Türkiye’de ekonomik büyüme rakamları ulusal düzeyde istikrarlı görünse de bölgesel düzeyde gelir, tüketim ve tasarruf göstergeleri derin uçurumlar sergiliyor.
2024 TÜİK verilerine göre Türkiye’nin doğusu, hem tüketim kapasitesi hem de banka mevduatı bakımından ülkenin en kırılgan bölgesi konumunda.
Ekonomik kalkınma yalnızca üretim ve ihracat verileriyle değil, tüketim ve finansal erişim dengesiyle ölçülmelidir.
Tüketim harcamalarında bölgesel eşitsizlik
TÜİK’in 2024 ‘’Hanehalkı Tüketim Harcaması’’ araştırması, bölgesel farklılıkların tarihsel düzeyde derinleştiğini göstermektedir.
|
Bölge (NUTS2) |
Kişi Başı Aylık Tüketim (TL) |
Türkiye Ortalamasına Göre (%) |
|
TR32 (Aydın, Denizli, Muğla) |
19.544 |
%136 |
|
TR10 (İstanbul) |
19.506 |
%135 |
|
TR51 (Ankara) |
18.220 |
%127 |
|
TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis) |
7.128 |
%49 |
|
TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) |
5.435 |
%37,8 |
|
TRB2 (Van, Mu, Bitlis, Hakkari) |
6.038 |
%42
|
Bu tabloya göre Diyarbakır, Urfa hattında yaşayan vatandaşların kişi başı aylık tüketimi, İstanbul’dakinin üçte biri düzeyinde.
Bu fark, yalnızca gelir eşitsizliğini değil, tüketim ve yaşam standardı farkını da yansıtmaktadır.
TRC2 bölgesinde bulunan Diyarbakır ve Şanlıurfa illeri 13 temel tüketim kaleminin 8’inde kişi başı tüketimin en düşük olduğu bölgedir.
Bu da yoksullaşmanın yaygın olduğunun işaretidir.
Eğitim harcamalarındaki fark 26,4 kat, sağlıkta 8 kat, kültür ve spor alanında 9,7 kat, lokanta, konaklama hizmetlerinde 14,5 kata ulaşmaktadır. Finansal ve sigorta hizmetlerinde fark 16,7 kat, ulaştırmada 8,33 kattır.
Bu veriler, doğudaki ekonomik kısıtlılığın yalnızca gelir değil, fırsat eksikliği meselesi olduğunu ortaya koymaktadır.
Tüketim miktarlarındaki bölgeler arası farkların boyutu, bölgeler arası eşitsizliğin derinliğini ortaya koymaktadır. Özellikle eğitim ve sağlıktaki uçurumun fazla olması yoksulluğun kuşaktan kuşağa ulaştırılmasına neden olmaktadır.
Mevduat ve kredi birikimindeki adaletsizliğin dağılımı
Finansal göstergeler, tüketim verilerini destekler niteliktedir.
BDDK’nın 2024 raporuna göre, Türkiye’nin doğusu, tasarruf yapmadığı, ayrıca kredinin mevduat oranının en yüksek olduğu bölgedir.
|
Bölge |
Kredi/Mevduat Oranı (yüzde) |
Şube Başına Mevduat (milyon TL) |
Şube Başına Kredi (milyon TL) |
|
İstanbul |
112 |
3,626 |
4,046 |
|
Ankara |
121 |
2,883 |
3,489 |
|
Bursa,Eskişehir,Bilecik |
137 |
2,210 |
3,023 |
|
Gaziantep,Adıyaman,Kilis |
173 |
1,041 |
2,899 |
|
Şanlıurfa,Diyarbakır |
178 |
0,894 |
1,594 |
|
Van,Muş,Bitlis,Hakkari |
162 |
0,731 |
1,183 |
Buna göre TRC2 bölgesindeki Urfa ve Diyarbakır’da her 1 TL mevduata karşılık 1,78 TL kredi kullanılmakta olduğu görülmektedir.
Bu veriler, bölgenin tasarruf değil borçlanma üzerinden döndüğünü açıkça gösterir.
İstanbul’un şube başına mevduat miktarı, Diyarbakır’ın dört katından fazladır.
Yani, TRC2 bölgesi, Türkiye’nin en yüksek kredi-mevduat oranına (yüzde 178) sahip bölgesidir.
İstanbul’da her 100 TL mevduata karşı 112 TL kredi kullanılırken, Diyarbakır-Urfa hattında 178 TL kredi kullanılmaktadır.
Bu, bölgenin gelir yaratmadan borçlanarak tükettiğini göstermektedir.
Aynı zamanda Diyarbakır’da mevduat, tüketim hacmine oranla İstanbul’un dörtte biri düzeyindedir.
Sonuç olarak, tasarruf eksikliği yalnızca düşük gelirden değil, düşük tüketim kapasitesinden de beslenmektedir.
Bu durum kalıcı bir borç ekonomisi kültürü yaratmaktadır.
Diyarbakır özelinde göstergeler
Banka Şube Sayısı: 92 (Türkiye toplamının yüzde 1’i)
ATM Sayısı: 457
Üye işyeri sayısı: 33.724
Şube başına kredi: 1,59 milyon TL
Şube başına mevduat: 0,89 milyon TL
2019-2024 arasında kredi yüzde 36 artarken mevduat yalnızca yüzde 9 artmış.
Bu tablo, Diyarbakır’ın gelirinin dışarıya, borcunun içeriye aktığı bir ekonomik döngüde olduğunu göstermektedir.
Finansal akışın bu şekilde bozulması, yerel ekonominin sermaye birikimi yaratamamasına neden olmakta.
Türkiye’nin batısı tüketen ve biriktiren bir ekonomik yapıya sahipken, doğusu tüketemeyen ve borçlanan bir yapıya sahip.
Bu fark yalnızca sosyal adaletsizliği değil, aynı zamanda istikrarsızlık riskini büyütmektedir.
Barışın ekonomik sürdürülebilirliği, tüketim ve tasarruf dengesinin eşitlenmesiyle mümkündür.
‘’Harcamamız düşük, paramız da yok’’ gerçeği artık sosyolojik değil, ekonomik bir alarmdır.
Bölge için acilen, bölgeye özgü yoksulluğu azaltacak politikaların ve bölgesel kalkınma modellerinin hızlıca yaşama geçirilmesi gerekmektedir.
Kaynak: Diyarbakır Söz
