINACAK?

2024 imsakiyesi ile teravih namazı vakitleri paylaşıldı. İlk teravih namazı bugün İstanbul'da saat 20:31'de Ankara'da 20:14'de, İzmir'de 20:36'da, Diyarbakır’da ise 19:44’te kılınacak. Diyarbakır’da 2 binin üzerindeki camilerde teravih namazı kılınabilecek.

TERAVİH NAMAZI NEDİR?

Teravîh namazı Ramazan ayında, yatsı namazından sonra sabah namazı vaktine (fecrin doğuşuna) kadar kılınabilen nâfile namazın ismidir. Hadisi şeriflerde ramazan gecelerinin ihyası olarak nitelendirilen bu namaza dört rek‘atta bir dinlenme amacıyla biraz araverildiğinden "terâvîh" denmiştir.

Teravih namazını dört rek'atta bir selâm vererek kılmak caiz ise de iki rek'atta bir selâm vererek kılmak daha faziletlidir. Bu namazın her dört rek'atının sonunda bir miktar oturup dinlenmek müstehaptır. Bu dinlenmelerde tehlîl (lâ ilâhe illallah) ve salavât ile meşgul olunması uygundur.

TERAVİH VE SAHUR

Teravih, sevabı çok olan müstehab namazlardan biridir. Sahur ise oruç tutmak niyetiyle fecirden önce kalkıp bir şeyler yemek veya içmektir. Sahura kalkmak sünnettir.

Teravih için camileri tercih etmek daha evladır. Zira cemaatle kılınan namazın sevabı 25 veya 27 kat daha fazladır. Teravihin meşruiyetiyle alakalı validemiz Hazreti Aişe (radiyallahu anha), şöyle rivayet eder: "Bir Ramazan gecesinde Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi vesellem), çıktı, mescitte insanlarla birlikte namaz kıldı; onunla birlikte namaz kılanlar sabahleyin bunu başkalarına konuşunca ikinci gece daha kalabalık bir cemaat toplandı. Onlar da bunu konuşunca üçüncü gece mescit tam doldu. Üçüncü veya dördüncü gecede mescide sığmayacak kadar insan toplandığını gören Allah'ın Resulü mescide gitmedi. Ta ki sabah olunca gidip sabah namazını kıldırdı. Namazdan sonra cemaate dönüp kelime-i şahadet getirdikten sonra şunu buyurdu: 'Yaptığınız şeyi (namaz için beni beklediğinizi) gördüm; bu namazın üzerinize farz kılınıp da sonra yapamayacağınız korkusundan başka bir şey beni bundan alıkoymadı.'

Bu olaydan sonra herkes teravihini kendi evinde veya mescitte yalnız başına kılmaya başladı. Bu durum Hazreti Ömer (radiyallahu anh) zamanına kadar böyle devam etti. Bir gün Hazreti Ömer, bununla ilgili Müslümanlarda gördüğü dağınıklık üzerine Ubey Bin Kab'ı çağırdı ve tekrar teravihin cemaatle kılınmasını emretti. İşte o günden beri bu şekilde devam edegelmiştir. Yine Hazreti Ömer'in öngörüsüyle teravih namazı 20 rekât kabul edilmiş ve bunun üzerine icmâ oluşmuştur. Ancak birçok âlim, 'Gücü yetmeyenler 8 rekât şeklinde de kılabilirler. Çünkü Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem kendisi 8 rekât kılmıştır.' demişlerdir.

Sahur; oruç tutmak niyetiyle fecirden önce kalkıp bir şeyler yemek veya içmektir. Sahura kalkmak sünnettir. Gecenin sonuna doğru yani tehir ederek sahur yemek ise ayrı bir sünnettir. Sahur, aynı zamanda oruca niyetin de yerine geçer. Sahurun önemiyle ilgili birçok hadis-i şerif vardır. Bunlardan bazıları şöyledir: "Bir tas suyla da olsa sahura kalkınız zira sahurda bereket (vücutta oruca karşı bir kuvvet ve büyük ecir) vardır." (Muttefakunaleyh) "Bizim orucumuzla kitap ehlinin orucu arasındaki fark, sahurdur." (Buhari, Müslim) "Gündüz tutacağınız oruca karşı sahurla, gece kalkacağınız teheccüde karşı da kaylule'yle (gün ortasında azıcık uykuyla) kendinizi güçlendiriniz." (İbni Mace, Hâkim)

MUKABELE

Mübarek Ramazan ayı geldiğinde camiler başta olmak üzere birçok yerde Kur'an-ı Kerim okunur, dinlenilir, karşılıklı mukabelelerde bulunulur. Kelime olarak karşılıklı verme, karşılıklı okuma anlamına gelen Mukabele, bir kimsenin Kur'an'ı ezberden veya kitaptan yüksek sesle okuması ve onu dinleyen topluluğun da kendi kendilerine tekrar etmesidir. Hadis-i şeriflerde mukabele değil de Muârada veya Ardun-Nebiyyi şeklinde geçen Kur'an'ı karşılıklı okumayla ilgili İbn-i Abbas'tan şu hadis rivayet edilmiştir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) insanların en cömert olanı idi. Onun bu cömertliği Ramazan ayı girip de kendisiyle Cebrail (aleyhisselam) karşılaşınca daha da artardı. Cebrail (aleyhisselam) Ramazan ayı çıkıncaya kadar her gece Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile buluşur, Resûlullah ona Kur'an'ı arzeder, okurdu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Cebrail ile buluşunca insanlara rahmet getiren rüzgârdan daha cömert ve daha faydalı olurdu. (Buhârî)"

Mescitlerde veya diğer toplu ortamlarda Kur'an-ı Kerim mukabelelerine katılanlar hem dinleyip hem de okuyabilirler. Bu durumda hem dinleme hem de tilavet sevabı alırlar. Ancak her ikisini bir arada yapmak biraz güçtür. Kur'an okuyanları dinleyerek tilavet ve hatim sevabı elde edilmez. Zira bir fiilin sevabını elde etmek için bizzat onu yapmak gerekir.

Kur'an-ı Kerim'i dinlemenin ecri sadece canlı birinden dinleyerek değil aynı şekilde telefon, bilgisayar, televizyon gibi elektronik cihazlardan dinlenerek de aynı ecir elde edilir.

KADINLAR TERAVİH NAMAZINI CAMİDE KILABİLİR Mİ?

Hz. Peygamber (s.a.s.), kadınların mescide gelebileceklerini, ancak evdeki ibadetlerinin daha üstün olduğunu çeşitli vesilelerle dile getirmiş ve şöyle buyurmuştur: “Hanımlarınızın mescidlere gitmesine engel olmayın. Fakat evleri onlar için daha hayırlıdır.” (Ebû Dâvûd, Salât, 53 [567]; bk. Buhârî, Cum‘a, 13 [900]; Müslim, Salât, 136 [442]).

Hz. Peygamber’in, kadınların mescide gitmelerine izin verdiği, hatta Ramazan ve Kurban bayramları gibi toplumun beraberce kutladığı sevinçli günlerde onların da bayram sevincini yaşamaları için bayram namazına gelmelerini teşvik ettiği bilinmektedir (Buhârî, ?Îdeyn, 15, 19, 21 [974, 979, 981]; el-Hac, 81 [1652]; Müslim, Salâtü’l-?îdeyn, 1-3, 10-12 [884-885, 890]). Allah Resûlü (s.a.s.) camiye gelecek kadınlara birtakım tavsiyelerde bulunmuş; dikkat çekecek şekilde giyinmelerini ve koku sürünmelerini yasaklamıştır (bk. Müslim, Libâs, 125 [2128]; Salât, 141-142 [443]).

Kadınların namazlarını evlerinde kılmaları daha faziletli ise de farz namazları ve teravih namazını gerekli hassasiyeti göstermeleri kaydıyla camide cemaatle kılmalarında da bir sakınca yoktur (Zeylaî, Tebyîn, 1/140; İbn Nüceym, el-Bahr, 2/71).

Kaynak: Diyarbakır Söz