Diyarbakır'da 'insan hakları' paneli: Cezasızlık yargı eliyle uygulanıyor

Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, “Tahir Elçi'nin öldürülmesiyle sivil toplum susturuldu” diyerek yargı eliyle cezasızlık politikası uygulandığını öne sürdü.

Diyarbakır'da 'insan hakları' paneli: Cezasızlık yargı eliyle uygulanıyor

Dicle Üniversitesi Hukuk Kültür Kulübü tarafından “İnsan Hakları” konulu panel düzenlendi. Diyarbakır Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’ndan düzenlenen panelde, Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan “Sağlıkçı hakları”, Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, “İnsan hakları savunuculuğu ve cezasızlık”, Diyarbakır Barosu’ndan Avukat Hatice Demir ise “Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği” başlıklarıyla birer sunum yaptı.

Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği panelde ilk sunumu yapan Diyarbakır Barosu'ndan Avukat Hatice Demir, kadın hakları mücadelesinin tarihsel sürecini anlattı. Kadın mücadelesindeki haklarının kazanımının birden olmadığını ve belli bir mücadele periyoduyla mümkün olduğunu aktaran Demir, bu mücadeleyle cinsiyet eşitliğinin, sözleşme, deklarasyon, bildirge, uluslararası metinlere ve ulusal mevzuatlara girdiğini söyledi.

'İNSAN HAKLARI HASSAS NOKTAMIZ'

Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ise, "Doğduğumuzdan beri hak ihlallerini yaşıyoruz. Bu açıdan insan hakları bizim hassas noktamız" iddiasında bulundu. Hukuk öğrencilerine iyi bir sistemde hakim ve savcı olmayı önerebileceğini ancak Türkiye'deki yargı sistemi nedeniyle bunu önermeyeceğini ileri süren Eren, öğrencilere avukat olma tavsiyesinde bulundu. Hukukçular olarak, adalet için mücadele etmeye devam edeceklerini söyleyen Eren, Türkiye'nin dahil olduğu uluslararası sözleşmelerin insan hakları savunucularının korunması taahhüdünü yer aldığını ancak Türkiye'de bunun tam tersinin işlediğini işaret ederek, Türkiye'de insan hakları savunuculuğu yapanların ağır bedeller ödemeyi göze alması gerektiğini söyledi. İnsan hakları savunuculuğu yapan Diyarbakır Barosu'nun bu konuda ağır bedeller ödediğini hatırlatan Eren, "Diyarbakır Barosu ağır bedeller ödeyen bir barodur. Baro üyelerimiz hakkında soruşturmalar açıldı, tutuklandı ve en son Diyarbakır Barosu Başkanı'mız, bu uğurda katledildi” dedi.

'HER ZAMAN ÖZGÜRLÜĞÜ SINIRLAYAN BİR MADDE BULUNUR'

İnsan haklarının geniş bir çerçevede ele alınan bir konu olduğunun altını çizen Eren, Türkiye'de insan haklarının önceleyen bir sistemin hiçbir zaman var olmadığını belirterek, yapılan anayasa ve yasalarda, özgürlüklerden bahsedildiğini ancak her daim bu özgürlükleri sınırlayan bir maddenin de eklendiğini dile getirdi. Bunun nedeninin yapılan anayasalarda "devlet millet bütünleşmesini", "Türklük'ü" esas almasından kaynakladığının altını çizen Eren, bunların bize her şeyin devletten ibaret olduğunu savunan bir hukuk sistemini gösterdiğini anlattı.

'ELÇİ'NİN ÖLDÜRÜLMESİYLE SİVİL TOPLUM SUSTURULDU'

Diyarbakır'da sivil toplumun güçlü olduğunu, "Çözüm Süreci'yle" birlikte sivil toplum daha da güçlendiğine dikkati çeken Eren, ancak 2015'te başlayan çatışmalarla sivil toplumun susturulduğunu kaydetti. Bu süreçte çatışmaların yaşanmasıyla hak ihlallerinin tekrar yaygınlık kazandığını anımsatan Eren, bu ihlallere karşı mücadele veren insan hakları savunucusu ve Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin bir suikastla öldürüldüğünü belirterek, "Tahir Elçi'nin öldürülmesiyle sivil toplum susturuldu. Tahir Elçi'nin öldürülmesiyle Doğu'da, iş insanı Osman Kavala'nın tutuklanmasıyla Batı'da sivil toplum sindirildi, susturuldu" dedi.

'CEZASIZLIK POLİTİKASI YARGI ELİYLE UYGULANIYOR'

Tahir Elçi'nin öldürülmesinde cezasızlık politikasına vurgu yapan Eren, cezasızlık politikasını, kamu görevlileri ve onlara bağlı paramilliter güçlerin karıştığı suçlarda, soruşturulmaması ya da dava sürecinde cezalandırılmaması olarak tanımlayarak, "Türkiye'de ağır insan haklarına sebep olanlar cezalandırılmıyor, bu süreç cezasızlıkla sonuçlanıyor. Cezasızlık politikası yargı eliyle uygulanıyor. Yargı tarafsız olmak yerine bu politikayı uyguluyor" ifadelerini kullandı.

Türkiye'de yargının her zaman problemli olduğunu dile getiren Eren, Atatürk'e başkomutanlık unvanının verilmesiyle İstiklal Mahkemeleri'nin, darbe dönemlerinde özel yetkili mahkemelerin, daha sonra Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin (DGM), DGM'lerin yerine 250'nci madde ile görevli özel yetkili mahkemelerin kurulduğunu, onların yerine de "terör hakimliklerinin" kurulduğunu söyledi. Bugün özel yetkili mahkemelerin bulunmadığını ancak "özel mahkeme heyetlerinin" bulunduğunu belirten Eren, Diyarbakır'da siyasi suçlamalardaki yargılamalara Diyarbakır'da 13 Ağır Ceza Mahkemesi'nden sadece bazılarının baktığını aktardı.

Şenyaşar ailesinden 3 kişinin öldürüldüğü davayı, Tahir Elçi davasını, Kulp, Cizre, Dargeçit, Vartinis davalarını cezasızlık davalarına örnek gösteren Eren, cezasızlık politikasının sonlandırılmasının devletin politikasının değişmesiyle mümkün olabileceğini sözlerine ekledi.

'HEKİMİN DE HASTA SEÇME HAKKI VAR'

Eren'den sonra sunum yapan Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, hasta ile hekim arasında tedavi olma konusunda bir iş birliği hakkı olduğunu dile getirerek, hekimin tedaviye başlarken tedavinin usul ve yöntemini belirleme hakkına sahip olduğunu anlattı. Hastanın olduğu kadar, hekiminde hastasını seçme hakkına sahip olduğunu söyleyen Turan, bunun acil durumlarda, resmi durumlarda ve insanlık vazifesinin ifası halindeki durumlarla sınırlandırıldığı aktardı.

Özlük ve demokratik haklar olarak hekim haklarından bahsedilebileceğini söyleyen Turan, hekimlerin gereğinden fazla hasta bakmama hakkına sahip olduğunu, bunun sadece hekimleri değil, hasta ve toplum sağlığını da ilgilendiren bir durum olduğunu dile getirdi.  Panel, soru ve cevapların ardından son buldu.

Kaynak: Diyarbakır Söz

Çok Okunan Haberler