İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Hukuk Komisyonu, takip ettikleri davaların genel durumuna ilişkin “Cezasızlık Raporu” hazırladı. Rapor İHD Diyarbakır Şubesinde düzenlenen basın toplantısında açıklandı.
ZEYTUN: 140 DOSYA İNCELENEREK HAZIRLANDI
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, Cezasızlık Raporunun İHD olarak takip ettikleri 140 soruşturma ve kovuşturma dosyası üzerinden yaptıkları çalışma ile hazırladıklarını söyledi. Raporda aralarında Şahin Öner, Medeni Yıldırım, Kemal Kurkut, Helin Hasret Şen ve Kulp davası olan 10 davadan örnekler yer aldığını ifade eden Zeytun, İHD olarak adalet mücadelelerini, devletin hukuk normları içerisinde hakaret etme zorunluğunu bu raporla bıkmadan hatırlatacaklarını söyledi. Zeytun, İHD olarak cezasızlık politikası ile verdikleri mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti.
MAĞDURLARIN ETNİK VE SİYASİ KİMLİKLERİ
Zeytun’un ardından Cezasızlık Raporunu İHD Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu ve Hukuk Komisyonu Üyesi Avukat Yakup Güven açıkladı. Bölgede 35 yılı aşkın süredir devam eden çatışmalı sürecin etkisiyle yüzbinlerce insanın yaşam hakkı, en temel insan hakkı başta olmak üzere düşünce ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiği belirten Yakup Güven, 18 aylık bebekten, 70 yaşındaki yurttaşlara kader herkesin bu süreçten zarar gördüğünü söyledi. Çatışmalı sürecin bir tarafı olmayan kişilerin uğramış oldukları ihlallerin giderilmesi için açılan davalarda, mağdurların etnik kimlikleri ve siyasi tercihlerinin yargılamaların önüne geçtiği ifade eden Güven, “Fail kamu görevlileri ‘bölgenin hassas durumu’ sebebiyle işlemiş oldukları fiillerin karşılığı olan cezalar ile ya hiç karşılaşmamış ya da kendilerine verilen cezalara çokça indirimler uygulanmıştır” dedi.
KAMU GÖREVLİLERİNİ CESARETLENDİRİYOR
Kamu gücünü elinde bulunduranların neden olduğu hak ihlalleri ile ilgili başlatılan soruşturma ve açılan davalarda işlemlerin eksik bir şekilde yapıldığını ifade eden Güven, bu durumun ihlali yaratan kamu görevlilerini suç işleme konusunda cesaretlendirdiğine dikkat çekti. Güven, Cezasızlık Raporunda yer alan tespitleri maddeler halinde sıraladı:
-Kamu görevlilerinin fail olduğu, mağdurun ölümüne veya yaralanmasına sebep olan olaylara ilişkin çoğu kez mülki amirce soruşturma izni verilmemektedir. Savcılıkça açılan soruşturmalarda maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve faillerin tespitine dönük etkin soruşturmalar yürütülmemekte, genellikle takipsizlik kararları verilerek dosya kapatılmak istenmekte veya daimi arama kararları verilerek dosyanın sürüncemede bırakılması sağlanmaktadır.
-Yapılan yargılamalarda mağdur/davacı sıfatında bulunan yurttaşların ve avukatlarının adaletin sağlanması amacıyla yargı makamlarına sunmuş oldukları delilleri yeterli şekilde araştırılmadığı gibi mahkeme ve savcılıklara sunulan talepler de gerekçesiz bir şekilde ret edilmiştir.
-Ceza davaları ve soruşturma dosyalarında, savcılık makamının mağdur sıfatı bulunan yurttaşlarla ortaklaşarak süreci yürütmesi gerekirken neredeyse bu tip dosyaların tamamında yaşanılan olayın hemen akabinde dosya hakkında kısıtlama kararı verilmiş ve uzun bir süre bu karar sürdürülerek mağdurların ve vekillerinin süreç hakkında bilgi sahibi olmalarına engel olunmuştur.
SOMUT DELİLLERE RAĞMEN TUTUKLANMIYOR
- Yargılamalarda ihlali yaratan kamu görevlilerinin isnat edilen suçları işledikleri yönünde somut ve kuvvetli deliller olması rağmen haklarında tutuklama tedbirine başvurulmamış, yine açılan idari soruşturmalar da ya cezasızlık ile ya da yasada bulunan hafif bir ceza ile sonuçlanmıştır.
-Kamu görevlileri hakkından açılan ceza davaları failin işlemiş olduğu fiilin karşılığı olan suç tipi ile değil, genel olarak daha hafif olan başka bir suç tipi ile başlamış ve yargılamalar bu şekilde devam etmiştir. Yargılamalar sonucunda da ceza kanununda bulunan ve faile cezasızlık gerektiren maddeler kamu görevlileri hakkında uygulanmış, bunun mümkün olmadığı durumlarda ise verilen cezalar alt sınırdan kurularak fail kamu görevlilerinin mümkün olan en az cezayı almaları sağlanmıştır.
-Kamu görevlilerinin ihmal veya kastları ile neden oldukları maddi ve manevi zararların giderilmesi amacıyla bağlı bulundukları bakanlıklar aleyhine açılan tazminat davaları da ceza soruşturma ve davalarındakine benzer bir şekilde cezasız bırakılmıştır.
-Her ne kadar hâkimlerin bağımsızlığı anayasa tarafından belirtilmiş ise de, HSK tarafından verilen meslekten men kararları dışındaki disiplin cezalarına yargı yolunun kapalı olması, tarafın kamu görevlisi olduğu dosyalarda hakimlerin kendilerini baskı altında hissetmesine ve devletin çıkarlarını koruma güdüsüyle hareket etmelerine neden olmaktadır.
SİYASİ ERK KAMU GÖREVLİSİNİ SUÇA TEŞVİK ETMEMELİ
Davaların ülkenin içinde bulunduğu siyasi durumla doğrudan bağlantısının bulunduğunun belirtildiği raporda, davalara siyasi erkin kullandığı dilin etkisine dikkat çekildi. Siyasi erki elinde bulunduran yetkililerin sorumlu bir dil kullanarak, kamu görevlilerini suça teşvik edecek söylem ve tutumları terk etmesi gerektiğinin belirtildiği raporda yer alan öneriler şunlar:
-Faili meçhul cinayetler ile hayatını kaybeden insanların failleri bulunup yargılanmaları sağlanmalı ve yakınlarını kaybeden insanlardan özür dilenip devlet tarafından kendilerine tazminat ödenmelidir. Mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olarak hareket etmeleri, kamu gücünü elinde bulunduran siyasi iktidarın ve diğer hiçbir otoritenin etkisinde kalmaksızın yargılama faaliyetini yürütmeleri gerekmektedir.
-Failin kamu görevlisi olduğu suçlara ilişkin yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda, soruşturma ve kovuşturma mercileri tarafından taraflı, kamu görevlisi faili kollayıcı tutumlardan vazgeçilmeli, Anayasa’nın eşitlik ilkesi çerçevesinde adaletin tesisi amaçlanmalıdır. Failin kamu görevlisi olduğu suçlara ilişkin yürütülen soruşturmalarda adli kolluğun suçun faili kamu görevlisi ile aynı birimde çalışan kolluk personeli yerine olayla alakası veya herhangi bir dahiliyeti olmayan kolluk görevlilerinden teşekkül etmesi gerekmektedir.
AYRIMCILIK YASAĞINI İHMAL ETMEMELİ
-Kürt yurttaşların mağdur olduğu olaylara ilişkin yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda savcılık ve mahkemelerin ayrımcılık yasağını ve eşitlik ilkesini ihmal etmeden hareket etmesi, yargılamaların hukuki ve adil bir biçimde neticelenmesi açısından önem arz etmektedir.
-Mağdur veya mağdur yakınlarının uğramış oldukları zararın telafisi veya hafifletilmesi amacıyla açmış oldukları tazminat istemli davalarda mahkemelerce fail devlet menfaati yerine mağdur bireyin menfaatini gözetmesi, uğramış olduğu zararın telafisi konusunda adil bir yargılama yolu takip etmelidir.
- Türkiye’de yürütülen ceza yargılamalarında yıllardır sürmekte olan cezasızlık politikasına son verilmelidir. Devletin hukuki alanda prensip haline getirdiği cezasızlık politikası ülkede ciddi mağduriyetler yaratmakta ve yeni suçlara davetiye çıkarmaktadır.
Kaynak: Diyarbakır Söz